Mehmet Tez

Mehmet Tez

mehmet.tez@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Yılın ilk “masaüstünden notlar”ına hoş geldiniz. Herkes gibi ben de adettendir diye yeni yıl temizliği yaptım ve masamın üzerinde bekleyen CD’lerle helalleşmeye karar verdim


Masaüstüm an itibarıyla pırıl pırıl, yalnız sağ tarafta tam kağıttan kahve bardaklarının ötesinde hatırı sayılır bi kule var. Yazılmak, değinilmek,
yorumlanmak üzere bekleyen CD’lerin oluşturduğu bu kule
bir utanç abidesi olarak karşımda. Heykel yıkıcılardan değilim ama
bu abideye Kars Belediye Meclisiymişçesine girişmeye kararlıyım. Buyrun...


Masaüstünden notlar/Yeni yıl özel



“Seni Beklerken”
Halil Sezai

Mesajlar attınız, Twitter’dan sordunuz: “Halil Sezai hakkında ne düşünüyorsun? Bir şey yazmayacak mısın?”. Valla kötü bir şey düşünmüyorum. Hüzünlü aşk şarkıları söyleyen, saçları dağınık, sakallı bir adam.
Müziğinde bu etkiyi derinleştirmek için elinden ne geliyorsa yapmış. Sık sık içindeki çocuktan bahsediyor. Sensizlik, sensizken, gözlerin soğuk, yaşlı liman, içimde büyüyen çığlıklar, içinde gözyaşı olan sözleri rüzgarla yollamak, üşümek (çok fazla üşüyor Halil Sezai farklı farklı şarkılarda), dipsiz kuyular, içim paramparça, viraneyim duman oldum, içim sıkılıyor, deli rüzgar, bir eylül akşamı, martılar sarhoş... Daha devam edebilirim ama yerim sınırlı.
Müziğe gelelim. Saksofon var, ney var, Latin altyapı var, hafiften pop caz var. Romantik ve slow bir albüm. Soprano saksofon da var. Hatta bir Kenny G eksik. Gelecek albümde düet yaparlarsa daha da başarılı bir tablo oluşur, deli rüzgarlar eser, martılar üşür...
Netice mi? Halil Sezai romantik ve hisli serseri klişesinin şahane bir örneği. Karikatür gibi. Benim için bir anlamı yok. Ama beğeneni çok. İtirazım yok. Yolu açık olsun, başarılar diliyorum.

“Zamansız Şarkılar” İskender Paydaş
Mirkelam, Teoman, Atiye, Mustafa Ceceli, Özgün ve daha pek çok isim. Şebnem Ferah’ın “Bu Aşk Fazla Sana”sıyla başlıyor dans havasında Teoman’ın sesinden. Kerim Tekin’in “Kar Beyazı” isimli şarkısıyla balad sularına giriyor, Kenan Doğulu ve Mirkelam’ın “Tavla”sıyla (Doa ve Özgün söylüyor) yeniden funky oluyor (“Tavla” isimli şarkının klibini hatırlayın taksinin arkasında davul çalan zat İskender Paydaş’ın kendisiydi).
Paydaş Türkiye’nin en kıdemli, en tecrübeli aranjörlerinden. Ben aranjörlerin keyiflerine göre yaptıkları düzenlemeleri seviyorum. Normalde sanatçılarla çalıştıklarında onları memnun etmek durumundalar çünkü. Paydaş’ın dans, funk, hip hop ve rock düzenlemelerini eğlenceli ve ustaca buldum.
Keşke pop albümleri hep böyle şık düzenlemelere ve fikirlere sahip olsa. Belki 1991’den falan bu yana değişemeyen “niteliksiz dıp-tıs üzerine yüksek volümlü vokal” olayından kurtulurduk.
“12 Çeşit Lala /12 Ways to Lala” Aynur Aydın
Aynur Aydın’ın Türkçesi Hadise’nin ilk zamanlardaki Türkçesi gibi. İngilizcesi daha iyi. Ama en iyi lisanı Almanca olmalı. Kendisi Münihli bir Türk. Britney Spears, Christna Aguilera’nın falan zirve yaptığı zamanların müzik anlayışını yansıtan bir albüm yapmış. Kendi kulvarında özenli, güzel ama hafiften ‘pase’. Yani eski.
Albümün Türkçe ve İngilizce iki versiyonu var. Türkçe olanda tonlama, vurgular ve telaffuz hafif aksıyor (Hadise’den iyi ama). İngilizce olanında çok büyük sıkıntı yok.
Niye yazdın bütün bunları diye soracak olursanız, bilmiyorum. Masanın üstündeydi...

