Seçime katılma oranı beklenenin çok altında çıkınca fatura sahillere kesildi..
Tatilcilere.. Şezlongculara..
Çeşmecilere, Bodrumculara, teknecilere, teknesizlere..
Neden dönmediler, neden sandık başına gitmediler, neden tatillerine sandık molası vermediler? Sosyolojik vaka..
Durumu yerinde tespit etmek lazım dedim, salı sabahı sahile indim..
Bu hızlı davranışım kimine göre gazetecilik refleksiydi.. Kimine göre tatile kaçış bahanesiydi..
Hadi ikisi bir arada diyelim..
*
Gümüşlük cephesindeki havayı anlatayım..
Yaz başında siyasete ilgi tavan yapmıştı.. Dost meclislerinin, arkadaş sohbetlerinin tek konusu cumhurbaşkanı seçimiydi.. Bunun da ötesinde, sokakta görüp çeviren memleketin halinden bahis açıyordu..
Ya fikir soruyordu..
Ya fikrini söylüyordu..
Gerçi buraları için yeni bir durum değildi.. 2010’dan beri insanlar siyasetle yatıyorlar, siyasetle kalkıyorlar desem yalan olmaz..
Sadece burası değil.. Gittim, gördüm, yaşadım.. Trakya’da böyle, Ayvalık’ta, İzmir’de, Marmaris’te,
Fethiye’de, Kaş’ta, Mersin’de..
Memleketle çok ilgiliydiler..
Sahillerin bu havası gitmiş.. Yerini derin suskunluğa bırakmış..
Sanki pazar günü seçim olmamış.. Sanki yeni cumhurbaşkanı seçilmemiş gibi..
Eskiden onlar siyaset konuşmak ister ben kaçardım..
Bu kez ben siyaset konuşmak istedim onlar kaçtı.. Açma bu mevzuu der gibiydiler..
*
Mevzuu açtım tabii.. Kimi kaydını aldırdığını, yazlıkta oy verdiğini söyledi; ama onlar minik azınlıktı.. Küçük bile değil..
Kimi hata yaptık dedi.. Kimi de faturayı kamuoyu yoklaması yapan şirketlere kesti.. Anket sonuçlarında fark o kadar büyüktü ki gitsek ne olur gitmesek ne olur demişler.. Şezlonglara uzanmışlar!..
Bu konuda az biraz haklılar.. Anket yapan şirketler itibarlarını sıfırladı.. Beni en çok şaşırtan o sonuçların müsebbibi olan kişilerin hâlâ ekranları kaplayıp değerlendirme yapması..
Neyse bu başka bir mesele..
*
Sonuç şu; faturayı anketlere çıkaranların bile iç huzurları yok.. Siyaset konuşacak halleri kalmamış..
Türkiye için Atatürk neyse Beşiktaş için Seba odur..
Üç yıl üst üste şampiyon olduğumuz yıllardı..
İnsu’nun gönlüne siyah beyazın girdiği yıllardı..
Masaya mutlaka siyah zeytinle beyaz peyniri koyduğumuz yıllardı.. Koymaya başladığımız yıllardı..
Siyahla beyazı buluşturduğumuz yıllardı..
Beşiktaşlı olunmaz Beşiktaşlı doğulur dediğimiz yıllardı..
Beşiktaş takım değil felsefedir diye övünmeye başladığımız yıllardı..
Çarşı’nın temellerinin atıldığı yıllardı..
Açık tribünün arkasında tükürük köftesi eşliğinde çay bardağında rakıyı yudumladığımız yıllardı..
Maçtan sonra meydanı tavaf ettiğimiz yıllardı..
Başımızda Süleyman Seba vardı..
Doğruluğun, dürüstlüğün, beyefendiliğin abidesiydi.. Yeni Kartal’ın, çağa uyumlu Kartal’ın , 21. Yüzyıl Kartalı’nın temellerinin atılması gerekiyordu..
Attı..
Devrim yaptı.. Kendinden sonra gelen bütün başkanlar onun izinden gitmek zorunda kaldı..
Bilmeyenler, tanımayanlar için söyle anlatayım..
Türkiye için Atatürk neyse..
Beşiktaş için Süleyman Seba odur..
İZİN
Sahile indim dedim ya.. Buralardan oralara, siyasete bakmak sağlıklı olmuyor..
En iyisi bakmamak dedim..
Yayın yönetmenimden izin aldım.. Bir hafta sahalardan çekiliyorum..