İktidar-Cemaat kavgasında bütün eşikler aşıldı.. Cemaat yolsuzluk ve rüşvet kozunu oynamıştı.. İktidar görevden alma kozunu oynuyor.. Şimdilik birinci hedef polis.. Hakim ve savcılara henüz el sürülmedi.. Sürülmedi ama çetenin üyesi oldukları ilan edildi..
Kavga sadece bu hamlelerle sürmüyor.. Başbakan her konuşmasında çok ağır dil kullanıyor..
Öfkesini bastıramıyor.. Resmen hakaret ediyor..
Vatan haini dedi.. Ajan ilan etti.. Maşa olduklarını söyledi.. Virüs benzetmesi yaptı..
Bütün bunları hafif bulmuş olacak ki, önceki gün çıtayı yükseltti, son noktayı koydu:
Haşhaşiler..
Yani teröristler..
Haşhaşiler Büyük Selçuklu İmparatorluğu döneminde ne yapıyormuş?
Suikast..
Günümüzün Haşhaşileri ne yapmış?
Darbe girişimi.. Başbakan’ın iddiası bu..
*
Devlet içinde başına buyruk bir yapılanma varsa, çeteleşme iddia edilen boyutlara ulaşmışsa ‘temizlik’ kaçınılmaz.. Devlet içinde devlet olursa o ülkede demokrasi olmaz.. Çünkü iktidara kimin geldiğinin hiçbir önemi kalmaz.. Devleti, devlet içindeki devlet yönetir..
Ama bir dakika!.. Siyasal iktidar da üslubuna dikkat etmeli.. Şu ana kadar kim suçlu, kim suçsuz, suç ne, var mı yok mu bilmiyoruz.. Binlerce insan görevden alındı.. Kızağa çekildi..
Henüz soruşturma yok.. Henüz isim isim suçlama yok..
Ajan, hain, maşa gibi global laflar var.. Görevden alınan birinin küçük çocuğu babasına sorsa..
‘Baba, sen Haşhaşi misin?’ dese..
‘Baba ajanlık mı yaptın?’ diye lafa girse.. Kalpler kırılmaz mı, onarılmaz yaralar açılmaz mı?
*
Birileri diyecek ki onlar da yaptı.. İktidarla el ele, kol kola, diz dize oldukları günlerde hoyratça davrandılar çok canlar yaktılar, çok ocaklar söndürdüler..
Haklısınız..
Mesela, denizcilerin burnunu sürtmek için neler yapmadılar ki.. Kimini casus diye suçladılar..
Kimini darbeci ilan ettiler.. Kimini komutanına suikast düzenleyen cani yaptılar..
Tek bir belge, tek bir kanıt olmadan.. Gazeteleri (o zaman iktidar ve cemaat gazetelerinin dili aynıydı) o kişileri teşhir etti..
Balyoz’u, Ergenekon dalgalarını hatırlayın.. Neredeyse her hafta bir operasyon yapılıyordu.. Amaç itibarsızlaştırmaktı..
*
Suçlama maratonuna, yaftalama operasyonuna o gün karşıydım.. Karşı olduğum için ben de zaman zaman nasibimi aldım.. Bugün de karşıyım..
Hukuk konuşmalı, belge, bilgi konuşmalı.. (Tabii üretilmemiş olanı..)
Büyük şair Nazım Hikmet Beşiktaşlı oldu
Dün oldu; büyük şair Nazım Hikmet resmen Beşiktaşlı oldu..
Nasıl mı oldu?
Nazım Hikmet’i Beşiktaşlı yapan Beşiktaş Belediye Başkanı İsmail Ünal..
Doğumunun 112. yılında Beşiktaş ilçesinin nüfusuna geçiren diyelim..
Nazım Hikmet’in Beşiktaşlı olmasını sağlayan ünlü heykeltıraş Mehmet Aksoy..
Tanıklar; Yaşar Kemal, Rutkay Aziz, Tarık Akan ve binlerce kişi..
İspatı mı?
Akatlar’daki Sanatçılar Parkı’na gelin görün.. Tam girişinde ‘İki Kıtaya Nazım Hikmet Köprüsü’ heykeli dün öğle saatlerinden itibaren dimdik duruyor.. Yıllarca da duracak..
*
Tören çok güzeldi, çok anlamlıydı.. Yaşar Kemal, son yıllarında Paris’te Nazım Hikmet’le 1.5 yıl geçirdiğini anlattı.. Bir gün Yaşar Kemal’in morali bozulur, şiir yazmayı bırakır.. Nazım Hikmet arar der ki; ‘cezaevi çilelidir, zordur, ölümcüldür. Şiir yazdım ölmedim. Şiir yazmaya devam et yoksa ölürsün..’
*
Belediye Başkanı Ünal sanata, kültüre önem veriyor.. Çok ama çok iyi yapıyor.. Birçok kültürel etkinliğin dışında 10 yılda 160 heykel yapmış.. Kent demek, park demek heykel demek.. Aydınların, sanatçıların, bu topluma katkı yapanların büstleri, heykelleri Beşiktaş parklarını süslüyor..
Şöyle düşünün.. Üç, dört yaşındaki çocuğunuzla parka gidiyorsunuz..
Anne bu kim?
Halide Edip Adıvar..
O kim ki niye buraya dikmişler?
Cevap vermek zorundasınız, Halide Edip’i anlatmak zorundasınız.. İşte bir ülkenin kültürü böyle ayakta kalır.. Bir ülkenin edebiyatçıları, sanatçıları, kültür adamları böyle yaşatılır..
Heykel deyip geçmeyin..