Olur mu demeyin, yapmışlar olmuş. Bir süredir severek dinlediğim White Denim’in “D” isimli albümünde öyle şarkılar var ki “Texas’lı yapıyor, Türk neden yapamıyor?” sorusunu sordurtuyor insana
White DenimBir defa şunu söyleyeyim; başlıktaki yakıştırma bana ait. Yani White Denim muhtemelen Anadolu’nun yolunu bile bilmeyen, yeni nesil Amerikalı indie gruplardan biri. Memleketleri her yıl müzik dünyasının görücüye çıktığı, bütün camianın bir araya geldiği South by Southwest (SXSW) festivalinin de yapıldığı Austin, Texas.
Bir parantez açayım. SXSW önemli bir etkinlik ve Austin müzik açısından önemli bir yer. Festival şu günlerde başlıyor. “Interactive”, “Film” ve “Music” olarak üç başlıkta yapılacak ve mart ayı boyunca konferanslar, etkinlikler, konserler yer alacak... Kapa parantez...
White Denim tanınmış bir grup değil. Milyonlarca kez tıklanan videoları falan yok. Stat da
doldurmuyorlar. Neden anlatıyorsun o zaman diye soracak olursanız söyleyeyim. Çünkü iyiler.
Ve 60’ların ve 70’lerin Anadolu popunu andıran bazı şarkıları dikkat çekici...
Eminim hepinizin çok sevdiği, beğendiği, gruplar vardır. Hani sahiplendiğimiz, “Ben keşfettim, etrafa ben tanıttım” dediğimiz gruplar, isimler. Bir şarkısını çaldığınızda biri gelip “Bu çalan neydi?” dediğinde içimizde acayip bir gurur ve mutluluk hissi yaratan gruplar. Hani varlıklarıyla “Müziği yapan kadar takdir eden de önemlidir” diye bize (belki de yalandan) kendimizi değerli hissettiren gruplar. White Denim böyle bir grup benim için şu ara. Üstelik bazı şarkıları resmen saykodelik Türk rock, funk, pop diye anılan müziğimizi andırıyor.
Hayır, bizden etkilendiklerini falan söylemek istemiyorum. Belki öyledir ama konu bu değil. Konu şu: Türk saykodelik pop ve rock müziği farklı yorumlarla zenginleşince ‘dünyalı’ olabiliyor. İçinde bütün kulakları memnun edecek orijinal, keşfedilmemiş bir sihir barındırıyor çünkü. Her şeyin yapıldığı, yazıldığı, çalındığı, tüketilip bittiği bir dünyada keşfedilmemiş kıta gibi...
Hep söylüyorum ama zaten bilen biliyor, birkaç yıldır Turkish Psychedelic Funk diye bir tür artık dünyada pek çok müzik mağazasında yer buluyor kendine. Ve pek çok dünya çapında müzisyen (mesela geçen hafta konuştuğum St. Vincent) bu müziği merakla dinliyor. Çünkü hem batılı anlamda kaliteli bir işçilik var hem de batıda olmayan melodiler, sesler, sazlar...
Evet, elbette 80’lerin sonundaki “Türkçe rock’a uymaz abi” noktasından bugün çok uzaktayız. Müzik çeşitlendi, değişti, çok iyi gruplar, şarkıcılar, şarkılar çıktı. Ama bazı şeylerde hâlâ çok gerideyiz. Yapılan hiçbir şey orijinal değil. Çünkü kimse başarının yolunu orijinal olmakta aramıyor. Yapımcılar da sanatçılar da en son ne tuttuysa onun aynısından (ve yıllarca) yaparak işi hallettiklerini düşünüyor.
O yüzden bin yıldır aynı isimler var etrafta ve hâlâ aynı şeyi yapıyorlar.
Yıllarca batı ve doğu nasıl müzikte bir araya gelir diye sayısız deneme yapılmıştır herhalde memlekette. Oysa denemeden yapılanı en iyisi ama biz bunu hâlâ göremiyoruz. Bizim 60’ların ve 70’lerin pop ve rock müziği dünyaya ilham verme noktasına geldi ama burnumuzun dibindeki hazineye kafamızı çevirmiş durumdayız.
HAFTANIN YERLİ ALBÜMÜ
“Lara” 123
2009’dan bu yana üç yılda yaptıkları dördüncü albüm piyasaya çıktı. 123’ün müziği yerel tatlardan uzak. Bunu iki şekilde yorumlayabilirsiniz. “Kültürümüzü yansıtmıyorlar”
ya da “Dünya kültürünü yansıtıyorlar”. Ben ikincisini tercih ediyorum. Albüm kapaklarından hikayelerine kadar her şeyi incelikle düşünen bir ekip. Albüm dikkate alınmayı hak ediyor.
İTİRAF EDİYORUM
* Behzat Ç. ile savcı Esra’nın nikahsız beraberlikleri (!) Meclis’te tartışıldı haberini okuyunca hiç şaşırmadım. Çünkü bu ülkedeki en önemli ikinci mesele kim nikahlı kim nikahsız meselesini kontrol etmek ve ‘düzene’ sokmaktır. Birincisi ise erkeklerin kadınların nasıl giyineceğine karar vermesi. Başörtüsü mü taksınlar, başları açık mı gelsinler, etek mi giysinler yoksa pantolon mu...
* Orhan Gencebay’ın kariyerindeki ilk konseri sonunda verecek olmasına sevindim. Kaçırmam.
* iPad 3 tanıtıldı haberlerinin ardından “Eyvah” dedim, “iPhone 4 alsana artık’ tacizi bitti (aldık), şimdi ‘iPad 3 alsana’ tacizi başlıyor (almam)”.