Başbakan’ın Başdanışmanı geçen hafta yazısının içine bir cümle sıkıştırdı..
Şöyle..
Kendi ülkesinin milli ordusuna, milli istihbaratına, milli bankasına, milletin gönlünde yer edinen sivil iktidarına kumpas kuranların bu ülkenin hayrına bir iş yapmış olmayacağını çok iyi bilir..
Kendi ülkesinin milli ordusuna..
Kilit ifade bu..
Bu ifade yazarın sadece kendi görüşünü ortaya koyan yaklaşım olmadığı..
Bunun düşünülmüş taşınılmış üzerinde strateji kurulmuş, hükümetin yeni politikasını açıklayan ifade olduğu ortaya çıktı..
‘Kendi ülkesinin milli ordusuna kumpas kuranlar’ cümlesi..
Balyoz’u, Ergenekon’u, Casusluk davasını, Poyraz’ı ve tüm askeri davaları içeriyordu..
O davalardaki üretilmiş belge iddialarını gündeme getiriyordu.. Tartışmaya açıyordu..
*
Nitekim devamı geldi.. Adalet Bakanı Bozdağ dün net konuştu..
‘Biz yanlış yapmış olabiliriz ama yanlış yaptık diye illa yanlışın peşinden gidecek halimiz yok. Yanlıştan dönmek erdemdir.’
Bir anlamda üretilmiş belgelere, tapelere yapılan eklemelere sessiz kaldıklarını kabul etti.. Yeniden yargı yolunu açmak için yasal düzenleme yapacaklarından söz etti..
*
Soru şudur?
Hükümet aniden neden bu yolu seçti.. Başdanışman bu hamleyi neden yaptı?
Cevabı basit..
Seküler kesimi yanına çekmek.. O davaları içine sindiremeyenlerle ittifak yapmak.. O davalar üzerinden cemaati vurmak.. Cemaati yalnızlaştırmak.. Karşı cepheyi genişletmek...
Yolsuzluk ve rüşvet iddialarının da benzer bir kumpasın ürünü olduğunu anlatmak için..
*
İktidar ile cemaat arasında kavga çıkmasaydı.. Dershane krizi yaşanmasaydı.. Cemaat tarafı yolsuzluk ve rüşvet düğmesine basmasaydı..
Bu laflar edilir miydi? Biz de yanlış yapmış olabiliriz denilebilir miydi? Üretilmiş belgeler yıllar sonra gündeme getirilir miydi? Orduya kumpas kurulduğundan söz edilir miydi? Genelkurmay Başkanı sessizliğini bozar mıydı?
Hayır!..
Meselenin ıskalamamamız gereken boyutu budur..
*
Bu fırtına, bu kavga davaların yeniden ele alınmasıyla sonuçlanırsa; ‘hayırlara vesile olur..’
Gezi’siz olmuyor!
Gezi olayları Başbakan’ın içine çok oturmuş olmalı ki.. Gezi’yi anmadan edemiyor..
İktidarına yönelik herhangi bir olumsuz gelişme olduğu zaman anında Gezi’ye gönderme yapıyor..
Gezi’deki gibi diyor..
Yolsuzluk ve rüşvet soruşturması var ya.. Cemaatin operasyonu olduğu söylenen.. Başbakan; Gezi’de denediler başaramadılar, şimdi başka yolla deniyorlar mealinde bir cümle sarf etti..
Anlamadığım şu, Gezi’yi de cemaat mi organize etti!..
Yok ya.. Onlar evlerinde oturuyordu..
‘Rabia’ AKP’nin işareti oldu
Rabia işaretini anlatmama gerek yok.. Mısır’daki darbe sırasında ortaya çıktı.. Rabia meydanında doğdu.. Darbeye direnenlerin simgesi oldu.. Müslüman Kardeşler’in işareti olarak hafızalara yerleşti..
Başbakan Erdoğan çok sevdi.. Sık sık kullandı..
Önceki gün Mısır’daki darbe yönetimi Rabia işaretini yasakladı.. Terör faaliyetiyle, terörü teşvikle ilişkilendirdi..
Başbakan anında Rabia işaretini sahiplendi.. Millileştirdi.. Düne kadar; tek bayrak, tek vatan, tek millet diyordu..
Dün buna bir yenisini ekledi..
Tek devlet.. Paralel devlet, devlet içinde devlet olmaz dedi ve ekledi; Rabia.
Tek bayrak, tek vatan, tek millet, tek devlet..
Bundan böyle iktidar partisinin mitingleri Rabia işaretiyle süslenecektir.. Çünkü; Rabia AKP’nin işareti oldu..
Silahsız terörist
Başbakan; işadamlarına, bürokratlara yönelik terör savcısının yapmak istediği gözaltı operasyonunu kastederek..
‘Silahsız terörist olur mu?’ dedi..
Olmaz olmasına da bizim memlekette o kadar çok var ki.. Genelkurmay Başkanı’nı bile terörist yapmış ülkeyiz..
Açılan davalara bakın, tutuklananlara, eline silah almamış, silah yüzü görmemiş o kadar çok terörist var ki..
Başbakan ve iktidar partisi bir tek gün onlara sahip çıkmadı..
Bir tek gün, terörist suçlamasıyla hapse atılan üniversiteli için; ‘silahsız terörist olur mu?’ diye bağırmadı..