Cumhurbaşkanı bu seçimin başkanlık rejimine geçiş seçimi olduğunu iddia ediyor..
İktidar partisi dahil diğer partiler bu havada değil..
Değil ama diyelim ki öyle.. Bu seçim ön referandum gibi...
Yarışın bir tarafında Cumhurbaşkanı var..
Öteki tarafında muhalefet partileri..
Allah’ın bildiğini kuldan saklamayalım.. Başbakan ortada.. Başkanlık sistemini istemiyor ama hayır da diyemiyor.. Top gezdiriyor..
-
O zaman soralım; Cumhurbaşkanı’nın beklentisi ne? Daha doğrusu hangi sonuç tatmin eder?
Hedef; 330 ve üstü mü?
330 sınırı mı?
AKP’nin kıl payı da olsa yine tek başına iktidar olması mı?
Bence üçü de..
-
İktidar partisi 330 üstü veya 330 sınırında vekil çıkartırsa, Cumhurbaşkanı başkanlığı zorlar..
İktidar partisi tek başına iktidar olur ama anayasa değişikliğinin çok uzağında kalırsa..
Bu durumda Cumhurbaşkanı ülkeyi bugünkü gibi yönetmeye başlar..
Fiilen başkanlık yapar..
-
Ama Cumhurbaşkanı; ‘Parlamenter sistem askıda’ dedi.. ‘Araba yürümüyor’ dedi, ‘Mevcut cumhurbaşkanlığı çöktü’ dedi..
Kısaca sistemin iflasını ilan etti.. Nasıl yürüyecek?
Tamam işte.. Ben de bugünkü gibi dedim..
Cumhurbaşkanı Anayasa’da yazılan cumhurbaşkanı gibi mi davranıyor?
Hayır..
Bugünkü sistem, parlamenter sistem gibi mi?
Hayır..
Cumhurbaşkanı sekiz ay önce askıya alındığını iddia etti.. Bana göre 2007’de bitti.. Yasama yürütmeye ram oldu..
Bugünkü rejimin literatürde adı var mı?
Yok.. Adı konulmamış rejim devam eder..
Ne kadar devam eder derseniz kimse bilemez!..
-
Peki, iktidar partisi 276’nın altında kalırsa.. O başlı başına yazı konusu..
Güvenlik Yasası tıkır tıkır
Eskiden göstericilerle polis karşı karşıya gelince.. Göstericiler polisin eline düşünce.. Polis yetki sınırını zorlayınca.. Devreye avukatlar girerdi..
Polisler, avukatlardan çekinirdi..
Polisler, avukatlara saygı gösterirdi..
Dün gördük ki hepsi geride kalmış.. Güvenlik Yasası’ndan sonra işler değişmiş.. Dün gördük ki; polis çekinmeden avukatlara kalkanla girişti..
Hem de adliye binasının içinde..
Avukatların evinde.. Onların da evi değil mi?
Adalet sistemi hâkim-savcı-avukat üçgeninden oluşmaz mı? Biri olmazsa adil yargılama olmaz.. Adil yargılama olmazsa adalet olmaz..
-
O halde Adalet Sarayı hâkimlerin kadar, savcıların olduğu kadar, avukatlarındır.. Polis kalkan gücüyle hâkimleri, savcıları adliye binasının dışına atamıyorsa ne olursa olsun avukatları da atamaz..
Merakım şu..
Avukatları dışarı atın emrini kim verdi?
Başsavcı mı? Polis müdürü mü?
Hocam, namaz da duadır!
Diyanet İşleri Başkanı kurumu eleştirenleri cahillikle, İslam’ı bilmemekle suçlamış.. Diyanet dedikleri kurum idari organizasyondur..
Kaldırılmasına karşıyım ama eleştirilemez, ellenemez, laf söylenemez kutsal kilise(!) değildir..
Elinde dindarlık terazisi taşıyamaz.. İnsanların inanç seviyesini de ölçemez.. Mutaassıp toplum yaratmaya da soyunamaz.. Dine uygundur, değildir diye bağlayıcı fetva da yayınlayamaz.. Aydınlatıcı bilgi verir..
Kurumun başındaki kişi şeyhülislam da değildir..
Nedir?
Devlet memurudur.. Başında bulunduğu teşkilat da hizmet birimidir.. O hizmet iyiyse alkışlanır, kötüyse eleştirilir..
-
Başkan, eleştirilere cevap verir ama işin içine dini imanı karıştıramaz.. Mesela, camilerde makbuzsuz toplanan paraların nereye harcandığını soranları dinsiz ilan edemez..
O iş ayrı, bu iş ayrı..
Başkan kendini eleştirenlere demiş ki; namaz ile duanın farkını bilmeyenler.. Ben de diyorum ki; Hocam namaz da duadır..
Ne olacak şimdi!.. Soruyorum; bunun Diyanet’in işleyişiyle ne alakası var?