Geçen yılın bu günlerini düşünün.. Türkiye neyle uğraşıyordu? Siyasetin gündeminde ne vardı? Şimdi ne var?
Geçen yıl Başbakan’ın cumhurbaşkanı seçilmesine kesin gözüyle bakılıyordu.. İktidar partisi, Başbakan’ın cumhurbaşkanı olması kesmez, başkan olmalı diye bastırıyordu..
Burhan Kuzu gibi isimler ‘klasik başkanlık’ yetmez, ‘Obama gibi zavallı olmasın, yasa gücünde kararname çıkarma yetkisi de olsun’ diye tutturuyordu..
Yani..
Tek imzayla yasa..
Yaz kızım yasası..
Kısaca; ‘Başkanbaba’ istiyorlardı..
*
Birçok etkin ve yetkin kişi; ‘zaten ülkeyi tek başına yönetmiyor mu, ne değişecek ki; her türlü yetkiyi verelim olsun bitsin’ görüşündeydi..
Meydan iktidar partisinindi.. Rüzgar iktidarın yelkenini dolduracağa benziyordu..
İktidar partisinin 367’yi bulup Anayasa’yı değiştirmesi imkansızdı ama 330’u bulup referanduma gidebileceği kuvvetli olasılıktı..
Referanduma giderse başkanlık yetkisi alır mıydı?
‘Alır, alır’ diyenler ekranları doldurmuştu..
*
Aradan bir yıl geçti; bugün konuştuklarımıza bakın.. İktidar partisi ilk darbeyi Gezi eylemiyle yedi..
Gezi’ye karşı sert, öfkeli, tahammülsüz tutumu kırılma noktası oldu..
Yolsuzluk ve rüşvet iddialarıysa vurgun..
‘İktidar bu badireyi atlatır mı atlatamaz mı’ her muhabbetin ilk ve tek konusu haline geldi.. Atlatırsa ne kadar hasarla atlatır?
*
Geçen yıl ‘Başbakan adaylığını koysun kesin cumhurbaşkanı olur’ diyenler; bugünlerde ‘çok da kolay görünmüyor’ fikriyatında..
Şansının azaldığını düşünenlerin sayısı çoğalıyor..
İnternet sansürü yasası yolsuzluk ve rüşvet iddiasının çok daha büyük boyutta olduğu şüphesini artırıyor..
İktidarın rüşvet soruşturmasının, yolsuzluk yayınlarının önünü kesmek için yaptığı her hamle gücünü örseliyor..
*
Türkiye hızla değişen bir ülke.. Türkiye dünü çok çabuk unutan bir ülke.. Bu sebeple son bir yılda neler olduğunu hatırlatmak istedim..
İktidar partisi nereden nereye geldi..
Özeti şu..
Geçen yıl oyun kurucuydu..
Bu yıl yerinde tutunabilmek için çabalıyor..
GAZETECİ MERAK EDER!
Mesleğe başladığımızda bize ilk öğrettikleri buydu.. Merak etmezsen gazeteci olamazsın..
Aradan uzun yıllar geçti..
Kural değişti.. Artık merak etmezsen ‘gazeteci’ kalıyorsun..
(Gazeteci kelimesini bilerek tırnak içine aldım.. Oluyorsun demedim kalıyorsun dedim)
İktidara yakın duran gazeteleri okuyorum.. Paralel yapı iddialarının, devlet içindeki devlet örgütlenmesinin üzerine gidiyorlar..
Her gün kalem oynatıyorlar..
İyi de yapıyorlar.. Hiçbir devletin içinde yatay örgütlenme olmaz.. Olursa zaten devlet olmaz..
Ama..
Meselenin bu yönüyle haşır neşir olan arkadaşlar madalyonun öteki yüzüyle ilgilenmiyor..
Yolsuzluk yapılmış mı, yapılmamış mı?
Rüşvet yenmiş mi, yenmemiş mi?
Merak etmiyorlar..
*
Fezlekelerde ne var? Savcının iddiası ne? Milyon dolarlar ayakkabı kutusunda ne arıyor? ‘Evde polisler var’ diyen oğluna İçişleri Bakanı neden ‘evde kaç para var’ diye ısrarla sordu..
Suçlanan bakanlar 10 gün önce meydana çıkar gibi oldu sonra neden suskunluğa büründü..
Merak etmiyorlar..
*
Paralel devleti temizleyelim ama şu rüşvet ve yolsuzluk işini de konuşalım demiyorlar..
Tek soru dahi sormuyorlar..
İki satır kalem oynatmıyorlar..
Gazeteciliği öldürüyorlar..