İktidara yakın duran yazarlar Cumhurbaş-kanı’nın Meclis’te yaptığı konuşmayı çok beğenmişler..
Tarzını beğenmişler..
Üslubunu beğenmişler..
İcranın başındaymış gibi konuşmasını beğenmişler..
*
‘Cumhurbaşkanı gibi geldi ancak ‘başkan’ gibi konuştu’ demişler..
Nasıl olmuş..
Birinci tekil şahıs kullanmış.. Böylece ben buradayım, icranın başıyım mesajı vermiş..
Başkan gibi cumhurbaşkanıymış..
Cumhurbaşkanı ‘başkan’ gibi davranacağını Meclis’te yaptığı konuşmayla belli etmiş..
*
Tarafsız cumhurbaşkanı devrinin bittiği de sevinç konusu.. Cumhurbaşkanı hangi tarafı tuttuğunu açık ve seçik seslendirmiş..
Böylece nasıl cumhurbaşkanı olacağının ipuçlarını vermiş..
*
Cumhurbaşkanı’nı övme yarışı öyle bir hal aldı ki bir önceki Cumhurbaşkanı Gül’ü doğramaya kadar vardı..
Demişler ki; ‘Türkiye’nin sorunlarından uzak, çözüm önerileri sunmayan sembolik bir cumhurbaşkanı yoktu kürsüde.’
Sanırsın ki; Köşk yeni el değiştirdi.. Sanırsın ki; Köşk AKP zihniyetine yeni geçti..
Yeni geçtiği için iktidarcı yazarlar daha öncekilere verip veriştiriyor..
Erdoğan’ı yüceltmek için Gül’ü doğruyorlar demem bundan..
Yazdıklarına göre; Abdullah Gül, Türkiye’nin sorunlarından uzak, çözüm önerileri sunamayan kişilikle yedi yıl boyunca Köşk’te oturmuş..
Neyse dönelim konumuza..
*
Cumhurbaşkanı başkan gibi davrandı diye sevinç dalgası estiriliyor da ‘başkan gibi’ olmasının hukuki altyapısı var mı?
Gibisi’ni boş verin, başkan olmasının hukuki dayanağı..
Yok..
Olmadığı gibi Anayasa ‘başkan’ olmasına engel..
Anayasa değişmeden Cumhurbaşkanı ‘başkan gibi’ olursa ne olur?
Vesayet rejimi olur..
*
‘Başkan gibi’ davrandı diye sevinç satırları döşeyenlere sorum şu..
Vesayet rejimine karşı mısınız, değil misiniz?
Suriye’deki teröristler
Arap Baharı Suriye topraklarına girince, Esad çok sert davrandı..
Biber gazıyla falan yetinmedi.. Tabancaları, tüfekleri, tankları devreye soktu..
Yetmedi.. Uçaklar bomba yağdırdı..
Ayaklanma Suriye’nin kuzeyinde, sınırımızın dibinde çok daha sert oldu..
Şam; bunlar terörist diye kendini savundu.. Terörizmle mücadele ettiğini iddia etti..
Ankara; onlar terörist değil, onlar özgürlük savaşçısı cevabını verdi..
*
Aradan üç yıl geçti..
Hükümet, Meclis’e Suriye’ye müdahale edebilmek için tezkere sundu.. Meclis kabul etti..
Hükümetin müdahale izni istemesindeki gerekçe ne?
Suriye’nin kuzeyindeki, sınırımızın dibindeki teröristlerle mücadele..
Süleyman Şah kafa karıştırdı
Tezkere, Meclis’te kabul edilirken..
Suriye’deki Süleyman Şah Saygı Karakolu’nun tehdit altında olduğu haberlerinin çıkması..
Genelkurmay Başkanı’nın o karakolda görev yapan 50 askerimize yönelik bayram mesajı yayımlaması..
Sizden gelecek tek bir haberle Silahlı Kuvvetler yanınızda olacak demesi..
Aynı anda TSK’nın müdahale planının sızması, sızdırılması..
Uçakların iki dakika içinde vuracağının, bordo berelilerin Skorsky ve Kobra helikopterleriyle 20 dakikada, tankların 30 dakikada orada olacağının duyurulması..
Kafa karıştırdı..
Manidar bulundu..
*
Tezkere ne diyor?
Tehdit olursa, taciz olursa müdahale et diyor..
Şu anda Türkiye’nin tehdit altında olabilecek tek toprağı var: Süleyman Şah Karakolu..
Yani Suriye topraklarına girersek o karakol nedeniyle gireceğiz..
Bu sebeple, bu gelişmeler..
Manidar bulundu..
Biraz da adalet için mücadele etseniz
Adam emekli.. Geçinemiyor, evinin yanındaki inşaatta gece bekçiliği yapıyor..
Tabii ki sigortasız.. Tabii ki kayıt dışı..
Bir gece inşaatın altıncı katından düşüyor; ölüyor..
Polis, eşinin ağzından sahte belge düzenliyor; satın almak için o daireye gitmiştik, kucağıma yığıldı..
Doktor, doğal ölüm raporu veriyor; kalp krizi..
İnşaat sahibi, inşaatın önünden zaman zaman geçerdi diye ifade veriyor..
Savcı, otopsiye gerek yok diyor..
Gömüyorlar..
*
Adaletin durumu bu..
Derim ki..
Ey, HSYK’yı ele geçirme mücadelesi verenler.. Ey, bu mücadelenin iki tarafındaki gönüllü gazeteciler..
Biraz da adalet mücadelesi verseniz..
İki cümle de adalet için etseniz, iki satır da adalet için karalasanız..