Son günlerde en fazla dillendirilen konu bu.. Bazı yorumcular, bazı siyasetçiler yerel seçimin referandum niteliğinde olacağını söylüyor..
Bildiğim kadarıyla Başbakan da bu görüşte..
Hemen hemen her konuşmasında kararı milli iradenin vereceğini söylüyor.. 30 Mart’a büyük anlam yüklüyor..
*
Seçim referandum gücünde olacaksa neyin referandumu olacak?
İktidar Cemaat kavgasının mı?
Yolsuzluk ve rüşvet iddialarının mı?
Paralel devlet yapılanmasının mı?
Neyin?
Hemen şunu belirteyim.. Temel hak ve özgürlüklerin referandumu olmayacağı gibi, yolsuzluk ve rüşvet iddiasının da referandumu olmaz..
Yolsuzluk ve rüşvetten aklanma yeri sandık değildir..
Yargıdır..
Türkiye’ye gelen Fransa Cumhurbaşkanı Hollande, CHP lideri Kılıçdaroğlu ile görüşürken yolsuzluk iddialarına da değinmiş..
Şu yorumu yapmış:
‘Yolsuzluk her ülkede oluyor. Her ülkede olabilir. Önemli olan yolsuzlukların üzerine gidecek bağımsız yargının bulunmasıdır.’
Dünyada kıstas bu..
Bağımsız yargı.. Sandık değil..
Biz de yargı bağımsız mı?
Kocaman bir soru çengeli var.. Devasa sis perdesi..
*
Devlet içinde devlet kurma, çeteleşme iddiasının akıbetini de referandum belirleyemez.. Devlet içinde böyle bir yapı kurulmuşsa; suçtur..
Böyle bir yapının olup olmadığına, suç işleyip işlemediklerine karar verecek yer yine yargıdır..
Bağımsız ve tarafsız yargı..
*
Büyük çalkantılar, büyük iddialar olsa tabii ki seçimleri etkiler.. İktidara uyarı anlamı taşır.. Ama nihai sonuç değildir..
Daha önce de altını çizdim, yine tekrarlayayım..
Ne yani..
İktidar partisi yerel seçimde istediği oyu alırsa, halk inanmadı deyip rüşvet iddiasını yok mu sayacağız?
Fezlekeleri çöpe atıp, iddianameyi yırtıp atacak mıyız?
Ayakkabı kutusundaki dolarları dolardan saymayacak mıyız?
Evde bulunan para kasalarına ‘koleksiyon yapmış’ mı diyeceğiz?
*
30 Mart akşamı sonuçlara bakıp yolsuzluk da rüşvet de yokmuş diyemeyiz.. Tam tersi, paralel devlet iddiası boş çıktı yorumunu da yapamayız..
Bu sebeple, yerel seçim ‘referandum’ gücünde olamaz..
Türkiye’nin tanıtımında soru işaretleri
Türkiye’nin tanıtımı her yıl ihaleyle verilir.. Bu yılda öyle yapmışlar ama şartları değiştirerek..
Meslek kuruluşlarından, STK’lardan, iletişim hocalarından oluşan jüri kaldırılmış..
Yerine beş turizm müşavirinden oluşan jüri kurulmuş..
Daha da önemlisi, seçtikleri ajansın teklifini alarak tüm dünyada yapılacak tanıtımı vermişler..
Emrah Yücel’e..
Los Angeles’ta yaşayan Türk afişçi..
Biz gelelim CHP Grup Başkanvekili Muammer İnce’nin soru önergesine..
Kültür Bakan’ına 11 soru sormuş.. Bazıları şunlar..
- İhaleye Emrah Yüksel’den başka bir kişi veya kurumun katılmadığı doğru mu?
- İhale komisyonunda kimler görev almıştır?
- Emrah Yücel kimdir, daha önce hangi işleri yapmıştır?
*
Dün İnce ile konuştum.. Aradan 2.5 ay geçmiş, Bakan cevap vermemiş.. Oysa 15 gün içinde cevap vermesi gerekiyor.. En fazla 40 gün içinde..
Kültür Bakanlığı’ndan ses yok..
Milyon dolarlar harcanacak, Türkiye’nin tanıtımı yapılacak, bir gizlilik bir gizlilik..
Darbe girişimine inanacağım
Ama..
Arada..
Ayakkabı kutularında bulunan 4.5 milyon dolar olmasa..
Bakanın oğlunun evinden kasalar çıkmasa..
Yatağa saçılmış paralar bulunmasa..
Bakanlar için rüşvet iddialarıyla fezlekeler hazırlanmış olmasa..
Üç bakanın toplam 65.5 milyon dolar rüşvet aldığı iddia edilmese..
Bir bakan Başbakanını istifaya çağırmasa..
Fezlekeler Adalet Bakanlığı’nda takılıp kalmasa.. Adalet Bakanı Meclis’e göndermemek için elinden geleni yapmasa..
Soruşturmaya katılan savcılar görevden alınmasa..
İddianamelerin soruşturmayı açan savcılar tarafından yazılmasına izin verilse..
Arada bunlar olmasa.. Bunlar yaşanmasa..
Ben de darbe girişimi tezini kabul edeceğim..
*
Bu haliyle edemiyorum. Hükümete karşı atak olduğunu kabul ediyorum.. Peş peşe gelmesi bu iddiayı doğruluyor.. Ama iddiaların içini zayıflatmıyor..
Şu söyleniyor; savcılar dosyaları aylarca bekletmiş, düğmeye zaman ayarlı basılmış..
İddianame çıkınca göreceğiz.. Eğer böyleyse suç işlemişlerdir.. Onun cezası ayrı..