Söz söylemeye, karşı çıkmaya, haykırmaya, bağırmaya, çağırmaya benim, bizlerin hakkı var..
Onların yok..
Çünkü; otoriter rejimin temelini onlar attı.. Cemaat attı.. İktidarla kol kola girerek attılar..
Bugün bizlerden destek arıyorlar ama hedeflerine koydukları kişiler bizlerdik..
Demokratlardı, solculardı, liberallerdi, sosyal demokratlardı, yazarlardı, çizerlerdi, askerlerdi..
Kendilerinden olmayan herkesti..
*
Bir ülke nasıl otoriterleşir? Bir ülkeye otoriter rejim nasıl gelir?
Askeri darbeyi kastetmiyorum, ama ayrı.. Demokratik rejim demokrasinin kuralları işlerken nasıl otoriterleşir?
Sorum bu..
Cevabı basit..
İnsanlara kumpas kurarak, tezgâh yaparak, cezaeviyle tehdit ederek, korku salarak..
Bu iş kiminle yapılır?
Hâkim-savcı-polis işbirliğiyle..
*
Askerlerin kışlada kaldığı dönemlerde otoriter rejimi başka türlü kurmanın yolu yoktur..
İnsanları sorgusuz sualsiz içeri tıkacaksın ki, dışarıda kalanlar boyun eğsin.. Dışarıda kalanlar sesini çıkaramasın.. Dışarıda kalanların ödü patlasın..
2008-2013 arasında insanların ödü patlamadı mı?
Patladı..
Kim patlattı?
Ergenekon diyerek, Balyoz diyerek, casusluk diyerek, gizli örgüt diyerek, kitap diyerek, internet sitesi diyerek, yazı diyerek, çizi diyerek suç şapkaları oluşturan yapı patlattı..
Yüzlerce insanı kim hapse yolladıysa..
Yüzlerce insana sahte tanık, üretilmiş belgelerle kim suç yüklediyse..
Onlar patlattı..
Adına cemaat mi diyelim, paralel yapı mı?
*
Alın sıcağı sıcağına iki örnek..
Dün Balyoz davasının beraat gerekçesi açıklandı.. Yakın geçmişte mahkûmiyet gerekçelerini de okumuştuk.. Yargıtay da onaylamıştı..
Beraat gerekçesinin özeti şu; tezgâha gelmişler..
Hanefi Avcı’nın örgüt üyeliğinden aldığı hapis cezası da kaldırıldı..
Onun da gerekçesi; kumpas kurulmuş..
*
Otoriter rejimi kurmanın yolu bellidir.. Yargı sopasını kullanacaksın ki insanların gıkı çıkmasın..
2008 yılından sonra yargı sopası yüzlerce kişinin kafasına indirildi..
Kim indirdiyse..
Otoriter devletin, otoriter Türkiye’nin temelini onlar attı..
Fatura yine muhalefete çıktı
Cumhurbaşkanı meydan meydan dolaşıyor.. Seçime bastırıyor.. Defalarca yazdık; alışık olmadığımız bi durum.. Meselenin özeti şu.. İktidar orantısız güç kullanıyor..
Peki, bu halin sorumlusu kim?
İktidara yakın duranlara göre; Muhalefetmiş..
Muhalefet bu durumdan rahatsızlık duyuyormuş ama önüne geçmek için fazla bir şey yapmıyormuş!..
Haydaa mı desem..
El insaf mı desem..
Bilemedim..
*
Sorum şu; ne yapabilir?
YSK’ya başvurdular; reddedildi.. En son, dün HDP’nin itirazı kabul edilmedi.. YSK, Cumhurbaşkanı’na karışamam dedi..
Eee.. Muhalefet ne yapsın!..
Muhalefete, ‘Neden yüksek perdeden itiraz etmiyorsun’ diye kızıyorlar..
Liderler her gün bas bas bağırıyor, başka ne yapsınlar!..
Demokrasinin sınırları içinde başka ne yapsınlar..
Seçimi boykot etsinler diyorsanız ha bu tartışılır!..
*
Yapılacak bir şey yok.. Anayasa’yı yok hükmünde sayan Cumhurbaşkanı aynı Anayasa’nın kanatları altına sığınarak seçim kampanyası yapıyor..
Haa.. Bu arada şunu da belirteyim; Cumhurbaşkanı’nın meydanlara çıkması muhalefetin işine geliyor, bu sebeple fazla ses çıkarmıyorlar parantezli gerekçe durumu izah etmekten öte..
Durumu meşrulaştırma çabasıdır..