Demokratik bir ülkeysek.. Hesap soran, hesap sorulan ülkeysek.. Batı standartlarını yakalamışsak..
Her şeyi konuşmanın zamanıdır..
46 vatandaşımızın nasıl kurtarıldığını sormayacağım.. Cumhurbaşkanı ABD’ye giderken siyasi pazarlıktan söz etti..
Al-ver durumu olmalı.. Onlar rehineleri verdiğine göre biz de bir şeyler vermiş olmalıyız..
Cumhurbaşkanı takas iması yaptı..
Takasla sınırlıysa söylenecek söz yok.. Hatırlayın.. İsrail bir askeri için yüzlerce Filistinliyi serbest bırakmıştı..
*
Biz meselemize dönelim..
Nasıl kurtarıldıklarını sormayacağım dedim ama 46 vatandaşımızın nasıl rehin verildiğini soracağım..
Demokratik ülkelerde bu soru sorulur..
Demokrasiden nasibinin almamış ülkelerde, vatan-millet-Sakarya nutukları atılır, sorulmaz, sorgulanmaz..
IŞİD’in Musul’u alacağı bilindiği halde.. Irak Ordusu silahını atıp kaçtığı görüldüğü halde.. Musul Valisi bile Musul’u terk ettiği halde..
Konsolosluğumuzu terk etmeme kararını veren kimdi?
Dönemin başbakanı mı?
Dönemin dışişleri bakanı mı?
Musul Konsolosumuz mu?
*
Bugün Musul Konsolosumuza kahraman muamelesi yapanlar, iki üç gün öncesine kadar rehine işi onun hatası diye fatura kesmeye kalkmışlardı..
Bu tür yayınlar yapmışlardı.. Demeçler vermişlerdi..
Rehineler kurtuldu deyip üstüne yatamayız.. Sormamız lazım..
Doğru mu, değil mi?
Musul Konsolosumuz konuşmak zorunda..
3’ü Iraklı 45 kişinin hayatını Konsolosumuz mu tehlikeye attı, talimat Ankara’dan mı geldi?
Demokratik bir ülkeysek bilmek hakkımız..
Değilsek yetkililer üstüne yatsın, unutalım gitsin!..
*
Şunu da bilmemiz lazım..
Ankara’nın IŞİD politikası nedir?
Türkiye’nin aklı hâlâ Şam’da mı? Şam’da Cuma namazı kılmakta mı?
Dışişleri Bakanı BM’de yaptığı konuşmada ‘Şam yönetimi düşmeden istikrar gelmez’ dedi..
Şam yönetimi düşerse yerine kim gelecek? Ankara’nın planı ne?
Ankara’nın önceliği IŞİD mi, Şam mı?
Ebu Bekir Bağdadi mi, Beşar Esad mı?
Mesele siyah-beyaz gibi değil.. Ya o, ya öteki diye ayrılamaz denebilir.. Ama maalesef şimdi ki durum bu..
Bağdadi’yi döversen Esad ayakta kalır?
Esad’ı döversen Bağdadi’nin IŞİD’i Suriye’ye hakim olur.. Durum bu.. Özgür Suriye Ordusu falan hikaye..
Soruşturmaya siyaset engeli
Soma faciasında ikinci defa inceleme yapan bilirkişi raporunu yazdı..
Bilirkişiye göre, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı müfettişleri gerekli denetim yapmadıkları için asli kusurlu..
Tabii ki sadece onlar değil..
Türkiye Kömür İşletmeleri yetkililerini de kusurlu buldu..
Niye mi?
Şirket, 2017 yılına kadar üretmeyi taahhüt ettiği kömürü çıkarmış bile.. Çıkarmış ve TKİ’ye satmış..
Kimse üretimi zorladığı için.. Üç yıl sonra çıkaracağı kömürü üç yıl önce çıkardığı için madeni sorgulamamış..
Fazla üretim ne TKİ’nin ne de müfettişlerin dikkatini çekmiş!..
