Mehmet Tez

Mehmet Tez

mehmet.tez@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Geçenlerde Oxford Üniversitesi’nden bir biyoloji profesörü yazısında neden “survival of the fittest” ifadesine dokunulmaması gerektiğine ikna etmeye çalışıyordu okurları. İnsanların bunları tartışması bana gerçeküstü geliyor ama oluyor işte. “Survival of the fittest” Darwin’in “doğal seçilim” teorisinin temelindeki mantık. Fit, yani güçlü olanın hayatta kalması. Bu ifadeye savaş açılmış durumda çünkü “fit” olmayanlar için mağdur edici bir yanı olduğu belirtiliyor. Bu fikri savunanlar dişi - erkek denmesine de karşı. Bunun yerine yumurta üreten ve sperm üreten denmesini öneriyorlar.

Haberin Devamı

Dünya basınını yakından takip edenler “Kültür Savaşları”nın artık neredeyse kurumsallaşan bir editoryal masaya dönüştüğünün farkında. Kültür savaşları tanımı çok isabetli çünkü bu konuda gerçekten bir savaş veriliyor. Kavram çok geniş bir alanı işaret ediyor aslında. Siyasi iktidarların tarihi işlerine gelecek şekilde yeniden yazma çabası da kültür savaşı, Milli Eğitim müfredatının düzenlenmesi de. Daha önceleri kutlanmayan günlerin kutlanmaya başlaması da, bazı bayramların kasıtlı olarak geçiştirilmesi de kültür savaşları alanına giriyor. Günlük hayatın düzenlenmesi kültür savaşı alanına girebilir, keza televizyon ve radyo da. Sosyal medyada olan biten de, klasik kuşak çatışması da. Beslenme de, giyim kuşam da. Ancak kültür savaşları kavramı 2010’lardan bu yana bu genel tanımı dışında da farklı bir anlama sahip.

Giderek kurumsallaşan siyasi ve sosyal farkındalık hareketi olarak adlandırılabilecek “woke” hareketinin statükoya açtığı savaş kastediliyor çoğunlukla artık kültür savaşları denince bugün.

Geçenlerde bu alanda yeni bir yeni cephe daha açıldı. Çocuk kitapları yazarı Roald Dahl’un kitaplarında yer alan bazı bölümlerin yeniden yazılmasıyla ilgiliydi konu. Dahl kimdi derseniz, “Charlie’nin Çikolata Fabrikası”, “Matilda”, “Fantastic Mr. Fox”, “The BFG” gibi, beyaz perdeye aktarılmış, sahnelere uyarlanmış, televizyona uyarlanmış, klasikleşmiş eserleri başta onlarca kitabı bulunan, çocuk edebiyatının temel taşlarından biri diyebiliriz. Dahl, keskin bir dilli, küfürlü, içinde bol “yaramazlık” olan, sert eserlere sahip. Çocuk edebiyatı dediysek, keskin, gerçekçi, yazıldığı dönemin sosyal ve ekonomik gelişmelerinden ve gerçeklerinden etkilenmiş eserlerden söz ediyoruz.

Haberin Devamı

Sadede geleyim. Dahl’un kitaplarını yayıncısı Puffin’in, eserlerdeki ırk ve cinsiyet temelli ayırımcı cümleleri ve ifadeleri yenileriyle değiştirdiği ortaya çıktı. Puffin orijinal metni, blok blok, paragraf paragraf atıp yerlerine yeni paragraflar koyarak edit ettiğini itiraf etti. Yani kelimeleri güncel dile göre değiştirmekten söz edilmiyor, orijinal metni yeniden yazmaktan söz ediliyor. Üstüne üstlük bu editleme işlemi okura haber verilmiyor. Kitapların herhangi bir yerinde ilgili bir ifade yok. Bu büyük skandal, örtbas edilmeye çalışıldı ancak öyle olmadı. Yayıncı sonunda edit edilmiş metinlerle orijinal metinleri ayrı ayrı basmaya karar verdi. Dahl’un editlenmemiş orijinal metinleri “Klasikler” adı altında yayımlanacak. Woke ilkelerine göre düzenlenmiş, edit edilmiş metinler da farklı bir dizi olacak.

Haberin Devamı

Bu aslında şaşırtan bir durum da değil. Son yıllarda bütün yayınevlerinde (adı bu olmasa da) “woke” editörleri olduğu biliniyor. Bu kişiler yazarlardan gelen metinleri günümüzün “değerlerine” göre değiştiriyor. Hatta yazarların geçmişini araştırıyor ve bu kişilerin hayatlarının bir döneminde ırkçı ya da cinsiyetçi ifadeler kullanıp kullanmadıklarına kadar bakılıyor. Bir çeşit woke’çu sicil kontrolü yapılıyor.

Metinlerde cinsiyetçi olarak adlandırılabilecek ifadeler varsa bunlar çıkarılıyor. Yanlış anlaşılabilecek her şey “düzeltiliyor”. Bunun dizilerde rakı bardağı ya da sigara buzlamaktan hiç farkı yok. Küfürleri ya da kelimeleri bipleyerek nasıl çocukları koruyorsak (!) işte şimdi de yayınevlerindeki woke editörleri yetişkinleri cinsiyetçi ya da ırkçı olmaktan böyle koruyor. Biri sansür olurken, diğerinin adı sosyal farkındalık.

Henüz yazılma aşamasında müdahale dışında, geçmişte yayımlanan orijinal metinler de işte Dahl olayı gösteriyor ki editlenme sürecinde. 1950’lerde yazılmış bir eseri, döneminde var olmayan kavramlar üzerinden düzeltmek kültür savaşı da değil kültür katliamıdır. Bunun ucu Raskolnikov’un veganlıktan bahsetmesine doğru gider.

İnsanlığa mal olmuş büyük klasiklerden esinlenerek yeni anlatılar oluşturulması heyecan verici. Zaten örnekleri de eskiden beri var. Ancak orijinal metinler kırmızı çizgi olmalı. Orijinal metinlerle oynamaya başlarsak insanlığın ayarlarını sonsuza kadar bozmuş oluruz.