Devletin çivisinin çıktığı ortada da çıkan çivi nasıl yerine takılacak? Türkiye nasıl normalleşecek? Sular nasıl durulacak?
Herkesin dilindeki sorular bunlar..
Pazar günü televizyonda Zaman gazetesi yazarı Hüseyin Gülerce’yi dinledim.. Meseleye kendinden örnek vererek yaklaştı..
Anlattığı mealen şöyle:
“Bende ritim bozukluğu var. Ritim bozukluğu şu. Kalbi besleyen ana trafo bir nedenle elektrik akımını kesince kalbin içindeki minik trafolar devreye giriyormuş. Hepsinin birden devreye girmesi, hepsinin birbiriyle yarışması kalbi normal dışı atıma sokuyormuş. İlaçla minik trafolar devreden çıkarılıyor, ana trafo devreye giriyor.
Yedi sekiz defa acile kaldırıldım. İlaç verdiler, sekiz on saat sonra kalbim normal ritmine döndü.
Ama bir keresinde ilaç işe yaramadı. Koluma iğne yapıp bayılttılar. Elektroşok uyguladılar. Hani filmlerde görürüz ya. Hasta yataktan havalanır gibi olur ya. Onu yapmışlar.
Dışarıdan elektrik vererek minik trafoları susturdular.
Son çare elektroşokmuş.”
*
Türkiye ilaçla düzelme dönemini geçti.. Ne dozda verirsen ver fayda etmiyor..
O halde çare elektroşok..
Kalbe elektroşok yapan aleti biliyoruz.. Defibrilator deniliyor.. Kalbin normal dışı atımının tekrar normal ritmine dönmesini sağlıyor..
Peki Türkiye’nin..
Ankara’nın normal dışı atımını hangi araç normale döndürür..
Seçim mi?
*
2.5 ay sonra seçim var zaten.. 30 Mart’ta sandık konulacak..
Peki sandık defibrilator olabilir mi?
Hayır..
Niye mi?
Birileri ülke kötü yönetiliyor, halk perişan iddiasıyla ortaya çıkarsa, bunu güçlü biçimde dillendirirse, seçime gidilir..
Ülkenin iyi yönetilip yönetilmediğine seçmen karar verir..
Defibrilator görevi görür..
Ya iktidara ‘devam’ der ya da ‘tamam.’
Ülke normal ritmine döner..
*
Yaşadığımız durum farklı..
Bir yanda yolsuzluk ve rüşvet iddiası var.. Öte yanda ‘paralel devlet kurma’, emniyet-yargı bürokrasisi içinde çeteleşme iddiası..
Seçim çözmez..
Şundan çözmez.. İktidar partisi 30 Mart’ta gücünü korursa yolsuzluk ve rüşvet iddialarını yok mu sayacağız..
Sayamayız..
İktidar partisinin oy oranı tepe taklak olursa paralel devlet iddiasını rafa mı kaldıracağız..
Kaldıramayız..
Peki çözüm ne?
Çözüm; her iki olayın da üzerine şeffaflıkla, kararlılıkla, belgeyle, bilgiyle gitmektir..
Mesela, Meclis kanalıyla.. Mesela, Devlet Denetleme Kurulu kanalıyla..
Peki yapılmazsa, seçimden medet umulursa..
Ritim bozukluğu devam eder.. Müdahale edilmezse Allah korusun!..
Bi iktidarcı bi cemaatçi
Bu aralar televizyonlar arasında gezinmek, haberleri izlemek eğlenceli oluyor..
Memleket yangın yerine dönmüş ne eğlencesi diyeceksiniz..
Eğlenceli kısmı şurda..
Bir olay oluyor, iktidara yakın televizyonu açıyorsunuz farklı, cemaate yakın televizyonu açıyorsunuz tamamen farklı..
Fark az buz değil; 180 derece..
Mesela Adana’da durdurulan TIR olayı var ya.. MİT’e ait olduğu söylenen..
Cemaat kanalı; MİT’i suçluyor.. İktidar kanalı arama yapan jandarmayı, emri veren savcıyı..
Suçlama az buz değil.. ‘Hainlik’ kelimesi ekrana sığmıyor..
Bu aralar eğlencem bu.. Bi o kanalı izliyorum bi bu kanalı..
*
Bu eğlenceli oyunu sabah da sürdürüyorum.. Önce iktidarcı gazeteyi okuyorum, sonra cemaatçi gazeteyi, hemen ardından öteki iktidarcı gazeteyi sonra öteki cemaatçi gazeteyi..
Bi iktidarcı..
Bi cemaatçi..
Birinin ak dediğine öteki mutlaka kara diyor..
Birinin övgüyle bahsettiği kişiyi öteki tukaka ilan ediyor..
Memleketin bastığı sıkıntılı havayı dağıtıyor..