Veya bir sebeple görmezlikten gelmişler..
Acaba hangi sebeple!..
*
Ortaya çıkması lazım ama nasıl?
Savcı, soruşturma açacak, soracak, sorgulayacak hâkimlerin önüne koyacak.. Karar mahkemede verilecek..
Doğrusu bu.. Bu ama biz de olmuyor.. Bakan engeli aşılamıyor..
Çalışma Bakanı müfettişlere soruşturma açılmasına izin vermiyor.. Soma faciasını karartıyor..
İş kazalarının önü bu sebeple alınamıyor..
Siyaset siyasi nedenlerle izin vermiyor..
Devlet zirvesinde bir tatlı çekişme
Davutoğlu istenen, planlanan gibi çıkmadı.. Aktif olması isteniyordu ama bu kadar değil.. Cumhurbaşkanı’nın bir adım arkasında kalması isteniyordu.. Önemli meselelerde kamuoyunun önüne Cumhurbaşkanı’nın çıkması hedeflenmişti..
Davutoğlu işi bozdu gibi.. .
Rehinlerin kurtarılması işinde çekişme hali ortaya çıktı desem erken yorum yapmış olmam herhalde..
*
Şöyle ki.. Başbakan, Cumhurbaşkanı olur olmaz yeni alınan uçağa atladı, önce Kıbrıs’a sonra Azerbaycan’a gitti..
Uçak; Cumhurbaşkanı’nın uçağı, devlet başkanının uçağı yorumları yapılırken o da ne?
Cumhurbaşkanı iner inmez Başbakan uçağı kaptı,Kıbrıs’a gitti.. Gitmekle kalmadı, Rumlara yeni bir dönem başladı hadi artık barışalım mesajı verdi..
Cumhurbaşkanı’nın önüne geçti..
Yetmedi.. Aynı uçağa atladı doğru Bakü’ye..
Cumhurbaşkanı’nın bu iki ziyareti anlaşılır.. Cumhurbaşkanları ilk yurtdışı ziyaretlerini Lefkoşa ve Bakü’ye yapması gelenek..
Başbakan’ın Cumhurbaşkanı’ndan bir hafta sonra aynı merkezler gitmesi ise biraz garipti!..
*
Rehinelerin kurtarıldığı haberi gelince, ilk açıklamayı Başbakan yaptı.. Açıklamakla kalmadı, Bakü’den Urfa’ya gitti, rehineleri uçağına alıp Ankara’ya getirdi..
Getirmekle de kalmadı havaalanında küçük çaplı bir miting de yaptı..
Cumhurbaşkanı ise yazılı açıklamayla yetinmek zorunda kaldı..
Bu arada küçük bir çelişki de yaşandı..
Cumhurbaşkanlığı operasyondan söz ederken başbakanlık mutabakat vurgusu yaptı.. Hal böyle olunca hangi merkez daha aktif hangi merkez işin içinde sorusu gündeme geldi..
*
Rehinelerin bırakılması operasyonunda Başbakan ön plana çıkınca, mutluluk anı görüntüsünü Başbakan verince Cumhurbaşkanlığı altında kalmadı.. Dün rehineleri Köşk’te toplayarak seyirci olmadığını hissettirmek istedi..
Daha da ötesi Cumhurbaşkanı kurtarılan konsolosluk personeline bir ay izin verdiğini açıkladı..
Bir adım daha ileri gitti..
Başbakan’a rehine krizinde Dışişleri Bakanı olarak yaptığı katkılardan ötürü teşekkür etti..
Dikkat!..
Başbakan olarak yaptığı katkılardan değil, kendisinin Başbakan olduğu dönemde Dışişleri Bakanı olarak yaptığı katkılara dikkat çekti..
*
24 Ağustos’tan bugüne yaşananları alt alta koyunca, Konut ile Köşk arasında gizli bir çekişme başladı dersek abartmış olmayız..