Dün, gündüz saatlerinde Mersin’de.. Akşam Adana’daydım.. Girdiğim her ortamda benzer sorularla karşılaştım.. Söyledikleri şu; rüşvet ve yolsuzluk iddiaları ayyuka çıkmışsa.. İktidarın, üstünü örtmek için yaptıklarını bilmeyen kalmamışsa..
Nasıl oluyor da oyu dramatik şekilde düşmüyor?
*
Yanıtı zor soru gibi duruyor ama benim için değil.. Referandum sürecinden, 2010’dan beri gözlem yapıyorum, kafa yoruyorum..
Türkiye’de iki ana kültür oluştuğunu iddia ediyorum.. Muhafazakâr iklimin ülkeyi kapladığını, muhafazakâr yaşam biçiminin egemen olduğunu söyleyip duruyorum..
İktidar, son 7-8 yılda bu iklimi Anadolu’ya hakim kıldı..
Bunun adına kara kültürü diyelim..
Bir de kıyı kültürü var..
Kara kültürü ile farklı yaşam tarzını benimseyen, her konuda taban tabana zıt düşünen kitle..
Bir de seküler Kürtler var..
*
(Yeri gelmişken şu notu da düşmem lazım: BDP’de politika yapanlar, Türkiye’nin hiçbir meselesiyle ilgilenmediği için Türkiye’nin muhtelif yerlerinde yaşayanlar da onların sorunlarıyla ilgilenmemeye başlıyor.. Bugüne kadar çok mu ilgilendiler denilecek?
Aydınlar hariç.. Kabul ilgi düzeyi yetersiz kaldı.. Ama tam duyarlılık başlamıştı ki, Kürt politikacılar sırtını döndü.. Bize ne yolsuzluktan, bize ne haksızlıktan hukuksuzluktan, bize ne Gezi’den demeye başladılar!)
*
Lafı uzatmadan dönelim en çok sorulana..
Anketlere göre; halkın yüzde 77’si bakanların rüşvet aldığını düşünüyor.. AKP seçmeninin yarısı rüşvete inanıyor..
Hal buysa, iktidarın oyu neden düşmüyor?
Bunun önemli bir nedeni var.. Bir başka anketin sonuçlarına bakalım..
Anketteki soru şu..
Kendinizi siyasi açıdan tanımlar mısınız?
Yüzde 39.2 muhafazakârım demiş..
AKP’nin 2002 seçiminden sonra en düşük aldığı oy kaç? Yüzde 39..
Türkiye’nin fotoğrafı bu..
Görünen o ki; muhafazakâr iklimi korumak, muhafazakârlığa sahip çıkmak, muhafazakâr iktidarı yaşatmak şimdilik rüşvet ve yolsuzluktan önemli görülüyor..
Başbakan’ın rüşvet tanımı
Başbakan hitap ettiği kitleye rüşveti anlattı.. Tanımı aynen şöyle..
‘Memur ile sivilin iş tutmasıdır.’
Yolsuzluktan da bahsetti..
‘Haa.. O konuda bizim kadar mücadele eden yok.’ Nokta.. Mesele kapandı..
Rüşvet tanımına bakalım.. Dediği şu, taraflardan biri mutlaka memur olacak..
Bakan olsa..
Milletvekili olsa..
Belediye başkanı olsa..
İl başkanı, ilçe başkanı olsa..
Rüşvet olmuyor mu?
*
Mesela; bakan talimatı verdi; ne bileyim 15 tonluk gemiye ‘150 bin ton mal yüklenmiş gibi gösterin’ dedi..
Arada rüşvet var mıdır, yok mudur?
Veya 700 bin liralık saati hediye niyetine kabul etmişse..
Rüşvetten söz edelim mi, etmeyelim mi?
Bakan memur değil diye normal mi karşılayalım..
Mesela; bakan ilçe, il belediye meclisleri reddetmişken imar planını değiştirmişse..
Yolsuzluk var mıdır, yok mudur?
Geminin rengi demokrasisi!..
İstanbul Belediyesi 10 yeni gemi alıyormuş..
Hayırlı olsun..
Rengini İstanbul halkına soracakmış!..
Bizdeki demokrasi anlayışının sınırı buraya kadar.. Belediye, boş veya boşalan alana park mı gökdelen mi istiyorsunuz diye sormaz..
Niye? Rant var!..
Geminin renginde rant yok.. Katılımcı demokrasi adına otobüslerin de rengini sormuşlardı..
Demokrasinin ileri aşaması diye sunmuşlardı..
*
Bu arada uyarayım.. İstanbul’da sarı yasak.. Sarıgül’ün rengi ya..
Aman ha.. Dikkat ha..
Gemiler ‘sarı’ olsun derseniz başka anlaşılır!