Görünen o ki.. Yağmurdan kaçarken doluya tutulmuşuz..
Doludan kaçarken neye tutulacağımız belli değil.. Tipi mi olur, kum fırtınası mı olur bilemiyorum..
Güllük gülistanlık olmayacağı kesin..
Tartışma götürmeyen gerçek şu.. Türkiye askeri vesayet rejimiyle yönetiliyordu.. Karargah diye adlandırılan Genelkurmay’ın eli kolu uzundu.. Dış politikadan eğitime, yargıdan güvenlik bürokrasisine kadar her alanda tam saha pres uyguluyordu..
*
Bugün askeri vesayet yok..
Yok ama vesayet anlayışı bitmemiş.. İktidarın iddiasına göre, şimdi de Cemaat vesayeti var.. Yani askerin elini ayağını çekerken bıraktığı boşluğu Cemaat doldurmuş..
Yağmurdan kaçarken doluya tutulmuşuz demem bundan..
İktidar, poliste, bürokraside tasfiye operasyonları yaptı.. Sıra yargıya geldi.. İktidar sözcüleri sabah akşam yargıdaki adaletsiz işlerden, haksızlıktan, hukuksuzluktan söz eder oldular..
Cemaat vesayetine son vereceklerini ilan ettiler..
*
Alelacele yasa değişikliği hazırlandı.. Meclis’e gönderildi.. Bir de baktık ki yasa başka bir vesayeti getiriyor:
Bakan vesayetini..
Askeri vesayetin yerini cemaat vesayeti almıştı..
Cemaat vesayetinin yerini bakan vesayetinin alması hedefleniyor..
Anlayacağınız; vesayetten kurtuluş yok..
Daha da ötesi bir vesayetten öteki vesayete geçmekle kalmayacağız; yargı yürütmeye bağlanacak, hukuk askıya alınacak..
Meclis’teki kavganın, gürültünün nedeni bu.. Cumhurbaşkanı’nın geç de olsa devreye girmesinin sebebi bu..
Yasa geçerse Cumhurbaşkanı’nın önüne gelecek..
Demokrasi mi, hukuk mu? Bakan vesayetine onay mı?
Birini seçmek zorunda kalacak..
Krizden çıkmanın yolu yordamı belli
Yargıya bakan vesayetini getiren yasa güç de olsa, kavgalı gürültülü de olsa Meclis’ten geçti diyelim..
O andan itibaren kriz daha da derinleşecek..
Cumhurbaşkanı onaylarsa Cemaatçi savcı ve hakimler gidecek, iktidarcı savcı ve hakimler gelecek..
Cumhurbaşkanı tamamını veya bir kısmını reddederse bambaşka bir durum yaşanacak..
Hele Cumhurbaşkanı onaylayıp Anayasa Mahkemesi iptal ederse tam bir hukuk karmaşası yaşanacak..
Adalet ağır yara alacak..
Onarılması güç delikler açılacak..
*
Çözüm ne?
Deniliyor ki; bu HSYK’ya evet diyen yüzde 58 de memnun değil, hayır diyen yüzde 42 de..
Hayır diyen yanlışı 3 yıl önce görmüştü..
Evet diyenler bugünlerde pişmanız diyorlar..
O halde izlenecek yol, yöntem belli.. AKP, CHP, MHP, BDP oturur, çalışır Anayasa değişikliğine gider..
Partilerin yeni Anayasa yapımı için uzlaşma komisyonuna verdikleri tekliflere baktım..
HSYK’nın yapısı konusunda çok da uzak değiller.. Ana hatlarda farklı düşünmüyorlar..
Dışişleri’nin olmayan kavramlar konferansı
Her yıl Ankara’da Büyükelçiler Konferansı toplanır.. Türkiye’yi dış dünyada temsil eden büyükelçiler fikir alışverişi yapar..
Bu yılın teması; güçlü demokrasi, dinamik ekonomi, etkin diplomasi..
Anlaşılan, Dışişleri Bakanlığı bize uzak olan, bizde olmayan kavramlar konferansı düzenlemiş..
Tek tek bakalım..
*
Güçlü demokrasi..
Bizde güçsüzü bile yok.. Bir ara ileri demokrasiden söz ediliyordu, baktılar ki ayıp oluyor ağza almamaya başladılar.. Yasama yürütmenin emrine girmiş.. İddiaya göre devlet içinde devlet kurulmuş, paralel devlet oluşturulmuş.. Yargı vesayet altında.. Polis devletine ramak kalmış..
Polis hak arayanın üzerine biber gazı yağdırır hale gelmiş..
Ne güçlü demokrasisi!.. Daha doğrusu ne demokrasisi..
*
Dinamik ekonomi..
Dün Güngör Uras’ın yazısını okumuşsunuzdur.. Şöyle yazmış..
‘Dünyanın en büyük 10 ekonomisinden biri olacaktık, dünyanın en kırılgan 5 ekonomisi arasına girdik.’
Ne yapıyoruz.. Büyümek için üretmek yerine rant ekonomisiyle tüketimin ipine asılıyoruz.. Bu sebeple iki yakamız bir araya gelmiyor..
Ekonomi dinamik mi diye sorarsan ithalatta dinamik..
*
Etkin diplomasi..
O kadar etkiniz ki, çevremizde kavga etmediğimiz, küsmediğimiz ülke kalmadı.. Dünyanın gözünde El Kaide’ye yardım eden ülke konumundayız.. Ortadoğu’da esamemiz okunmamaya başlandı.. AB ile köprüleri atmak üzereyiz.. HSYK yasası geçerse atacağız.. ABD ile limoni..
Etkin diplomasi kimle, nerede?