Son bir ayda devletin çözülüşüne tanık olduk.. Kimine göre devletin vidaları gevşedi, kimine göre devletin çivisi çıktı..
Bütün kurumlar, emniyet, yargı, MİT, maliye töhmet altında.. Bütün kurumlar güven kaybında..
Bir ülke düşünün..
Bazı hakimleri, savcıları polisle el ele vererek; vatana ihanet etmekle, çete kurmakla, ajanlıkla suçlanıyor..
Yetmiyor.. Bin yıl öncesine gönderme yapılarak Haşhaşilere benzetiliyor...
Efsunlanan suikastçılara..
*
Bir ülke düşünün..
Polis teşkilatı hallaç pamuğu gibi atılıyor.. Dört bin, beş bin polis görevden alınıyor.. Emniyetin üst düzey kadroları, emniyet müdürleri, müdür yardımcıları, daire başkanları, şube müdürleri ‘paralel devlet’ kurdukları suçlamasıyla kızağa çekiliyor..
Cemaatçi olmakla suçlanan savcılar merkezden uzaklaştırılıyor..
*
Bir ülke düşünün..
Yolsuzluk ve rüşvet düğmesine basan savcılar darbe girişimiyle suçlanıyor.. İddialara, belgelere, bilgilere bakılmıyor.. Ayakkabı kutusunda 4.5 milyon doları yakalayan polisler görevden el çektiriliyor..
Üç bakan için rüşvet aldıkları iddiasıyla hazırlanan fezleke Adalet Bakanlığı engelini aşamıyor.. İddialar medyaya sızıyor..
Birinin 28 defada 52 milyon dolar, ötekinin 10 defada 10 milyon dolar, berikinin üç defada 1.5 milyon dolar rüşvet aldığı öne sürülüyor..
Tarifeleri iki milyon dolar, bir milyon dolar, 500 bin dolarmış herhalde!..
Normalmiş gibi davranılıyor.. Kıyamet kopmuyor..
*
Bir ülke düşünün..
Hakkında çeşitli ithamlar bulunan bakanın istifası istenince ‘ben niye istifa edeyim, Başbakan etsin’ diyor.. Azlediliyor..
İlk defa bir bakan bir başbakanın istifasını istiyor; pek önemsenmiyor..
*
Bir ülke düşünün..
Siyasal iktidar operasyonları durdurmak için yönetmelik değişikliğiyle savcıyı valiye bağlamaya çalışıyor; olmuyor.. Yüksek yargıdan dönüyor..
Yargıdan dönünce, bu kez Meclis yargıyı Bakan’a bağlamak için yasal değişiklik yapmaya hazırlanıyor.. Komisyon ‘olur’ veriyor..
*
Bir ülke düşünün..
Kamuoyunu dört beş yıldır sarsan, meşgul eden davalarda haksızlık yapıldığı, birçok kişinin üretilmiş belgelerle mahkum edildiği iddia ediliyor..
Ordusuna kumpas kurulduğu en yetkili ağızlardan dillendiriliyor..
Savcıların, tanıkların lehine olan delilleri gizlediği ortaya çıkıyor.. Yeniden yargılanma gündeme geliyor..
Yargının itibarı yerle bir oluyor..
*
Bir ülke düşünün..
Tarihinin en acı olaylarından birini yaşıyor.. Hava kuvvetleri kendi vatandaşlarını bombalıyor.. 34 yurttaşımız ölüyor.. Üzerinden iki yıl geçiyor.. Olayı soruşturan Genelkurmay Askeri Savcılığı ‘kaçınılmaz hata’ diyerek dosyayı kapatıyor..
‘Kaçınılmaz hata’nın müsebbibinin Genelkurmay Başkanı olduğu açıklanıyor..
Normal karşılanıyor..
*
Bir ülke düşünün..
Eskiden kol kola gezen iktidarcı medyası ortadan ikiye çatlamış.. Çatlamakla kalmamış birbirlerine düşman kesilmişler, gazeteler hakaret makinesine dönüşmüş..
Aldıran yok..
*
Bir ülke düşünün..
İktidar sosyal medyayı zapturapt altına almaya çalışıyor.. Tek bir emirle erişimi yasaklayacak yasa çıkarmaya hazırlanıyor.. Türkiye’yi Çin seviyesine, Suudi Arabistan seviyesine indirmeyi hedefliyor..
Ne oluyoruz ya sesleri cılız çıkıyor..
*
Bir ülke düşünün..
Dünyadaki itibarı her geçen gün zayıflıyor.. Avrupa Birliği ile ilişkileri ha koptu ha kopacak.. Komşularıyla zaten kavgalı..
*
Bu hale gelmemizde kabahatli kim?
Kabahat kimde?
Bu soruya yanıt ararken aklıma Nâzım Hikmet’in şiiri geldi..
Akrep gibisin kardeşim,
Korkak bir karanlık içindesin gibi.
Serçe gibisin kardeşim,
Serçe telaşı içindesin.
Midye gibisin kardeşim,
Midye gibi kapalı, rahat.
Diye başlayan şiiri..
Büyük usta dizelerini şöyle bitirir..
-demeğe de dilim varmıyor ama-
Kabahatin çoğu senin, canım kardeşim
*
İyi pazarlar..