Darbe girişimi olduğu haberi geldi. Darbe. Bir ülkenin başına gelebilecek en kötü iki şeyden biri. Diğeri savaş. Daha üzerinden bir dakika geçmedi, timeline espri doldu. Bu normal mi?
Ne olursa olsun, ne yaşanırsa yaşansın Twitter’da hep aynı format hakim. Durumu daha anlamadan hemen dalgasını geçmeye girişiyoruz. Böyle bir görüntü var.
Bir olay oluyor, bir dakika içinde sosyal medya espri doluyor. Aforizma üretme denemeleri, ironik, sarkastik cümleler, “anlayana” temalı mesajlar, “caps”ler...
Hangi ara bunları hazırlayıp da dolaşıma sokuyoruz? Durun önce ne olduğunu anlayalım.
Gerçekle yüzleşelim
Terör, darbe, yasaklar, hükümetin aldığı herhangi bir karar, muhalefetin bir tutumu, ne olduğu önemsiz. Mizah malzemesi var mı, yok mu? Önemli olan tek şey bu sanki.
Hayır mizah yapmayın, susun, falan demeyeceğim. Böyle bir şeye kimsenin hakkı yok, herkes dilediği gibi yazıp çizmekte özgür olmalı. Zaten kendimi de dışında tutmadan yazıyorum bunları. Eleştirim hepimize. Ama bu tutumun ardında yatan gerçekle de yüzleşmek lazım.
Gezi ile zirve yapmış bir alışkanlık bu. Ancak o zaman anlamlı olan şu günün ruhunda eğreti duruyor. Benim derdim “ciddi olun” tarzı ham bir ahlakçı duruş değil. Ben sadece bu mizah merakını, bu fenomeni eşeliyorum. Eşeledikçe altından mizah değil, kimse kusura bakmasın, ego çıkıyor.
“Mizahla her şeye rağmen biraz olsun güler yüzlü olabilmek”ten ziyade, kendini göstermek temel amaç. Ve bu yolda bağlamdan uzaklaşmayı göze alıyoruz.
Ben sosyal medyaya bakınca mizah duygusunu yitirmemeye çalışan bir kitle değil, ne kadar zeki olduğunu gösterme yarışına girmiş, gerçeklerden giderek kopmuş insanlar görüyorum. Evet politik alandaki çaresizlik herkesi amatör mizahçı olmaya zorladı belki kabul ama bazen aynaya bakmak lazım.
Özeleştiri erdemdir
Benmerkezcilik mizah görüntüsü altında ortaya çıktığı gibi felaketlere dair verilen tepkilere de yansıyor.
“Tam tatile çıkacaktık bu olay nereden çıktı... Tek isteğim kitap okumak, müzik dinlemekti, şu hale bak nelerle uğraşıyoruz... Daha dünyayı dolaşacaktım, gençliğim heba oldu” türünden yorumlar. Her şey “sen”le ilgili. Yani “ben”le ilgili.
Her şey kötü çünkü “ben” şunu yapamıyorum...
Bugün dünyada hayata ve geleceğe salt bireyci hedonist bir gözlükle bakma anlayışının ister istemez sonuna gelindiği ortada. En azından bu anlayışı devam ettirmek giderek imkansızlaşıyor. Hangi kesimden olursa olsun yeni kuşakların farklı zihinsel ve manevi donanımlarla geldiğini görmemek için de kör olmak lazım.
Bazı olaylar, bazı gelişmeler insanlara kendini ve hayatı gözden geçirme, yeniden düşünme ve özeleştiri fırsatı verir. Böyle günlerden geçiyoruz. Suçu başkasında aramak değil, özeleştiri erdemdir.
“Game of Thrones”un müzikleri
Geçenlerde Moda’da yürürken “Game of Thrones”un tema müziğini çalan bir sokak grubuna denk geldim. Kalabalık toplanmış izliyordu ve ortada çoluk çocuk dans etmekteydi. Gerçekten inanılmazdı çünkü sanki HBO’nun bir dizisinin müziği değil, halk türküsü falan çalıyor gibi bir ortamdı.
Eve dönüşte “Game of Thrones”un 6. sezon müziklerinin yayınlandığını okuyunca hemen iki satır yazmaya karar verdim. “Game of Thrones”un müziklerini Ramin Djawadi besteledi. Birden fazla Grammy adaylığı da olan İran kökenli Alman besteci film müzikleri besteliyor ama ününü “Game of Thrones”a borçlu. Albüm tema dışında sahnelere eşlik eden atmosferik bölümleri içeriyor. “Khaleesi”, “The Red Woman”, “Maester”, “Bastard” gibi belli karakterlere odaklanan parçalar var. “Hodor” bonus track olarak konmuş (pek komiğime gitti). “Winter Has Come”, “I Choose Violence” dramatik yanı iyice güçlendirilmiş eserler.
Djawadi, “Game of Thrones”a bir dizi değil, film muamelesi yapıyor. Müziği de bu titizlikte ele almış. Meraklısına...
Pazar albümü
Love & Hate Michael Kiwanuka
İngiliz soul sanatçısı Kiwanuka’nın ikinci albümü, 10 dakikalık “Cold Little Heart” ile açılıyor. Alışılmış bir durum değil ama bu albüm “bildik” müzikle şaşırtmayı başarıyor zaten. Bir soul albümü nasıl şaşırtabilir? Kiwanuka senfonik bir ruhla işliyor müziğini. Açılışta Pink Floyd’vari kurgusal bir yapı, ardından ilk single da olan “Black Man in A White World”, “Falling”... Klasik soul geleneğine bağlı ama sound bakımından daha geniş meşrepli şarkılar. Siyah kültürüne ve tarihine vurgu yapan politik bir albüm bu. Şu aralar gündemde olan politik albümler hareketine şahane bir katkı.
Özay Şendir
F-35 meselesinde kitabın orta yeri...
29 Kasım 2024
Didem Özel Tümer
Ankara’da ‘değerlendirme’ kulisi: Öcalan ile kim görüşecek
29 Kasım 2024
Abbas Güçlü
Diploma mı, meslek mi?
29 Kasım 2024
Abdullah Karakuş
Bölgede satranç ve terörle mücadele
29 Kasım 2024
Mehmet Tez
Suudi Arabistan başarabilecek mi?
29 Kasım 2024