Bütün yollar dönüp dolaşıp 2010’daki referanduma çıkıyor..
Yüzde 58 evet oyuna..
Referandum kırılma noktası olmuş..
Otoriterleş-menin de.. Biz ne istersek yaparız anlayışının da.. Sandıktan sandığa konuş yaklaşımının da.. Paralel devletin de.. Başına buyrukluğun da.. Özel hayatları hiçe saymanın da.. Çeteleşmenin de müsebbibi aynı..
2010 referandumu..
Niye mi?
Referandumdan sonra olanlara bakalım..
Cemaat, yüksek yargıdaki yeni düzenlemeleri fırsat bilip devlet içinde daha da güçlenmeye çalıştı..
İktidara göre, ele geçirmeye..
Yüksek yargıyı; HSYK’yı, Yargıtay’ı hedef aldı, oralarda yapılanmaya gitti..
Kim söylüyor?
Başbakan..
2010’dan sonra yapılan bazı atamalardan o günlerde huylandığı söyledi..
Ama böyle olacağına ihtimal vermemiş..
İktidarın açıklamalarından anlıyoruz ki; 2010 referandumu cemaati dönüştürmüş..
2010’dan önce, cemaat örgütlenmesi varmış..
2010’dan sonra, paralel devlet olmuş..
Devlet artık bizden sorulur havasına girmişler... Güç sarhoşluğu da diyebiliriz..
*
Cemaat cephesinde durum böyle.. Hükümet cephesine de bakalım..
Onlar da güç hastalığına yakalandılar..
Hoyratça, fütursuzca işler yaptılar..
2010’dan önce, otoriter eğilimlerden söz ediliyordu..
2010’dan sonra, otoriterleşmeden.. .
Başbakan da, bakanlar da kendilerini memleketin sahibi gördüler.. Kendi mallarıymış gibi davrandılar..
Memleket bu mantıkla idare edildi..
Halimizin özeti budur..
Kaç İsmail, kaç.. Dur İsmail, kaçma..
Önce olayı hatırlayalım.. Gözaltındaki polislerin ifadesini alan hâkim Çiçek duruşmaya beş dakika ara veriyor.. Beş dakika oluyor iki saat.. CHP Milletvekili Tanal ile avukatlar merak ediyor, hâkimin odasına gidiyorlar..
Odada beş kişi var.. Hâkim ve üç kişi oturuyor, biri ayakta.. Oturanlar polis müdürü olduklarını söylüyor..
Ayaktaki kişi ıkınıyor sıkınıyor, işte o anda hâkim Çiçek ‘Kaç İsmail, kaç’ diye bağırıyor..
İsmail kaçıyor.. Olay medyaya böyle yansıdı..
*
Polis bu olayla ilgili tutanak tutmuş.. Tutanak özetle diyor ki; hâkim yazılı talimatını TEM Şube Müdür Yardımcısı’na teslim etmesi için 175Ö sicil sayılı polis memura (İsmail oluyor) verdi.. Memur odadan dışarı çıkınca avukatlar ‘Dur İsmail, kaçma’ diye bağırdı..
Kovalamaca dördüncü kata kadar sürdü, yetişemeyince döndüler..
*
Olayın iki anlatımında da sonuç değişmiyor.. Ha hâkim kaç İsmail diye bağırmış ha avukatlar kaçma İsmail diye bağırmış.. (Bu arada avukatlar adını nereden biliyormuş..)
İsmail kaçmış mı?
Kaçmış..
Sorun bu; İsmail niye kaçtı, kimden kaçtı!..
Kredi notu düşerse iktidara yarar
Yarın açıklanacakmış.. Moody’s Türkiye’nin kredi notunu düşürürse kime yarar?
İktidara yarar tabii..
Mesela İtalya’nın kredi notu düşünce Roma hükümeti sıkıntıya giriyor.. İzah etmek için çaba sarf ediyor değil mi?
Biz de durum farklı.. Kredi notunun artması da düşmesi de iktidara yarıyor.. İktidar siyasi rant devşiriyor.. Dış güçlere, Türkiye’nin önünü kesme çabasına, Yahudi lobisine, İsrail devletine bağlıyor..
Puan alıyor..
*
İddiam şu; cuma günü kredi notumuzu düşürsünler; Başbakan’ın pazar günü alacağı oy yarım puan artar..
Suç muhalefette!.
Gerginlik bitmiş olacak ki Meclis dün toplandı.. Toplandı da bu yaz sıcağında Meclis niye açık?
Adalet Bakanı’na göre muhalefet yüzündenmiş..
Nasıl yani?
Şöyle gerekçelendirmiş.. Muhalefet sahaya inmemek için Meclis’i açık tutuyormuş.
Yok artık daha neler!..
Çoğunluk ellerinde; tatil ilan etsinler..
İşin aslı şu.. İktidar torba yasa getirdi, torba yasa kamyon yasa oldu.. Soma madencileri diye yola çıktılar, 150 madde sıkıştırdılar..
150 yasa maddesi.. Görüş görüş bitmiyor.. Dün Meclis açıldığında 85. maddedeydiler..
Bakan’ı anlıyorum.. İstiyor ki muhalefet olmasın, kamyon yasa şipşak geçsin..