Bahçeli’nin delegesine çektiği rest şuydu..
Basın toplantısında demişti ki; ‘Kim ne kadar imza toplarsa toplasın, MHP’nin kongre süreci 18 Mart 2018 tarihinde olacaktır’
Diyelim ki; 1160 delegeden 800‘ü, 900’ü kongre toplansın diye imza verdi.. Bahçeli ne yapacak?
İmzaları yok sayacak..
Çöpe atacak..
Delegeler çatlasa da patlasa da kongreyi toplamayacak..
Bu satırları okuyanlar tamam da bu MHP’nin iç meselesi, bize ne, neden çok önemli ki diyebilir..
Şundan çok önemli..
Bu MHP’nin sorunu değil..
Demokrasi sorunu..
Bahçeli’nin demokrasi anlayışının ülkeye sirayet ettiğini düşünün.. Öteki partilere, öteki kurumlara da bulaştığını..
Bakın neler olabilir!..
Ne bileyim.. Mesela bir yasa görüşülürken bir grup milletvekili değişiklik önergesi veriyor.. Meclis’i yöneten başkanvekili alıp çöpe atıyor..
Vekiller bağırıyor, çağırıyor..
Başkanvekili; ‘Çatlasanız da patlasanız da tamamınız imzalasa da işleme koymayacağım, gidin mahkemeye’ diyor..
Mesela hükümetin işine gelmeyen bir yasa kabul ediliyor.. Yasa uygulanmıyor.. ‘Kaç milletvekili kabul oyu verirse versin beni ilgilendirmez, gidin mahkemeye’ deniliyor..
Mesela seçim olmuş.. İktidardaki parti alaşağı olmuş.. Başbakan; ‘Ben oya moya bakmam, koltuğumu bırakmam, gidin mahkemeye’ diyor ..
Hele, yargı, polis, asker arkasındaysa, bu üçlü iktidarın ortağı olmuşsa!..
Vay halimize..
Mesela önemli bir çevre sorunu var.. Kentin kahir ekseriyeti şikâyet dilekçesi veriyor.. Kentin valisi; ‘Ne kadar imza toplarsanız toplayın, vız gelir tırıs gider’ tavrına bürünüyor..
Bu kadar örnek yeter..
Bu sebepledir ki..
Bahçeli’nin tavrı MHP’nin sorunu değil..
Demokrasi sorunu..
2008 seviyesine 2018’de geleceğiz
2008 yılında kişi başına milli gelir 10 bin doların üzerine çıkmıştı..
Düğün bayram!..
2009 yine 10 bin dolar, 2010 yine 10 bin, 2011, 2012, 2013, 2014 derken..
Aradan altı yıl geçmiş hâlâ 10 bin dolardayız..
Dün açıklandı; 2015’te 9 bin 300 dolara düşmüşüz..
2018 yılında 2008 seviyesine gelecekmişiz..
Bi 10 yıl da orada kalırsak.. 2028 olmuş, hâlâ 10 bin dolardayız..
Olur mu olur?
*
Peki neden oluyor?
Bireye, özgür düşünceye, farklı fikirlere, eğitime önem vermiyoruz da ondan..
Çocuklar okuyor mu; okuyorlar işte..
Diyanet’e soru; içeriden mi dışarıdan mı?
Manyağın biri; ‘Bir babanın öz kızına duyduğu şehvet, karısıyla olan nikâhını düşürür mü?’ diye sordu..
Diyanet İşleri Başkanlığı; ‘Babanın kızını kalın elbiselerden tutarak ya da vücuduna bakıp düşünerek, şehvet duyması bu tür bir haramlık oluşturmaz. Ayrıca kızın 9 yaşından büyük olması gerekir’ cevabını verdi..
Ortalık karıştı diyeceğim ama karışmadı..
Diyanet atmaca gibi üste çıkmaya kalktı.. En iyi savunma hücumdur taktiğiyle konuyu haberleştirenleri suçladı..
Sitesini kapattı..
*
Efendim, Diyanet kelime oyunlarıyla tuzağa düşürülmüşmüş!.
Efendim, akıl ve ahlaktan yoksun görüşler Diyanet’e isnat edilemezmiş..
Peki nasıl olmuş, o cevap metni Diyanet’in sitesine nasıl girmiş?
Diyanet’in dediği şu..
‘Elektronik ortamda türlü hile ve desiselerle, çeşitli kelime oyunlarıyla, kendisini vatandaş yerine koyarak platforma soru sorup aldığı cevapları da tahrif ederek, bunu Başkanlığımızı itibarsızlaştırmanın bir yöntemi olarak kullanmak hiçbir akıl ve vicdan tarafından kabul edilemez’
*
Açıklama sizi tatmin etti mi?
Beni etmedi..
Kelime oyunlarıyla tuzağa düşürüldüğünü iddia eden Diyanet de kelime oyunu yapmış..
Dışarıdan birisi siteyi kırarak mı bu işi becermiş?
Yoksa içeriden birisi mi metni siteye koymuş?
Bu soruların cevabı yok..
*
İçeriden birisiyse o kişi hakkında ne işlem yapıldı..
Site hack’lendiyse yapan niye bulunamıyor?
*
Daha da ötesi.. Eğer dışarıdan müdahale olmuşsa devasa bütçeli Diyanet üç beş kuruş harcayıp neden sitesinin güvenliğini sağlamamış..