Pazartesi akşamı İstiklal Caddesi’ndeydim.. Sokakları turladım, mekânları gezdim, esnafla konuştum, bir anlamda hasar tespit çalışması yaptım..
Beyoğlu notlarımı arz ediyorum..
*
- Saat 18’i biraz geçiyordu.. Taksim’e gitmek için Gayrettepe metrosu istasyonuna indim..Tenhaydı.. Metro geldi, herkes oturmuştu.. Ayakta kalan yok gibiydi.. O saatte istasyon da tıklım tıklım olurdu, metro da.. Metrobüs bağlantısı olduğu için Gayrettepe istasyonu her zaman arı kovanı gibidir..
Gibiydi..
*
- Metro Mecidiyeköy’de durdu.. Beş on kişi indi, beş on kişi bindi.. Mecidiyeköy’de böyleyse!.
*
- Taksim’e durağına geldik, sanki gece yarısı.. İstasyon boş.. Metro bekleyen küçük bir grup var..
İndim, yürüyen merdivenlere gelince saydım, sekiz kişiyiz.. Taksim’e çıkan sekiz kişi.. O saatte insan seli akardı..
*
- Meydan tenha ama yine de turlayan insanlar vardı.. Meydana da meydan demeye bin şahit lazım.. Üçüncü köprü inşaatı bitti, Taksim’in meydan düzenlemesi bitmedi!. Gerçi bitince bir şeye benzeyeceğini zannetmiyorum..
*
- İstiklal Caddesi’ne girdim, kalabalık biraz arttı.. Galatasaray’a yaklaştıkça biraz daha fazlalaştı..
Kenara çekildim, olan biteni gözlemledim.. Şunu rahatlıkla söyleyebilirim.. Osmanlı’daki adıyla Cadde-i Kebir’de dolananların önemli bölümü sivil polisti.. Nerden anladın diye sorarsanız..
Bunca yılın deneyimi derim..
Resmi kıyafetli polisleri saymıyorum bile.. Yer gök polisti diyebilirim..
Arap turistler vardı.. Bombanın patladığı yeri görmeye gelenler vardı.. Gazeteciler vardı.. Televizyoncular vardı.. Bir de işyerine giden veya işyerinden çıkıp evine yönelenler..
*
- Alışveriş yapmaya, eğlenmeye, vakit geçirmeye gelen yoktu.. Çünkü mağazalar bomboştu.. Tezgâhtarlar kapının önüne çıkmış, vakit öldürüyordu!.
*
- Balık Pazarı’na girdim.. Meşhur kokoreççiler sinek avlıyordu.. Birinde iki masada üç kişi gördüm.. Onlar da yabancıydı.. (Yeri gelmişken bi parantez açayım.. Balık Pazarı’ndaki kokoreççilere kokoreççi denmez.. Kokoreç kömürde çevrilir.. Bunlar dondurulmuş bağırsağı sacda ısıtıp satıyorlar..Bilmeyene kokoreç diye yutturuyorlar..)
*
- Nevizade’ye döndüm.. İn cin top oynuyor desem yeridir.. Meyhanelerde kimse yok.. Bira satan yerler bile boş.. Oraları gençlerin mekânıdır.. İşten çıkanların uğrak yeridir.. Akşam saatlerinden hıncahınç olurdu.. Oturulacak sandalye bulunmazdı.. Bomba onları da vurmuş..
*
- Mis sokağa çıktım, orası idare eder gibi.. Demek ki; müdavimlerini bir kısmı gelmiş.. Her zaman tıklım tıklım olan.. Rezervasyonsuz yer bulmanın imkânsız olduğu, yerliden çok yabancı müşterisi olan Zübeyir’e uğradım.. Boştu!. Dört masalık rezervasyon varmış..
*
- Gece 10’a kadar İstiklal’deydim.. İnsanlar gelmedi..
*
Beyoğlu Belediye Başkanı bombanın patladığı andan beri İstiklal’de.. Doğru yapıyor, esnafa moral veriyor.. Dün başkonsoloslarla da İstiklal’deydi..
Bana sorarsanız; şu anda İstanbul’un en güvenli yerlerinden biri.. Resmi-sivil polisten geçilmiyor..
Cadde-i Kebir de mekânlar da iğne atsan yere düşecek halinden uzaklaşmış.. Tam gidilecek zaman..
*
Brüksel’deki canlı bomba katliamı üzerine tuz biber ekti ekmesine de.. Yine de soru şu.. İstanbul, Ankara bu ruh halinden nasıl kurtulur? Hayat normale ne zaman döner?
Polis, üç canlı bombacının eylem hazırlığında olduğunu açıkladı, onlara dün yenisi eklendi..
Oldu; dört..
Bu dört bombacı yakalanmadan..
Güneydoğu’daki şehir savaşı bitmeden..
Hayat eski günlerine dönmez!..