Yargıyı yürütmeye bağlamayı hedefleyen yasa hır gürle de olsa, kavgalı dövüşlü de olsa belli ki Meclis’ten geçecek..
Geçince ne olacak?
Cumhurbaşkanı’nın önüne gelecek..
Geçen gün yine sormuştum, tekrar sorayım; Cumhurbaşkanı ne yapacak?
Bir tarafta partisi, partisinin geleceğe yönelik hesapları..
Öteki tarafta demokrasi..
Zor karar!..
İktidar ve iktidarın arkasında hizalanan birkaç yazar dışında yeni HSYK’nın daha demokratik olacağını söyleyen yok..
Otoriterleşme döneminin kapısını açacağı muhakkak.. Hatta olan biteni sivil darbe diye adlandıranlar da var?
Burada bir parantez açalım.. Araya bilgi kırıntısı sıkıştıralım..
*
(Darbeyi biliyoruz da sivil darbe nasıl olur?
Seçilmiş, arkasında halk desteği olan, meşru iktidarın kararları, nasıl olur da ‘darbe’ tanımıyla açıklanır?
Hukukçular, siyaset bilimciler şöyle izah ediyor..
Asker darbe yapınca ne oluyor?
Kuvvetler ayrılığı ortadan kalkıyor, Anayasa kapağı açılmayan kitaba dönüşüyor.. Darbe yönetimi veya lideri yasama, yürütme ve yargıyı kendine bağlıyor.. Toplumu baskı altına alıyor..
Çok değil.. 33 yıl önce yaşadık..
Darbenin en önemli unsuru veya olmazsa olmazı cebir ve şiddettir..
Darbenin olması için cebir ve şiddete başvurulması lazım..
*
Gelelim sivil kısmına..
Sivil darbe tanımına..
Seçilmiş iktidar; yasal düzenlemeyle de olsa kuvvetler ayrılığını ortadan kaldırırsa, Anayasa’yı kaale almazsa, yasama ve yargıyı kendine bağlarsa, toplumu baskı altına alırsa, askerin yaptığından farklı bir durum olmaz..
Sonuç bire bir aynıdır..
Ama bir dakika..
Cebir ve şiddet yok.. Seçilmiş milletvekillerinin oyu var.. Meşruiyet var.. Darbe denmez!..
Bakın.. İktidarların, askeri, polisi, jandarması var mı?
Var..
MİT’e, kara kuvvetlerine, deniz kuvvetlerine, hava kuvvetlerine, özel time, çevik kuvvete yani silah taşıması gereken bütün güçlere hükmedebiliyor mu?
Evet..
Tankı, topu, tüfeği de var..
Kısaca, cebir ve şiddet kullanma imkanı..
Uluslararası hukuk der ki; seçimle gelen yönetimler bu imkana sahip olduğu için kuvvetler ayrılığını ortadan kaldırırken cebir ve şiddet tehdidini kullanmış sayılır..
Cebir ve şiddet silahına sarılmış kabul edilir..)
*
Biz dönelim meselemize..
HSYK’nın yetkilerinin Adalet Bakanı’na devredilmesi yargının yürütmenin emrine girmesi anlamına geliyor mu?
Geliyor..
Cumhurbaşkanı Gül’ün cuma günü görüşme trafiği yapmasının nedeni bu..
Ama iktidar, Bakan’ı tek yetkili kılmakta kararlı görünüyor.. Tamam da, iktidar yapmak istediği değişikliğin Anayasa’ya aykırı olduğunu bilmiyor mu?
Biliyor.. Ama oyun planları farklı..
Anayasa Mahkemesi iptal edene kadar; HSYK’nın idari yapısını, tüm kadrolarını değiştirmeyi, yargı operasyonunu tamamlamayı hedefliyor..
Emniyette olduğu gibi yüzlerce binlerce savcı ve hakimin yerini değiştirecekler.. Böylece hem yeni bir yolsuzluk dosyasının açılmasının önüne geçecekler, hem de açılan dosyaların kaplumbağa hızıyla ilerlemesini sağlayacaklar..
Amaç bu..
Cumhurbaşkanı’nın işi gerçekten zor!..
*
Ama ortada derin yapılanma var, Başbakan’ın deyimiyle çeteleşme var, paralel devlet var..
İktidar bunların üzerine gitmesin mi?
Paralel devletin yargı ayağına neşter vurmasın mı?
Vursun tabii.. Ama hukuku eğip bükmeden, kuvvetler ayrılığını ortadan kaldırmadan..
Ama eli kolu bağlı.. HSYK’yı aşamıyor..
O zaman izleyecekleri yol belli.. İktidar, devlet içindeki yapılanmaya ilişkin bilgisini, belgesini, tespitini muhalefet partileriyle paylaşır..
Uzlaşma arar.. Meclis’in ortak iradesiyle yargı reformu yapılır..
*
Yargıtay’da blok oy kullanılmasından muhalefet şikayetçiydi.. 17 Aralık’tan itibaren iktidar da şikayetçi olmaya başladı..
Mahkemelerdeki haksızlıktan, hukuksuzluktan, mağduriyetlerden, yok yere hapis cezası verilmesinden de..
O halde, uzlaşma zemini var demektir..
İyi pazarlar!..