Mehmet Tez

Mehmet Tez

mehmet.tez@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Joan Baez 12 Ağustos’taki İzmir konserini iptal ettiğini Facebook’taki resmi hesabından

Joan Baez’ın mesajı
yaptığı şu açıklamayla duyurdu: “Bugüne kadar savaş bölgelerine, diktatörlük altında yönetilen ülkelere ve sivil çatışmaların yaşandığı yerlere konser için gittim fakat bugünün Türkiye’sinde yaşananlar kadar öngörülemez bir tehlike ile karşılaşmadım. Bana bu konuda tavsiyeler veren en dikbaşlı aktivist dostlarım bile kendimi ve ekibimi, şu an Türkiye’yi savuran böyle bir kabus dalgasının içine sokarak riske atmamam konusunda uyardılar.”

Haberin Devamı

Baez 12 Ağustos’un bile öngörülemediğini ifade etmiş oldu kısaca. “20 gün sonra ne olacağı belli değil” dedi. Belki hepimizin gün içinde ettiği sıradan laflar bunlar. Ama Baez gibi biri söyleyince insan itiraz ediyor.

İnsana dokunan sözler

Joan Baez’ın mesajı

İki sebepten. Birincisi, herkes memleketini eleştiriyor ama sonsuz da seviyor. Başkası eleştirince tüyler diken diken oluyor. Başkasının bu tip laflar etmesi insana dokunuyor. Bana dokunuyor.

İkincisi, Baez gibi dünyaca tanınmış bir sanatçının ağzından çıkan bu sözlerin buraya davet edilen, edilme ihtimali bulunan tüm diğer sanatçılar üzerindeki negatif etkisi.

Fransa’da da çok üzücü olaylar yaşandı, yaşanıyor ve kimse bittiğini söyleyemez. Fransa da bu konuda ciddi güvenlik tedbirleri aldı. Ama kimse Paris’e gitmeyin demedi. Baez -ve dikbaşlı aktivist dostları-, konser salonu basılan, 100 kişinin katledildiği Paris’te bir daha olay olmayacağını öngörebiliyor mu? Londra’da, New York’ta, Madrid’de, Brüksel’de tamamen güvenli olduğumuzu düşünebilir miyiz artık? Haberlere bir bakın, son 10 yılın terör ve şiddet arşivlerini inceleyin.

Brezilya’da olimpiyatlar düzenlenecek. Güvenlik uyarıları geliyor ama en ünlü sporculardan biri çıkıp “Ben bir şey öngöremiyorum, can güvenliğim yok, gitmem” demedi (Kanadalı tenisçi Milos Raonic sika virüsü tehlikesi yüzünden gelmeyeceğini duyurdu).

Enseyi karartmayalım

Baez’in bakış açısındaki boşluk, dünyayı güvenli, Türkiye’yi güvensiz ve öngörülemez sanmasında. Halbuki günümüzde terör ve şiddet global boyutlarda. Sınırlar kalktı. Bugün burada, yarın sizin yanı başınızda. Yüzde 100 güvenli bir yer yok. Yani ya hepimiz ya hiçbirimiz.

Haberin Devamı

Her şey bir yana savaş karşıtı Baez, 1972’de Vietnam Savaşı sırasında ülkesi ABD’nin bombaladığı Hanoi’ye gitmiş, bombardıman altında 12 gün geçirmiş, bir teybe kaydettiği konuşmaları, yaptığı röportajları ve izlenimlerini daha sonra Rolling Stone yayımlamıştı. Türkiye’de şükürler olsun böyle bir savaş durumu yok. İnşallah hiçbir zaman da olmayacak.

Baez Türkiye’e dair saptamalarında haksız da değil elbette. O açıklamadan iki gün sonra OHAL ilan edildi. Haftaya hangi olağanüstü tedbirler alınacak kim bilebilir? Sokaklarda, meydanlarda kontrolden her an çıkabilecek bir kalabalık var. Durum gerçekten de güven vermiyor.

Ama konu bu değil. Baez “Darbe girişimi olan bir ülkede konser verecek uygun ortam olduğunu düşünmüyorum” diye kısaca anlatabilirdi. Herkes anlardı. Ama kullandığı ifadeler kültür, sanat ve eğlence sektörü için yıkım oldu. Bugün bu alanın tüm dallarını ve ilgili sektörleri düşünürsek, milyonlarca insan kaba tabirle bu işten ekmek yiyor. Baez de bu tavrıyla çok sevdiğini ifade ettiği Türkiye’deki müzikseverlere yardımcı olmuyor. Son dönemde yurt dışındaki sanat camiasında Türkiye’ye dair çok olumsuz laflar ediliyordu. Aniden yükselen bu negatif dalga işleri zaten olumsuz etkiliyordu. Bunu da belirtmek isterim.

Haberin Devamı

“Ülke zor günlerde, sen hâlâ kültür, sanat, konser derdindesin” diye tepki verecek olanlara hatırlatmak isterim. Ben göbek atmaktan, eğlenmekten falan değil ekonomiden, işsizlikten, ev geçindirmesi gereken insanların çaresizliğinden, dertlerinden, ucu milyonlara değen bir sektörün durumundan bahsediyorum burada.

Her şeye rağmen enseyi karartmak yok. Barış ve kardeşlik şarkıları söylemeye devam.

Bir müzik türü olarak 80’ler pop

Seksenler 10 yıl sürdü, “retro” etkisi 90’lardan bu yana 30 yıla yaklaştı. İngiliz taze pop sanatçısı Shura, “Nothing’s Real” albümünde 1981 model Madonna gibi tınlıyor. “Nothing is Real” adlı şarkıyı dinleyip “Indecision”ın ritimlerine kulak verip Madonna’nın “Holiday” zamanlarını (hatta bu şarkıyı) hatırlamayan olamaz. Hele 80’leri “retro”dan değil gerçekten yakalayan benim kuşağımdansanız. “Touch”, “What’s It Gonna Be”, “Kidz ’N’ Stuff”, “Make It Up” en iyi 80’ler şarkıları listelerine girecek nitelikte. Tek fark yıl 2016.

80’ler, popun en şahane yılları ve anladığım kadarıyla yeni nesil pop bükemediği eli öpüyor. Rus ve İngiliz köklere sahip Manchester çıkışlı Aleksandra Lilah Yakunina-Denton’ın (kısaca Shura) yaptığı taklit falan değil, bizatihi 80’ler popunu, bir tür, “janr” haline getirerek devam ettiriyor. Bugün blues yapan, soul söyleyen sanatçılar janrın çerçevesi içinde nasıl kalıyor ve biz buna taklit demiyorsak, “80’ler popu” da yavaştan bir janr oldu. Artık 80’lere özenmiş demek bile boş. Tarz olarak 80’ler demek yeterli olmalı.