“Someone to Watch Over Me” Susan Boyle
Susan Boyle ile ilgili en önemli mesele şu: Ses mi önemli fizik mi? Mesela Türkiye’de olsa Boyle sanırım pek rağbet görmezdi. Zira Tchibo’ya dörtlü servis seti ya da ikili saten yastık kılıfı almaya çıkmış orta yaşlı bir ev hanımı gibi görünüyor.
Ama sesi? Bir Lisa Minelli, bir Barbra Streisand tadında. Bu üçüncü albümü ve şimdiden iki Grammy adaylığı var. Benin tarzım değil ama pop klasiklerini sevenler dinlemeli. Depeche Mode’un “Enjoy the Silence”ını, Tears for Fears’ın “Mad World”ünü söyleyen bir Susan Boyle bir yandan da çok kitsch.


Yeni yılın ilk sabahında dinlemek için 10 şarkı

Masaüstünden notlar/Yeni yıl özel


- “Everything in It’s Right Place” / Radiohead
- “Everybody’s Gotta Learn
Sometimes” / Beck
- “Perfect Day” / Lou Reed:
-“Alone Again Naturally” /
Gilbert O’Sullivan
-“Just Like Honey” /
The Jesus & Mary Chain
-“Where Do You Go To
(My Lovely?)” / Peter Sarstedt
-“Remember” / Groove Armada
-“Ruby Tuesday” / Rolling Stones
-“Like Smoke” /
Amy Winehouse (feat. Nas)
-“Good Things” / Aloe Blacc



İTİRAF EDİYORUM


-2012’den hiçbir beklentim yok. Size de tavsiye ederim özgürleştirici bir his.
-Profil fotoğraflarında omuzda kesik el konseptine bayılıyorum: “Yanımdaki insanı kesip attım ama eli kaldı omzumda.”
-Yakında bir sürprizim var. Hafiften heyecan yapıyorum. Aramızda kalsın.


Yeni yıl şiiri...


O son birayı içmeyecektik abi.
O son şarkıyı çalmayacaktık abi.
O son cümleyi söyleyemeyecektik abi.
O son sigarayı yakmayacaktık abi.
O son espriyi yapmayacaktık abi.
O son satırı yazmayacaktık abi.
O son bakışı atmayacaktık abi.
O son dürümü yemeyecektik abi.
O son bozukluğu harcamayacaktık abi.
O son mesajı çekmeyecektik abi.
Neyse artık seneye inşallah...




Daha fazla ‘plakçı’ DJ lazım!

Masaüstünden notlar/Yeni yıl özel



Geçenlerde Mete Avunduk’u gördüm. İrili ufaklı kutularla bir taksiye binmeye çalışıyor. Hayrola dedim. “Çalmaya gidiyorum” dedi. Mete plaktan çalan bir DJ.
Eskiden DJ’ler plak çalardı. Bir saatlik müzik için en azından 30-40 plak. Hiç taşıdınız mı bilmem ama eşek ölüsünden beterdir plak.
Ben taşınırken nakliyeci plak kutularını eve çıkardıktan sonra “Abi buzdolabı bile daha az zorladı, bunun içinde ne var?” diye sormuştu. Bütün gece müzik yapacak bir DJ yanında en az bir mini buzdolabıyla gezmek zorunda.
Mp3 herkesin, her yerde dilediği kadar çalabilmesini ve bunu hafif bir biçimde yapıyor olmasını sağladı. Bunda bir kötülük yok. Ama iki pikapla çalışan eski usul bir DJ’i de işinin başında görmek lazım. Eldeki malzemeyle o ana en uygun atmosferi yakalamak, geçişleri sağlamak, şarkıları melodileri üst üste bindirmek gerçekten sanat. Hele hele turntable’ı enstrüman gibi kullanan DJ’ler daha da enteresan.
Bazı şarkılar sadece plaklarda var. İnternette, CD’de bulamıyorsunuz. Bu açıdan baktığınızda plak çalan DJ’in çaldıklarını da büyük ölçüde başka yerde dinleyemiyorsunuz.
Keşke daha fazla plakçı DJ’imiz olsa...