İki komutanın ‘Duymadık, görmedik, bilmiyoruz’ beyanından sonra Balyoz davası yeni bir safhaya girdi..
Tezgâh olduğu, kumpas olduğu kuşkuları arttı.. Bundan sonraki hamle belli.. CD’ler incelenecek, gerçek mi, üretilmiş belgelerle mi olduğu ortaya çıkacak..
Bugüne kadar ciddi bir inceleme yapılmamasının nedeni de malum!.. İki komutan neden tanık olarak dinlenmediyse CD’ler de o nedenle hakkıyla inceletilmemiştir.. (Haa.. Bugün duymadık, görmedik bilmiyoruz diyen iki komutan o gün de aynı sözleri sarf eder miydi, bilemem)
*
Beni ilgilendiren şu.. 2003 yılında bir grup general darbe planı yaptı mı, yapmadı mı?
Yaptılarsa cezaları kesilmeli..
Yapmamışlarsa.. Yapmış gibi gösterilmişlerse bunun da hesabı sorulmalı.. Balyoz davası tezgâhsa kişisel hesaplaşma değildir..
Büyük hesap ordunun yıpratılması, elinin kolunun bağlanması, itibar erozyonuna uğramasının sağlanması olmalı..
*
Şimdi biri çıkıp, Balyoz davası sayesinde askeri vesayete son verildi diyebilir.. Doğrudur, asker kışlasına döndü ama askeri kışlasına döndürme operasyonu demokratikleşmeyle olmadı..
Polisin kurduğu kumpasla oldu.
Yargının (hâkimin, savcının) o kumpasa dahil olmasıyla oldu..
Karşımıza her türlü tezgâhı çeviren, çevirmeye odaklanmış polis teşkilatı ile onu himayesine alan yargı teşkilatı çıktı..
Demem şu.. Askeri vesayet gitti ama yerine polis-savcı-hakim vesayeti geldi..
Şimdi Türkiye bu yeni vesayetten kurtulmaya çalışıyor..
*
Bu sebeple Balyoz tezgâhsa (Casusluk davası da öyle, Ergenekon da öyle) o tezgâhı kuranlar, o tezgâhın içinde yer alanlar ortaya çıkarılmalı, yargılanmalı..
Sadece bu davaların değil 17 Aralık’ın da üzerine gidilmeli..
İddia yolsuzluk ve rüşvetti..
İktidar yolsuzluk ve rüşvet değil darbe girişimi dedi.. Savcı yolsuzluk ve rüşvet kısmına takipsizlik kararı verdi, Meclis Komisyonu ne yapacağını bilmiyor..
Dosya böyle kapanmamalı..
Darbe girişimiyse, tezgâhsa, kumpassa, üzerine gidilmeli.. Kimler sahte delil üretti, kimler telefon konuşmalarını montajladı, kimler bunları yaparak hükümeti devirmeye kalktı..
İsim isim, tek tek yargının karşısına çıkarılmalı..
Türkiye artık darbe lafından da..
Darbe girişimi lafından kurtulmalı..
AKP’liler ulaşamıyorsa madenci nasıl ulaşacak?
Diğerlerinde olduğu gibi Ermenek’teki maden faciasının da nedeni aynı..
İhmal, kötü çalışma koşulları, insana değer vermeme..
Başbakan faciadan sonra Ermenek’e gitti.. Kötü çalışma koşullarını görünce madencilere ‘Keşke bildirseydiniz, keşke şikâyet etseydiniz’ demiş..
Gerçi madencilerin yüzden fazla dilekçeyle şikâyet ettiği ortaya çıktı ama bu durumun üstü kapatıldı..
O dilekçeler şikâyetten sayılmadı..
*
Başbakan’ı dinleyen manzaranın şöyle olacağını zanneder.. Çalıştığı madendeki koşulları beğenmeyen Ankara’yı arayacak.. Derdini Başbakan’a iletecek!..
Hal böyle mi olacak?
Değil tabii..
İktidar partisi hafta sonu kamptaydı.. Başbakan kampta AKP Kurucular Kurulu üyeleriyle de bir araya gelmiş.. Kurucular Kurulu üyeleri ‘Size ulaşmakta zorlanıyoruz. Not bırakıyoruz, geri dönülmüyor’ diye sitem etmiş..
Sorum şu; İktidar partisini kuranlar Başbakan’a ulaşamıyorsa madenci nasıl ulaşacak..
Rakamlar durum iyi değil diyor
Enflasyon yüzde dokuz.. Yüzde onlar seviyesinde kalıcı olacağı tahmin ediliyor.. Aslında gerçek enflasyon daha yüksek.. Çünkü enflasyon 432 maldaki artış oranının ortalamasıyla hesaplanıyor..
Ama çoğu kişiyi o mallar ilgilendirmiyor..
Çoğu kişi enerjideki artışa, gıdadaki artışa, giyimdeki artışa, ulaşımdaki artışa bakıyor..
Gıdadaki artış yüzde 12.5..
*
Büyüme yüzde 3.3.. İşsizlik yüzde 10.. Tarım dışı yüzde 12, genç nüfusta yüzde 18..
Daha da kötüsü, işgücüne katılma oranı yüzde 50’nin altında.. Bu şu demek; çalışabilir nüfusun yüzde 49’u çalışma hayatının içinde.. Çalışma hayatının içinde olanların da yüzde 10’u işsiz.. İşsiz sayısı üç milyonu buldu..
Yüzde 51 faaliyet dışında..
Feci bir durum.. Avrupa ülkelerinde işgücüne katılma oranı yüzde 70.. Bizde de katılım oranı yüzde 70 olsa işsizlik yüzde 20’lere yüzde 25’lere fırlar!..
Durum iyi değil demem bundan..