İki önemli yasa çıktı.. Biri HSYK yasası, ikincisi dershaneleri kapatma yasası..
Bu iki yasayla..
Adalet Bakanı’na da Milli Eğitim Bakanı’na da olağanüstü yetkiler verildi.. İkisi de ‘özel yetkili bakan‘ sıfatını aldı..
Bu yasalar sadece birtakım düzenlemeyi içermiyor.. Tüm çalışanlar görevinden ayrılmış sayılıyor..
HSYK yasasında öyle oldu..
Genel sekreter, yardımcıları, teftiş kurulu başkanı, adalet akademisi başkanı, yardımcıları ve tüm personel açığa düştü..
Bakan yeni atamalar yaptı.. Yani yargıyı kendine bağladı.. Daireleri de düzenleyecek.. Sonra sıra hâkim ve savcı atamalarına gelecek..
*
Aynı operasyon Milli Eğitim Bakanlığı’nda da yapılıyor.. İktidar dershaneleri kapatmak istiyor değil mi?
Yasa bunun için değil mi?
Görünürde evet..
Ama aynı yasayla, Talim Terbiye Kurulu üyeleri ile müsteşar yardımcılarının, genel müdürlerin, il ve ilçe milli eğitim müdürlerinin görevlerine de son veriliyor..
Yetmiyor..
4 yıldır görev yapan okul müdürlerini, müdür yardımcılarını da açığa alıyor..
Dershaneyle ne ilgisi var?
Yok..
40 bin yönetici değişecek.. Böyle yasa olur mu?
*
Tüm yetki Bakan da.. İstediğini kızağa çekecek, sürecek, istediğini yüceltecek..
Şöyle düşünün..
Yıllarınızı vermişsiniz, ilçe müdürü olmuşsunuz bir gece de açıktasınız.. Bir gecede bütün kariyeriniz sıfırlanmış..
Hayatınız, geleceğiniz Bakan’ın iki dudağı arasında..
Hakkınızı arama hakkınız yok.. Boyun eğip oturmak zorundasınız..
*
Şu anda özel yetkili iki bakanımız oldu.. Seçimden sonra ‘özel yetkili bakan’ furyası başlarsa şaşırmayın..
Bakalım Gül ne yapacak?
HSYK yasası Anayasa’ya aykırıydı.. Cumhurbaşkanı Gül, ‘içine sinmediğini’ ima ederek onayladı..
Dershane yasası da aynı..
Anayasa’ya aykırı.. Yasayla görevden alınmış sayılıyorsun, hakkını hukukunu arayamıyorsun..
Bakalım Cumhurbaşkanı Gül bu hale izin verecek mi?
‘İçime sinmedi, Anayasa’ya aykırılıklar var ama’ diyerek onaylayacak mı?
Biliyorsunuz.. Anayasa Mahkemesi’nin iptal etmesi bir işe yaramıyor.. İş işten geçmiş, bütün değişiklikler yapılmış oluyor..
İktidar izin vermiyor ki
Dışişleri Bakanı dün TRT’ye çıktı.. 17 Aralık soruldu.. Yolsuzluklar konusunda hassas olduklarını belirttikten sonra ‘Şeffaf ve somut delillerle gelinsin, gereğini yaparız’ dedi..
İyi de güzel de.. İktidar soruşturmaya izin vermiyor ki.. Delillerin, belgelerin Meclis’e gönderilmesinin önünü kapatıyor..
Üç bakan hakkında rüşvet aldıkları iddiasıyla fezleke hazırlandı..
Sonuç!..
Fezlekeler geri gönderildi.. Üstüne yatıldı..
Dışişleri Bakanı şeffaflık istiyor.. Savcı daha ne yapacak?
Fezlekenin içine belgeleri koydu, gönderdi..
Bakan somut belge diyor..
Fezlekenin içini açın da görelim.. Belgeler somut mu, değil mi?
Biz de bunu bekliyoruz
Başbakan seçim konuşmalarının büyük bölümünü cemaate ayırıyor.. Verip veriştiriyor..
Paralel yapının yaptıklarını anlatıyor.. İhanet içinde olduklarını söylüyor.. Kumpaslar kurduklarını iddia ediyor..
Başbakan dün Isparta’da konuştu..
‘Yargı içinde oynadıkları kirli oyunları tek tek ortaya çıkaracağız’ dedi..
Biz de bunu bekliyoruz..
Hangi davalarda ne tür kirli oyunlar oynandı, ne tezgâhlar kuruldu, belgeler nasıl üretildi; tek tek ortaya çıkmalı..
Haa.. Bu arada..
İktidar kirli oyunları yeni mi öğrendi, biliyordu da ses çıkarmadı mı, bunu da açıklamalı..
İktidar gazetesinde Balyoz kumpanyası
Balyoz’dan hapiste yatanlar dün sabah derin bir oh çekmiştir.. Şükürler olsun, bugünleri de görmek varmış demişlerdir..
Niye mi?
Daha ilk günden beri Balyozcuları suçlu ilan eden.. Darbeciler diye suçlayan.. Polisten sızan her belgeyi gerçekmiş gibi manşetine çeken.. Yaftalamaktan çekinmeyen iktidar gazetesi pazar ilavesini bu meseleye ayırmış..
‘Balyoz davasının adalet arayan çocukları’ manşetini atmış.. İki tam sayfa yer ayırmış..
Balyoz’un kumpas olduğunu okurlarına anlatmış..
Nerden nereye..
Hep söylüyorum.. 17 Aralık hayırlara vesile oldu..