Aslında 2013 iyi başlamıştı.. İmralı’yla müzakereler, PKK’nın çekilme kararı, Öcalan’ın Nevruz demeci..
Nevruz’un bayram gibi kutlanması.. İmralı’dan yapılan ‘silahlı mücadele bitmiştir’ açıklaması..
Güzel günleri müjdeliyordu..
Tam bahara ‘bahar’ yaşayarak girecektik ki..
1 Mayıs bütün havayı bozdu..
Aslında 1 Mayıs değil, iktidarın Taksim inadı, iktidar adına çarkların tersine dönmesinin, geriye gidişin başlangıcı oldu..
Kırılma anı diyebiliriz..
*
İşçiler Taksim’e çıkmakta direnince, kararlılık gösterince, polis tüm yolları kesti.. Taksim’i abluka altına aldı.. Yetmedi, Haliç’teki köprüleri kapattı, iki yaka arasında çalışan gemileri, motorları yasakladı..
Ortalık gaza boğuldu..
İktidar polis marifetiyle işçileri Taksim’e sokmayarak kazanmış gibi oldu ama aslında kaybetmişti..
Kaybettiğini Gezi’de gördük.. Gezi’yi tetikleyen unsurlardan biri de 1 Mayıs’ta polisin orantısız güç kullanmasıydı..
Başbakan’ın ben ne dersem o olur tutumunu da es geçmeyelim.. Gezi Parkı’na kışla görünümlü AVM, otel ve rezidans yapmayı hedefleyen Başbakan itirazlara kulak asmadı..
Üçüncü köprünün temel atma töreninde; ‘ey çevreciler siz ne yaparsanız yapın, biz kararımızı verdik’ demesi yaz boyunca Türkiye’yi sarsan olayların işaret fişeği oldu..
*
Talimatı alan polis Gezi nöbeti tutan çevrecilerin üzerine sabahın beşinde gitti.. Çadırlar yakıldı, insanlar biber gazıyla püskürtüldü..
Kimsenin tahmin edemediği, üzerine yüzlerce makale, onlarca kitap yazılan bir dönem başladı..
Örgütsüz bir protestoydu bu..
‘Yeter artık’ diyen sokağa döküldü..
Sokağa dökülen milyonları buluşturan tek bir ortak payda vardı.. Bu; iktidarın buyurgan tavrıydı..
Gerisini anlatmama gerek yok..
İkinci kırılma anıydı..
*
2013, Ergenekon’a da Balyoz davasına da ceza kesildiği yıl oldu.. Balyoz’un cezaları Yargıtay’da onaylandı.. Mahkeme gibi, Yargıtay da üretildiği iddia edilen belgeleri dikkate almadı..
Vicdanlar yara aldı..
Vicdanlar kanadı..
*
Yılın ikinci yarısı iktidar-cemaat kavgasıyla geçti.. Önce dershaneler gündeme geldi.. İktidar kapatma niyetini açıkça ortaya koydu.. Cemaat kolum kanadım kesilir düşüncesiyle direnç koydu..
Karşılıklı sert sözler sarf edildi..
Araya girmeye çalışanlar, ‘biz kardeşiz yapmayalım etmeyelim’ diyenler oldu.. Sulh yolu arandı; ama gördük ki, kavga derin..
Dershane buz dağının görünün yüzü.. Yüzüymüş!..
*
Yılın son ayının ikinci yarısında cemaat tarafı bombayı patlattı.. Yolsuzluk ve rüşvet dosyalarını açtı.. Savcılar doğrudan bakanların oğluna yöneldi.. Gözaltılar, tutuklamalar..
Banka genel müdürünün evindeki ayakkabı kutularında 4.5 milyon dolar bulunması.. İçişleri Bakanı’nın oğlunun evinde dört kasa ile para sayma makinesi olması.. Evden 1 milyon liradan fazla para çıkması herkesi şoke etti..
Türkiye dondu kaldı..
*
Başbakan yine meydanlara çıktı.. Günde iki, üç, hatta beş miting düzenlediği günler oldu.. Devlet içinde çetelerin olduğunu, devlet içinde devlet olduğunu söyledi.. Paralel devlet yapılanmasından söz etti..
Büyük bir operasyon başladı.. Söylendiğine göre 800’e yakın polis yerinden kaydırıldı.. Bununla da kalmadı..
Başbakan yargıyı hedef aldı.. Savcılara, HSYK’ya verdi veriştirdi.. Adalet Bakanlığı Müsteşarı bile koltuğundan oldu.. 12 Eylül referandumunda HSYK’nın yapısını değiştirmekle yanlış yaptıklarını bile söyledi..
Evetçiler ‘evet’ dediklerine pişman oldular..
Yılın üçüncü kırılma noktası oldu..
*
2014’ün ilk günlerindeyiz.. Bütün bu olup bitenler geride kalmadı.. Bütün hızıyla, bütün şiddetiyle devam ediyor..
Görünen o ki; şiddetini daha da artıracak.. Çekilen kılıçlar çok kan dökecek..
2014 daha da sert geçecek..