Seçim süreci başladığında Cumhur- başkanı ‘başkanlık meselesini’ gündeme getirdi..
Bu seçimin başat konusunun başkanlık rejimi olmasını istedi..
Hatta seçimin bir tür referandum olacağını ilan etti..
Katıldığı her toplantıda, çıktığı her meydanda ‘başkanlık için’ oy istedi.. Ekonominin üç yıldır patinaj yaptığını söyledi.. Başkanlık rejimine geçmezsek bizi kötü günler beklediğini ima etti..
Seçmene 400 vekil verin dedi.. Gönlündeki partiye oy istedi..
Ama ne yaptı ne ettiyse muhalefet partilerini kulvarına çekemedi.. Muhalefet başkanlık topuna girmedi.. Başbakan girdi girmesine ama kerhen girdi..
Günler ilerledikçe başkanlık tartışması köpüreceğine söndü..
Gündemden düştü..
Bunda iktidar partisinin Anayasa’yı değiştirecek sayıya ulaşamadığının anlaşılması mı yoksa halkın başkanlık rejimine sıcak bakmaması mı etkili oldu, bilemiyorum..
Anketler halk başkanlık rejimi istemiyor diyor..
Yine anketler iktidar partisi 2011’in seviyesinde değil diyor..
Başkanlık gündemden düştü de yerine ne geldi?
AKP’nin tek başına iktidar olup olamayacağı.. Sokakta, gazete köşelerinde, televizyon programlarında tartışılan bu..
AKP 276’yı bulur mu, bulamaz mı?
Öyle acayip bi durum ki; oy yüzdesi yüzde 40’in biraz üstünde olsa bile 276’yı bulamayabilir..
Bulamaz demiyorum, bulamayabilir diyorum.. Koalisyon tartışmalarının başlama nedeni de bu..
400 milletvekili abartılıydı ama iktidar partisi 330’u yakalar mı diye konuşmaya başladık; 276’yı bulur mu’ya kadar geldik...
Bakalım nereye gideceğiz!
Vermek de almak da ibretiâlem için!
Diyanet İşleri Başkanı zor durumdaydı, Cumhurbaşkanı stratejik hamleyle kurtarmaya çalıştı..
Kurtardı mı kurtaramadı mı belli değil..
Zor durumdaydı, şöyle ki..
Katıldığı bir televizyon programında milyonluk Mercedes’i ibretiâlem için iade edeceğini açıklamıştı..
Sanki kendi sipariş etmemiş, zorla verilmiş gibi tam geri gönderecekti ki..
Cumhurbaşkanı devreye girdi; ‘Ben olsam geri göndermem’ dedi.. Daha da ötesi, Mercedes olayını medyalara taşıdı, din düşmanlığına bağladı..
*
Başkan’ı aldı bir düşünce!. Mercedes’i geri verse Cumhurbaşkanı’nı dinlememiş olacak..
Vermese ‘İbretiâlem için iade ediyorum’ sözünü yutmuş olacak..
Din adamı dün dündür, bugün bugündür diyebilir mi?
Cumhurbaşkanı bu sebeple devreye girdi.. Kendi kontenjanından, hem de zırhlısından Mercedes göndereceğini açıkladı..
*
Şöyle mi olacak? Diyanet Başkanı’nın iade ettiği Mercedes Beştepe’ye pas edilecek, Beştepe envanterinden bir Mercedes Diyanet’e gönderilecek..
Herhalde ‘ibretiâlem için’ Mercedes’i geri göndereceğini söyleyen Diyanet Başkanı, Beştepe’den gelecek Mercedes’i de ‘ibretiâlem için’ kabul edecek..
Bakalım bu alışverişten kimler ibret alacak?
Suriye IŞİD ülkesi oldu
Dört yıl oluyor.. Dönemin Dışişleri Bakanı ‘Esad devrilecek, eli kulağında’ diye demeçler verdi.. Gitti gidiyor dedi..
Dönemin Başbakan’ı Şam’da Emevi Camii’nde cuma namazı kılacağını söyledi..
Ankara bütün gücüyle muhaliflere destek verdi.. Toplantılar organize etti..
Özgür Suriye Ordusu kurulması için katkı yaptı.. Suudi Arabistan ile Katar da devreye girdi..
Esad’ı devirmek için kurulan orduya silah yağdırıldı..
Ama..
Esat alaşağı edilemedi.. Edilemediği gibi, ÖSO fiyasko oldu.. ÖSO’nun hâkimiyet sahasına IŞİD oturdu..
En azından, en kötü durumda Suriye’nin yarısı ÖSO’nun olması planlanırken, Suriye’nin yarısı IŞİD’in oldu..
Durum şu.. Ya Esad yenecek Suriye’ye hâkim olacak ya da IŞİD yenecek, bayrak dikecek..
Pata durumu da söz konusu..
Yarısı Esad’ın, yarısı IŞİD’in.. Bugünkü hal böyle..
*
Bugünkü hal, Ankara’nın iflas bayrağıdır..
Dikkat ederseniz iktidar artık Suriye’nin adını anmıyor..