Ara sıra yapıyorlardı ama Soma faciasından sonra sistematik hale getirdiler..
Memlekette ters giden bir şeyler mi oldu.. İktidarın medya kolu anında devreye girip parmak sallıyor..
İstismar etmeyin..
Tercümesi şu..
Konuşmayın..
*
Bunun en belirgin halini Soma faciasında yaşadık.. 301 işçimizin öldüğü maden sapır sapır dökülüyordu..
Maden denetlenmemişti.. Pardon denetlenmiş ama kâğıt üstünde denetlenmişti.. Müfettişler müdürün odasında oturarak denetlemiş olmalılar ki; olumlu rapor yazmışlardı!..
Bunlar ortaya çıkınca.. Kaza değil hata olduğu anlaşılınca, ihmal zinciri madenden başlayıp bakanlara kadar uzanınca..
Lafı saptırdılar:
İstismar etmeyin..
*
Mecidiyeköy’de asansör 32. kattan düştü.. 10 kişi öldü.. İş kazası dendi ama iş kazası olmadığı kısa sürede anlaşıldı..
Müthiş bir ihmal vardı.. Tepki yine aynı oldu..
İstismar etmeyin..
İstismar etmeyin derken şunu da ekliyorlar; tabii ki aksaklıkların üzerine gideceğiz, tabii ki sorumlulardan hesap soracağız, tabii ki peşini bırakmayacağız..
Kulağa hoş gelen bu cümleleri kuruyorlar ama peşini bırakmayanları da istismarcılıkla suçluyorlar..
*
IŞİD meselesinde de durum aynı..
49 rehinemiz var.. Elimiz kolumuz bağlı.. Bırakın aktif mücadeleyi IŞİD’e karşı ortak bildiriyi bile imzalayamadık..
Başbakan bu durumu ‘ABD’nin ne istediği ne kadar belli ise bizim niçin imza atmadığımız da o kadar açıktır’ sözleriyle ifade etti..
Gerçek buydu..
Askeri değil, insani destek vereceğiz sözü, IŞİD’i vurursak yeni IŞİD’ler çıkar yaklaşımı, önce IŞİD’i ortaya çıkaran nedenleri ortadan kaldırmalıyız anlayışı ise algı operasyonu..
Veya.. Eli kolu bağlı olma haline felsefi boyut katma, derinlik kazandırma çabası da denebilir..
Ankara bilerek, planlayarak, önünü arkasını hesaplayarak, kenarda durma kararı almadı..
Şartlar böyle gerektirdi..
Normal şartlar olsa Ankara aktif olurdu..
Çünkü, IŞİD’den en çok zarar görecek ülke; Türkiye..
Irak desen paramparça.. Suriye desen hali feci.. IŞİD terörist devlet olarak o topraklara kök salarsa.. Şiiler, Kürtler, Ezidiler ve Türkmenlerle birlikte biz de zarar görürüz..
‘Güçleri yetmez.. Sınır güvenliğini sağlarız’ gibi sözler boş laf olmanın ötesine geçmez..
Çünkü.. IŞİD’in bizdeki uzantılarını bilmiyoruz..
Anadolu’ya transfer ettikleri hücreleri var mı, yok mu?
Türkiye’de kalıcı olan 1.5 milyon Suriyeli IŞİD’e sempati mi duyuyor, nefret mi ediyor?
Bilmiyoruz..
*
Şurası muhakkak ki; rehinemiz olmasa Ankara daha farklı davranacaktı.. Başbakan bunun sinyalini verdi..
O halde..
Musul Konsolosluğu’nun tahliye edilmemesi büyük hataydı..
Fakat.. Bu cümle ortaya dökülür dökülmez yine sesler yükselmeye başladı..
İstismar etmeyin..
Tamam, etmeyelim..
Etmeyelim de Musul Konsolosluğumuz niye boşaltılmadı..
IŞİD geliyor diye Musul Valisi bile kaçtığı halde konsoloslukta kalmaları kararını kim verdi..
IŞİD’in Türkleri elleyeceği kimin fikriydi..
Diye sormayalım mı?
*
Tamam biz sormayalım.. Biz istismar ederek soruyorsak, siz sorun..
İstismar etmeden sorun..
Sorun bakalım ne diyecekler..
Bize de söyleyin..
İyi pazarlar!..