Başbakan bir grup gazeteciyle yaptığı toplantıda..
‘Her şerde bir hayır vardır. Halkın söz konusu paralel yapılanmayı tüm yönleriyle gördüğünü, bunun önemli bir kazanım olduğunu’ söylemiş..
Söylentisi vardı.. Uzun süredir otonom yapıdan, yatay ilişkiler ağından söz ediliyordu..
İddialar çok büyüktü..
Ama ne olduğu, kimler oldukları konusunda elimizde fazla bilgi yoktu..
İlk kez Başbakan’ın ağzından duyduk..
İlk kez emniyet içinde büyük çaplı bir görevden alma operasyonuna tanık olduk.. Bine yakın polisin yer değiştirildiği veya merkeze alındığı söyleniyor..
Başbakan yargı boyutuna da işaret ediyor.. AKP Genel Başkan Yardımcısı Şahin ‘Yargıtay İmamı’nı gündeme getirdi..
Kim olduğunu bildiğini söyledi..
Dehşet verici!..
*
Merak edilen şu.. İktidar, 17 Aralık’tan önce böyle bir yapılanmadan, paralel devletten, çeteleşmeden haberi yok muydu?
Başbakan ‘Halkın paralel yapıyı tüm yönleriyle gördüğünü’ söylüyor da kendi ne zaman gördü?
İktidar ne zaman öğrendi?
17 Aralık’ta mı?
Daha önce mi? Bir yıl, iki yıl, beş yıl önce mi?
Ne zaman?
Bu soru mutlaka cevabını bulmalı.. İktidar kendinden önceki iktidarın o görevlere getirdiği polisleri görevden almıyor.. Kendi atadığı polisleri görevden alıyor..
Eğer onlar çeteyse iktidar atarken bilmiyor muydu?
*
Bir de şu var..
Halk sadece paralel yapılanmayı tüm yönleriyle görmedi.. Yolsuzluk ve rüşveti de gördü..
Bu da önemli bir kazanım..
Başbakan bu konuya girmeye niyetli değilmiş.. Yeni Şafak’ta Ali Bayramoğlu şu satırları yazdı..
“Toplantıda bir kez daha, tüm sorulara, eleştirilere ve zorlamalara rağmen Başbakan’ın krizdeki ‘yolsuzluk boyutu’nu tartışmaya, açmaya didiklemeye kapalı olduğu ortaya çıktı”
Sebebi de şuymuş..
“Anlaşılıyor ki, Başbakan bu konuda vereceği en küçük tavizin ve de içe dönük eleştiri ve sorgulamanın bu krizde ve seçimlere doğru aleyhine olacağını düşünüyor”
Bana öyle geliyor ki, Başbakan açmamaya çalışsa da seçim meydanlarının önemli konusu olacak.
Muhalefet 30 Mart’a kadar dilinden düşürmeyecek.
Kayak tutkunu savcılar
Başbakan’ın hedefinde rüşvet ve yolsuzluk soruşturmasını yürüten savcılar da vardı..
Biri şüpheliye; ‘iki dakika süren var, anlat da çık’ demiş..
Başbakan bu ne biçim savcı diyor..
Bir başkası sorguladığı kişiye ‘gelsin şimdi sizi efendileriniz kurtarsın’ demiş..
Bu konuda Başbakan yerden göğe haklı..
Savcılık iddia makamıdır ama hakaret makamı değildir..
Savcı suçlar ama psikolojik işkence yapamaz..
Yaparsa o ülkede haktan, hukuktan, adaletten söz edilemez..
*
Başbakan operasyon öncesi bir savcının 22 defa yurtdışına gittiğini söylemiş.. Çarpıcı bir durum..
Bir savcı için sıra dışı durum..
Nerelere gittiği, kimlerle gittiği de önemli..
*
Başbakan’ın bu eleştirilerini anlıyorum.. Anlamadığım şu.. Başbakan savcıları eleştirirken ‘kayak tutkunu savcılar’ olduğunu söylemiş..
Kayak yapmak suçmuş gibi..
Kayak tutkunu olmak ayıpmış gibi..
Savcıların, hâkimlerin kayak yapma hakkı yokmuş gibi..
Türkiye’nin önemli bir sorunuymuş gibi..
Soruşturmaya sebepmiş gibi..
Seçmen oyunu neye göre veriyor?
Vatan’da Güney Öztürk ABD’li psikolog Maslow’un 1945 yılında ortaya attığı beşli piramit tezini gündeme getirmiş..
Soru şu: Seçmen oyunu neye göre veriyor?
İlk iki basamakta yer alanların önemsediği şey; ekonomik endişeler, güvenlik ihtiyacıymış.. Başka şeyle ilgilenmiyorlarmış..
Bir üst basamağa çıkılınca sağlık konusu gündeme geliyormuş.. Tabii eğitim de..
Oyunu belirleyen faktörler bunlarmış..
Piramidin dördüncü seviyesinde saygınlık arayışı varmış.. Özgürlük, bağımsızlık, takdir edilme, statü, itibar görme..
Oy verme tercihlerinde bu kriterler rol oynuyormuş..
En üst seviyede ise bütün bu sorunlarını çözen seçmen yer alıyor.. Onların kriterleri ise şunlar; daha fazla özgürlük, demokrasi, yolsuzluk, çevre, hava kirliliği, verimlilik, ekonomik büyüme..
*
Bu çerçevede 2013 Türkiye’sinin profiline bakın.. Bakın bakalım ne sonuçlar çıkaracak?