Kim ne derse desin, kim nasıl savunursa, savunsun başlık şudur:
Torba yasadan hukuksuzluk çıktı..
Torba yasa 146 maddeydi.. İçinde yok yoktu..
Madencilerin emeklilik yaşından ev altından geçecek metroya, üç çocuk yapana altı yıl erken emeklilik hakkından öğretmen atamalarına kadar..
Torba değil çuvaldı..
Yasalaşan maddelerden biri de şöyle:
‘Mahkeme kararlarının gereğini yerine getirmeyen kamu görevlisi hakkında ceza soruşturması ve kovuşturması yapılamayacak ancak disiplin hükümleri saklı olacak.’
*
Ne demek bu..
Tercümesi şöyle.. Ey bürokratım, korkma, mahkeme muhkeme dinleme..
Bir hukuk devletinde yasama organı mahkeme kararlarına uymayanı koruyan kollayan yasa çıkarıyorsa..
O devletin vay haline..
Korkarım Türkiye hukuksuzluk cenneti olacak..
Diyeceksiniz ki zaten idari mahkemelerin verdiği kararlar da Danıştay’ın aldığı kararlar da uygulanmıyor..
Haklısınız.. Bu yasa fiili durumun kılıfı oldu.. Bürokratların elini rahatlattı..
En tipik örnek.. Atatürk Orman Çiftliği’nde yapılan yeni bina..
Adına, başbakanlık binası mı dersiniz..
Cumhurbaşkanlığı binası mı bilemem..
Ak Saray dedikleri yer var ya, orası..
Yürütmeyi durdurma kararı verilmişti, durdu mu?
Yooo..
*
Bundan sonra idarenin aldığı kararlar için, bürokratların haksız uygulamaları için mahkemeye gitmeye gerek yok..
Nasıl olsa mahkeme kararını uygulamayacaklar..
Uygulamayanlar için ne soruşturma yapılacak ne de kavuşturma..
Üstüne üstlük ödüllendirilir bile..
Bu sebeple diyorum ki..
İdari mahkemeleri kapatalım, olsun bitsin..
Hiç olmazsa hukuk devletiyiz demeyiz..
301 madenci ikinci kez öldü..
Madendeki yangın neden çıktı?
Açgözlülükten..
Madeni işletenlerin paraya doymak bilmemesinden..
Daha fazla üretim daha çok para demekti.. Madenin sinyal vermesine aldırmadılar.. Kömürün içten içe yanmasına aldırış etmediler..
Facia geliyorum demişti; geldi de..
*
301 madencimizi kaybettikten sonra görüldü ki; madende iş güvenliği hak getire..
Faciadan sonra bir şey daha ortaya çıktı; müfettişler müdürün odasında çay içerek madeni denetmemişler!..
Kim söylüyor?
Madenciler..
Çalışma Bakanlığı da yalan, iftira müfettişlerimiz madene girdi, denetim yaptı demedi..
İyi ki demediler.. Deseler sorardık; müfettişleriniz kör müydü?
Kör değillermiş çünkü oturup rapor yazmışlar.. Tabii ki olumlu.. Her şey mükemmel, maden tıkır tıkır işliyor diye rapor vermişler..
Yani mevcut durumun tam tersini yazmışlar..
*
Faciadan sonra madenin tel tel döküldüğü ortaya çıkınca savcı o raporu yazan iki müfettişe de soruşturma açmak istedi..
Dikkat!.. Bakan Çelik izin vermedi.. Müfettişleri yargıdan kaçırdı..
Bakan “Onların ne suçu var” demiş!..
Suçları; denetlememek..
Aksaklıkları görüp raporlarına yazmışlarsa, yayınlayın o raporları.. O zaman o raporları sumen altı edenlerden hesap sorarız..
Türkiye sapır sapır dökülüyor
Son altı yıla bakıyorum.. Meğer Türkiye tezgâhların, kumpasların ülkesiymiş..
Sahte delil.. Sahte belge.. Sahte tanıkların kol gezdiği ülkeymiş..
Hangi büyük davaya baksak arkasından tezgâh çıkıyor, kumpas çıkıyor..
AKP kapatma davası dahil..
Zaten Türkiye’nin çivisi o dava ile çıktı.. İktidar partisi abuk subuk belgelerle kapatılmak istendi..
İlk tezgâh, ilk kumpas oydu..
AKP bu tezgâhtan kurtulunca intikam almak istedi..
Bugün net biçimde anlaşılıyor ki cemaate o günlerde teslim olmuşlar.. Paralel yapı ne isterse o günlerde vermeye başlamışlar..
*
Şöyle bir hatırlayalım..
Ergenekon.. Onlarca dalga, binlerce sayfa iddianame.. Milyonlarca ek tape, bilgi, belge..
Çoğu tezgâhmış.. Düzmeceymiş, kurguymuş..
Balyoz.. En önemli delil olan CD’nin gerçek değil üretilmiş olduğu ortaya çıktı.. Dava çöktü..
Arınç’a suikast.. Meğerse ‘Paralel Yapı’nın askerin kozmik odasına girmek için yaptığı tezgâhmış..
OdaTV davası.. Tezgâh değil diyen var mı? Dünya tarihine geçtik.. Yayınlanmamış kitaba tutuklama!..
En son Karargâh evleri de kumpas çıktı..
Askerlerle İşçi Partililerin siyasi yapılanmaya gittiği iddiası vardı ya, palavraymış.. Dosyaya konulan telefon konuşmaları da hayal ürünüymüş.. Sahteymiş..
Son altı yılımız böyle geçti..
Tezgâhın, kumpasın, sahteciliğin, daniskasını yaşadık..