Bütün kararları değil ama bazı kararları var ki Türkiye gerçeğiyle bire bir örtüşüyor..
Hangisi diyeceksiniz?
İlkokul son sınıfta görülen İnsan Hakları dersi kaldırılsın demişler..
Haksızlar mı? İnsan haklarının sorgulandığı ülkede insan hakları dersi vermek, anarşiye teşvik gibi..
Ders, gündelik hayatla, uygulamayla, pratikle hiç uyuşmuyordu..
Öğretmenler de zorlanıyordu.. Öğrenci, hocam bu söylediğinize örnek verir misiniz dese; al başına bela..
Eğitim Şûra’sı devrim niteliğinde karar aldı; insan hakları dersinin kaldırılmasını istedi.
*
Şûra’yı tebrik etmem sadece bu sebepten değil.. Devrim niteliğindeki kararları arasında demokrasi dersinin de kaldırılması var..
İlkokul çocuğu, demokrasiyi mi sorgulayacak!. Ağabeyleri, amcaları, dedeleri sorgulamazken..
Ona mı kalmış!..
Tam demokrasinin ne olduğunu öğrenseler ne olacak, öğrenmeseler ne olacak?
Uygulamada olmadıktan sonra..
Şûra üyeleri ‘demokrasi’ dersinin Türkiye gerçeği ile uyuşmadığını düşünmüş olmalılar ki; kaldırılmasını istemişler..
Tebrik ederim!..
*
Şûra, kabul ettikleri kadar reddettikleriyle de tarihe geçecek kararlar aldı..
Felsefe dersinin ortaokula da konulmasını reddetmişler..
Doğru yapmışlar..
Ortaokul çocuğunun ne işi var felsefeyle melsefeyle.. O yaşta acayip fikirlerle mi tanışsınlar!.
Akılları mı karışsın!..
*
Felsefe sadece ‘gavur’ işi değil ki.. Müslüman felsefecileri öğretsinler.. İslam filozoflarını okutsunlar..
Kim mesela?
Farabi mesela.. Kindi mesela.. İbni Rüşd mesela.. İbni Sina mesela..
Olmaz!..
Onlar, statükoya karşı çıkmışlardı.. Onlar, akıl ile inanç, din ile felsefe arasında ilişki kurmuşlardı..
İslam dünyası onları unutalı neredeyse dokuz yüzyıl oluyor..
Durup dururken!..
*
Yaptıkları bir iş daha var.. Tebrik listesi yaparken onu da atlamayalım.. Fen Bilimleri dersinin Fen Bilgisi olarak değiştirilmesi istenmiş..
Nedenini öğrenemedim.. Ama bilimleri, malumata dönülmek istemeleri tebrik gerekir!..
Dört yıl içinde ilk 20’ye 2023’te ilk 10’a gireriz!
Bugün iyimserim.. Şûra kararlarına başka gözle bakıyorum..
Din dersi ilkokul birinci sınıfa indirilmiş de.. O yaştaki çocukların soyut kavramları anlaması, hazmetmesi zormuş da.. Paranoyak tepkiler verebilirlermiş de.. Yeterli öğretmen yokmuş da..
Dersin pedagojik formasyonu olmayan kişiler tarafından verilmesi sakıncalıymış da falan filan..
Bunlar ideolojik yaklaşımlar!..
*
Aleviliğin müfredattaki kapsamının görüşmeye açılmamasını eleştirmek de ideolojik!..
Koskoca Şûra’yı sadece bunlarla sınırlı tutmak da insafsızlık!..
Eğitim Şûra’sını Din Şûrası gibi gösterme çabası!..
Kim bilir neler konuşmuşlardır neler tartışmışlardır!.. İdeolojik baktıklarından o kısımlarını görmezden geliyorlar..
*
Yukarıda sıraladım.. Devrim niteliğinde kararlar aldılar.. Şûra’nın tavsiye kararları uygulansın, eğitimde zıplama yapacağız..
PISA sonuçlarında OECD ortalamasının çok altındayız ya, çok üstüne çıkacağız..
*
Şu anda 67 ülke içinde matematikte 44 üncü, Fen’de 43 üncü, okuma ve anlamada 42 inci sıradayız ya..
Dört yıl içinde ilk on olmasa bile ilk yirmiye gireriz..
2023’te ilk on..
O gün gelsin, demişti dersiniz!..
Muhafazakâr kesimde rahatsızlık beyanları..
Yolsuzluk ve rüşvet iddiası ortaya atıldığından beri muhafazakâr kesim huzursuz..
Uzun süre sessiz kaldılar ama belli ki içleri fokur fokur kaynamış..
Konduramadıklarından mı, partiye zarar verir diye düşündüklerinden mi bilemiyorum..
Uzun süre aldırış etmediler.. İddiaları görmezden, duymazdan geldiler..
Savcı takipsizlik kararı verip üzerini kapatınca, derin bir nefes aldılar..
Zannettiler ki; yolsuzluk ve rüşvet iddiası tarihin derinliklerine postalandı..
Üstü çimentolandı.. Bir daha hiç açılmayacak..
*
İşin Meclis boyutunu unuttular.. Savcının üzerine gitmediği iddialar Meclis’te kurulan komisyonun gündemine geldi..
Muhafazakâr kesimde çalkantı yine başladı.. İktidara gönül veren muhafazakâr tabanın rahatsız olduğunu ilk seslendiren Başbakan’ın çiçeği burnunda başdanışmanı Mahçupyan oldu..
Önce parti gelir diyenlerden bir hayli yumruk aldı..
*
Dün yeni bir ses daha yükseldi.. Star gazetesinde yazan Ahmet Taşgetiren dün şu satırları yazdı..
“Bakanların tasarruflarına baktığımda, kendi içinde meşrulaştırmalar yaşandığını, ancak bunların mahşer ortamına, yani kamuoyu önüne çıktığında savunulabilir olma özelliğinin aşındığını görüyorum. Öyle ince dokunuşlar var ki, onlar, bakan olmadığınız zamanda sizin ve yakınlarınızın elde edemeyeceği nitelik arz ediyor. Dokundunuz ve milyarlar bir yerden bir yere aktı. Dokunmasaydınız, onlar kamunun bütçesi içinde kalacaktı.
‘Kalbine danış’ der İslam. Kalbi de, Allah’a danışacak, Mahşerde hesabı verilecek bir bilinçle yüklemek lazım.”
*
Mahçupyan’ı dövmeye kalkanlar bakalım Taşgetiren’e ne diyecek?