Bu sabah yine karşılaştınız değil mi? Bayram namazı çıkışında, köşe başında.. Her yer yerdeler.. Parklarda uyuklayan çocukları gördünüz değil mi? Eften püften çadırımsı barınaklarda yaşamaya çalışan aileleri.. Üst geçitlerde oturup avuç açanları..
Üst baş toz toprak içinde, eller yüzler kapkara..
Su yok ki yıkansınlar, karınlarını doyursalar şükrediyorlar..
Suriyeli misafirler den bahsediyorum.. Sokakta yatıp kalkanlardan.. Ağaç altını ev belleyenlerden.. Beş bin kişi on bin kişi değiller, yüz binler..
Bu sabah da gördünüz onları.. Zaten her gün görüyorsunuz da... Bayram sabahı içiniz daha fazla burkuldu.. Yüreğiniz biraz daha acıdı.. Bayram sevinci kursağınızda kaldı..
Aynen böyle oldu değil mi?
*
Gördünüz; yüzlerinde çaresizlik var, gözleri donuk.. Ne yapsınlar, evleri yok, barkları yok, vatanları yok, gelecekleri yok.. En önemlisi bu; hayalleri çalınmış, yok edilmiş..
Ülkelerinde hala bombalar patlıyor, hala insanlar ölüyor.. Dönecek evleri kalmamış topraklarına başkaları el koymuş..
IŞİD denen bir örgüt çıkmış, kendini devlet ilan etmiş, buraları benim demiş.. İtiraz edenin kafasını uçurmuş..
Dönüş yolu iyice kapanmış...
Buradan öte gidecek yer yok.. Başka kapı yok.. Hayatlarını burada devam ettirmek zorundalar.. Bizim ülkemizde.. O çocuklar bu topraklarda büyüyecek..
Parklarda, sokak aralıklarında, yarı çıplak, yarı aç, her türlü hastalığa davetkar..
*
Devlet sahip çıkmak zorunda..
Kamplarda kalanlara bakıyoruz sokaktakiler bizi ilgilendirmez diyemez.. 1.5 milyon Suriyeli var.. 220 bini kampta gerisi orada, burada..
Parası olan var; ev tutan, başını sokan.. 10 kişi, 15 kişi iki odaya tıkılan.. Parası olmayan var; otobüs duraklarında yatan..
Onları ülkemize biz davet ettik.
Davul zurna ile çağırdık.. Dışişleri Bakanı Davutoğlu stratejisini bunun üzerine kurdu.. Zannetti ki; Suriye’den mülteci akını başlarsa Esad devrilir; kaçar..
‘Esad’ın eli kulağında, birkaç hafta içinde gider’ diye zafer edasıyla konuşması bundandı..
Hatırlayın.. O günler de iktidar, Şam’a gidip Emevi Camii’nde Cuma namazı kılmayı hayal ediyordu..
Kimse çıkıp başka ülkenin başkentinde ne işimiz var demedi, diyemedi!..
Sınırlarımızı sonuna kadar açtık.. Bırakın giren çıkanı kontrol etmeyi kaç kişi girdi diye saymadık bile..
Dedim ya; iktidara göre, Esad ha gitti ha gidecekti..
Gittiği an bizimkiler kahraman olacaktı.. Belki de mültecilerle birlikte törenle Şam’a gideceklerdi!..
Hayalleriydi gerçek olmadı..
50 bindi, 100 bin oldular, 300 bin oldular, 600 bin oldular.. 1.5 milyona dayandılar..
*
Sayı çoğalınca, misafirlik uzayınca sorunlar da başladı tabii..
Suriyeliler ne yapsın.. Yaşamak için üç kuruşa beş kuruşa çalışmaya başladılar, ekmek parasına.. Onlar çalışmaya başladılar ama Suriyeliler yüzünden işinden olan genç de öfke duymaya başladı..
Kapının önüne konan adam nefretle bakıyor artık.. Suriyeliler yüzünden düzeni sarsılan esnaf homurdanıyor..
Pimi çekilmiş el bombası oradan oraya yuvarlanıyor.. Ha patlayacak, ha patlayacak..
İktidar görmezden geliyor..
Suriye’nin düzeleceği yok.. Artık güvenlik huzur, istikrar, Esad’ın gidip gitmemesine de bağlı değil.. Dedim ya mülteciler için dönüş yolu kapalı.. Misafirlik uzun yıllar süreceğe benziyor..
Eee.. Ne yapacağız?
Kafa yoran yok!..
*
Bayram bayram canınızı sıktım.. Ama bu sabah görmüşünüzdür onları.. İki yaşındaki, üç yaşındaki bebeleri, altı yaşındaki sekiz yaşındaki çocukları.. Boynu bükük anneleri, babaları..
Onların bayramı yok..
Onlar bayram sevincini yaşayamıyor..
Sadece Suriyeliler değil, Filistinliler de yaşayamıyor..
Bu bayram neşemiz yok.. Tadımız yok..
Özay Şendir
F-35 meselesinde kitabın orta yeri...
29 Kasım 2024
Didem Özel Tümer
Ankara’da ‘değerlendirme’ kulisi: Öcalan ile kim görüşecek
29 Kasım 2024
Abbas Güçlü
Diploma mı, meslek mi?
29 Kasım 2024
Abdullah Karakuş
Bölgede satranç ve terörle mücadele
29 Kasım 2024
Mehmet Tez
Suudi Arabistan başarabilecek mi?
29 Kasım 2024