Mehmet Tez

Mehmet Tez

mehmet.tez@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Rafael Nadal’ın hayatını anlattığı “Rafa, My Story” adlı kitapta olimpiyatlarla ilgili izlenimlerin yer aldığı bir bölüm var. Teniste ülkesi İspanya’yı temsil eden Nadal, olimpiyat köyü izlenimlerini anlatırken yüzücüleri, koşucuları ve tüm diğer atletleri sporun gerçek kahramanları olarak niteliyor.
Çünkü daha fazla çalışıyorlar. Olimpiyat gibi kendilerini gösterebilecekleri önemli bir müsabaka ancak dört yılda bir var. İşler bir yarışta ters giderse dört yıllık emekleri çöpe gidiyor. Üstelik bu çabaya ve zorluğa hem gelirleri az, hem de daha az tanınıyorlar. Başarılarının toplumda onlara sağlayacağı manevi imkânlardan da yoksunlar.
Oysa diyor Nadal, tenis öyle değil. Biz de çok çalışıyoruz ama karşılığını hem maddi hem manevi alıyoruz.
Dürüst yorumlar.
Geçen hafta boyunca tenis sporunun en önemli turnuvası Wimbledon’daki tenis karşılaşmalarını ve futbolun en önemli turnuvalarından Avrupa kupasını birlikte izlerken bu konuyu düşünüyordum .
Televizyondan karşılaşmalara bakıp bir yandan kucağımdaki bilgisayarda (ikinci ekran fenomeni) onu bunu google’larken Forbes’un en fazla kazanan sporcular listesi dikkatimi çekti. İlk dört: Ronaldo, Messi, LeBron James, Federer. Federer’in 2015 geliri 67.8 milyon dolar.
Peki, bu kadar parayı nereye harcıyor acaba?
Federer 2003’te yani 22 yaşındayken Roger Federer Foundation’ı kurmuş. Vakfın amacı imkânı olmayan çocukların eğitimini üstlenmek ve onları spora teşvik etmek. 2004’ten bu yana bu vakıf çerçevesinde ve bundan bağımsız olarak Katrina kasırgası, Haiti depremi, Afrika’ya yardım ve daha pek çok konuda harekete geçmiş, organizasyonlar yapmış. Gösteri maçları düzenlemiş. Nadal ile 2010’da yaptıkları Match for Africa, Afrika’daki eğitime destek olmak üzere 4 milyon dolar toplamış. Bu para Roger Federer Foundation ve Rafa Nadal Foundation aracılığıyla Afrika’ya gönderilmiş.
Evet, fark ettiğiniz üzere Nadal’ın da bir vakfı var. 2007’de kurulan Fundacion Rafa Nadal, Nadal’ın doğup büyüdüğü ve tenise başladığı Mallorca adasındaki Manacor’da bulunuyor. Amaç, gençleri spora ve eğitime teşvik etmek. Nadal bu vakıfla ilgili düşüncesini şöyle anlatıyor: “Bu vakıf benim gelecekteki işim. Emekliye ayrılınca bütün zamanımı buna harcayacağım. Benim durumum iyi olabilir ama topluma bir
borcum var. ”
“Benim topluma borcum var.” Nadal bunu söylüyor. Federer bunu söylüyor. Dahası söylemekle kalmıyor bu borcu ödüyorlar .
Bizim ükede meşhur sporcu pek yok. Hemen şu var bu var diye saymaya girişmeyin. Biliyorum bir iki isim var ama nüfusa oranlarsak yok hükmündeler.
Milyonlarca boş gezen genç var ama bir sürü spor dalında devşirme sporcularla müsabakalara katılıyoruz. Utanç verici bir durum.
Üstelik varsa yoksa futbol. En çok kazananlar futbolcular. Dev paralar, reklam gelirleri, fonlar hep futbola yatırılıyor peki elimizde ne var? Sıfır. Dünyanın en başarısızları arasındayız.
Peki, bizim futbolcular, milyon eurolar kazanan dünyanın en pahalı teknik adamı kazanımlarını nasıl değerlendiriyor?
Bir vakıf kuran, bu şekilde topluma borcunu ödeyen
var mı?
Türkiye’nin futbola akıttığı maddi manevi değeri Türk futbolu geriye ödüyor mu? Yanıt koca bir hayır.
Spor camiasındaki dostlarıma sordum. Aldığım yanıt bazı isimlerin yardımsever olduğu, kişisel yardımlar
yaptığı yönünde.
Kurumsallaşan, şeffaf, somut sonuçları görülebilen, gerçekten bir işe yarayacak, geleceği değiştirebilecek yardım yok. Kişisel yardım taşıma suyla değirmen döndürmek gibi. Sonucu yok, faydası
yok, sürdürülebilirliği yok. Sadaka kültürü...
Ama Federer’in, Nadal’ın vakıfları geleceğin sporcularını yetiştiriyor. Onlar para değil, yardım değil, hizmet veriyorlar, toplumsal bir görev yapıyorlar.
Bizdeki spor zenginleri paralarını lüks araba ev, tekne ve bunun gibi görgüsüzlüklere harcıyor.
Ne kendilerini yetiştiren,
o konuma getiren topluma ne de gelecek kuşaklara bir faydaları var.
Haydi şimdi gerçek soruları sormak yerine kuru taraftarlığa, futbol sevgisi edebiyatına,
kim kime geçirdi geyiklerine, ömür boyu başarısızlık ve ezikliği kaybeden romantizmiyle yüceltip kendini aldatmaya devam...