Başkanlık tartışmasının bu kadar erken başlayacağını tahmin etmiyordum..
Yüzde 49.5’le iktidar olan bir parti, o partinin genel başkanı en az altı ay, hatta bir yıl, iki yıl keyfini çıkarır diye düşünüyordum..
Başkanlık tartışmasını açıp siyaseti sıcak tutmaz, siyasi çekişmeye, kutuplaşmaya zemin hazırlamaz diyordum.
Yanılmışım..
Seçimin üzerinden 48 saat geçmeden tartışma başladı..
Milletvekilleri daha yemin etmeden..
Hükümet kurulmadan..
***
Başlatan taraf iktidar partisinden bazı isimler oldu.. Cumhurbaşkanı sözcüsü referandum sinyali verdi..
Muhalefet cevap verdi..
Niye bu kadar hızlı oldu?
AKP’nin 317 vekili ulaşması nedeniyle..
Referandum yoluyla Anayasa değiştirme sayısı 330.. AKP’nin bir partiyle anlaşmadan 330’u bulması hiç de kolay değil..
AKP, HDP ile anlaşırsa!..
O zaman referanduma bile gerek kalmaz.. 317 artı 59 eşittir 376..
367’yi aşarlar..
HDP’yle anlaşırlar mı?
Bu ayrı mesele..
***
Peki Başbakan istiyor mu?
Zannetmiyorum..Sessiz kalmayı tercih ediyor..
Ama biliyoruz ki: Cumhurbaşkanı çok istiyor..
Konumunun anayasal çerçeveye oturtulmasını talep ediyor.. Açık söyledi, ‘Anayasa’yı bana uydurun, yapılması gereken bu’ dedi..
Tahmin edilen şuydu; AKP yeniden tek başına iktidar olursa Cumhurbaşkanı ülkeyi fiili başkan olarak yönetir..
Başkan gibi davranır..
AKP, 276’nın biraz üzerine çıksaydı, ne bileyim 280 milletvekiliyle iktidar olsaydı, Cumhurbaşkanı fiilen başkanlık yapardı..
AKP, 330 sınırına yaklaşınca Saray için durum değişti.. Fiili durumu yasal hale getirme arayışı başladı..
Cumhurbaşkanı’na yakın isimlerin başkanlık sistemini sıcağı sıcağına dillendirmesinin nedeni bu..
***
Çünkü..
Cumhurbaşkanı’nın fiilen başkanlık yapabilmesi Başbakan’a bağlı..
Başbakan izin verdiği sürece Cumhurbaşkanı ‘başkan gibi’ davranabilir..
Çünkü..
Anayasa, güçlü cumhurbaşkanlığı içerse de aslında var olan sistem başbakanlık sistemidir..
Anayasa güçlü değil güçlendirilmiş cumhurbaşkanına izin vermektedir..
Çünkü..
Başbakan’ın onay vermediği hiçbir icra yapılamaz..
Hakimsavcı-polis zulmü: Tuz kokmuş!
Bilinen sözdür, et kokarsa tuzlanır, tuz kokarsa!..
Maalesef tuz kokmuş..
Bir ülkede tuz nedir?
Hükümet değildir, polis değildir, asker değildir, valiler, kaymakamlar değildir, bürokrasi değildir..
Meclis’te değildir..
Nedir?
Yargıdır..
Gazetelerde haber; çok sayıda kişiyi sahte isimlerle dinleyen 100’ü aşkın savcı ve hakim halkında hukuki süreç başlatılmış..
Sadece meslekten ihraç edilmekle kalmayacak, ceza davaları da açılacakmış..
Bu ne demek?
Tuz kokmuş demek..
Hangisini sayayım.. Casusluk davasında, Poyrazköy davasında, Balyoz, oda TV, Ergenekon davalarında yaptıkları ortada..
Daha da ötesi..
HSYK beş bine yakın hakim ve savcının mesleğe giriş sınavını mercek altına almış..
Bu ne demek?
Tuz kokmuş demek..
***
Bir ülkeyi ayakta tutan, bir ülkeyi ülke yapan yargı sistemidir..
Adalet aranacak başka kapı yok..
Siyasal iktidar adil olmayabilir.. Güvenlik güçleri insanlara eziyet edebilir..
Yargı eziyet ederse!. Yargı adil almazsa!.
***
Türkiye’nin hali budur.. Türkiye altı, yedi yıldır hakim-savcı-polis zulmünü yaşıyor..
Tuz koktu!..