Mehmet Tez

Mehmet Tez

mehmet.tez@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Merak etmeyin; döneri Suriyelilere, cacığı, zeytinyağlıları, beyaz peyniri ve yoğurdu Yunanlılara (baklavayı kim kapmıştı hatırlamıyorum) kaptırdığımız gibi İstiklal Marşımızı da Almanlara falan kaptırmış değiliz...

Olay gayet basit. Bir Alman İstiklal Marşı’na bir düzenleme yapıyor. Bu düzenleme de oradaki Türk okulları tarafından alınıp kullanılıyor, veya “alın bunu kullanın” diyorlar. Bu kullanımdan aranjöre bir telif doğuyor. Alman telif kurumu GEMA’nın istediği bu teliftir. Ben bu yazıyı yazarken Almanya’dan beklenen açıklama gelmiş değil. Ama özetle bu.
Türkiye’de bir sanatçının ölümü üzerinden 70 yıl geçtikten sonra eserleri anonim kabul ediliyor. Bu rakam mesela Japonya’da 25 yıl. Değişiyor her memleketin kanunlarına göre.
Yani bizim sanatçımızın çoluğu çocuğu torunu, eserlerinin haklarından doğan telifi o sanatçının ölümünden sonra 70 yıl boyunca alabiliyor. 70 yıldan sonra “dede”den kalan sadece manevi değerler ve onurlu bir geçmiş oluyor. Çünkü anonim eserler artık insanlığın kullanımına sunulmuş oluyor.
Mesela bugün Fazıl Say Bach yorumu yaptığında Bach’a ödeme yapmaz. Ama yaptığı yorumun / düzenlemenin sahibidir. O yorum bir yerde kullanılırsa telifi Say alır.

İstiklal Marşı meselesi
Şu anda İstiklal Marşı’nın telif sahibi yok ama olabilir
Ya da mesela Hadise İstiklal Marşı’nı söyleyip bunu albüm yapsa telif alır. Ama besteci Osman Zeki Üngör ve söz yazarı Mehmet Akif Ersoy’a mevcut şartlarda telif doğmuyor. Neden mi?
1936’da ölen Mehmet Akif için 70 yıl kuralı 2006’da sona erdi. 1958’de ölen Osman Zeki Üngör’ün varisleri ise 2028 yılına kadar eserin haklarının sahibidir. Ancak sahiplenmemişler. Çünkü MESAM’dan (Türkiye Musiki Eserleri Sahipleri Meslek Birliği) aldığım bilgiye göre bu eser kendilerinde kayıtlı bir eser değil. Üngör’ün varislerinden birinin başvurması gerekiyor teliflerin toplanması için.
Başvurmalı ki hem 50 binden fazla okulda haftada en az iki kez çalınan, maçlardan önce mutlaka okunan marşımız her çaldığında haklara sahip olanlar telifini alsın. Ayrıca Alman aranjör gibiler de marşımıza aranjman yaptığı için telif ödesin.
Yanlış hesaplamıyorsam bu şarkı (yani milli marş) en çok dinlenenler listesine girer, bir daha da çıkmaz.
Aslında bu gibi durumlarda kamulaştırma yapılıyor. Eser sahibine bir ücret ödeniyor ve şarkı devletin malı oluyor. Bakalım Üngör’ün varisleri bu konuda ne yapacak?
İstiklal Marşı’nın Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası tarafından çalındığı haliyle biliniyor ve bu versiyon klasik kabul ediliyor. Ancak zaman içinde düzenleme girişimleri olmuştu. Yeni bir versiyonun kabulü halinde düzenleyen kişi sağlam bir telifin de sahibi olacaktır.
Yani marş bizim, merak etmeyin. Kimsenin çaldığı (yani o anlamda) yok. Gerisi telif meselesidir.

Haberin Devamı

İstiklal Marşı meselesi
Kayahan bu şarkıyı mı 365 günde yazmış?
Mozart 40. Senfoni’yi üç haftada yazdı.
Aynı anda 39’uncu ve 41’inciyi de yazıyordu. Ondan 222 yıl sonra Kayahan sözleri aşağıda olan şu şarkıyı 365 günde yazdı...
52 hafta eder.
Tamam o Mozart biliyorum ama bu da pop müziğimizin Mozart’ı Kayahan. Bu şarkıya bir yıl harcanır mı ey büyük usta, siz ne yaptınız? Yoksa reklam yapayım diye böyle bir hikaye mi ürettiniz iletişimcinizle?
Biz iyi niyetimizden ödün vermeyelim, inanalım. Ve bu 365 günlük başyapıtı didik didik etme hakkını bulalım kendimizde.

365 Gün
* Sen sevdanın sultanısın / Hem güneşim hem mehtabımsım
* 365 gün canım hayatımın tamamısın / Akşamımsın, sabahımsın
(İki ay geçti bile...)
* Her zamanım, mekanımsın / Ezberledim aşkım seni
* Hayatımın tamamısın / Alev alev alev alev
* Geceleri kuşatıyorsun / Alev alev alev alev
(Beş ay bitti alev alev...)
* İsyanları başlatıyorsun / Yangın gözlüm
* Ruhum bilmiyor musun? / Yok ortası bu işin
(Sekiz ay oldu...)
* Senin için ölebilirim / Dudaklarımdasın, dualarımdasın
* Karanlıktan doğarsın / Güneş gibi alev alev (Ve 365 günün sonu.)
Sizi bilmem ama bence bu klişeleri yazmak için bir gün bile fazla. Melodisini dinleyelim son sözü öyle söyleyelim. 150 bin TL eder mi anlayalım.)

Haberin Devamı

Engelli yakınları, haberiniz olsun!
Düşler Akademisi isminde 10 yıldır devam eden ve arkasında Alternatif Yaşam Derneği olan bir akademi var. Burada engelli çocuklar ve gençler çeşitli konularda eğitim alıyor. Gönüllüler kendi uzmanlık alanlarına göre ders veriyor. Vodafone Vakfı da desteğini vermiş, Social Inclusion Band adındaki ekip çıkmış ortaya. Cahit Berkay, Bengü ve Tibet Ağırtan (meğer yılların rock’çısı Tibet Ağırtan Vodafone’da çalışıyormuş bir yandan da) konserde onlara eşlik etti.
Bu proje sayesinde mesela görme engelli 17 yaşındaki Orhan Kıvılcım şu anda profesyonellerden ders alıyor. Otistik Bora Kodan müzik kulağı fark edilince piyano dersleri almaya başlamış. Bunun gibi hikaye çok Düşler Akademisi’nde.
Bugüne kadar 800 engelli genç ve çocuk burada eğitim almış.
Düşler Akademisi’ni (duslerakademisi.org) takibe aldım. Siz de inceleyin. Aranızda bu projeden haberi olmayan gönüllü eğitmen adayları ya da engelli yakınları olabilir.

Haberin Devamı

İstiklal Marşı meselesi
Radyonun yükselişi
Virgin Radio Kanyon’a şube açtı. Virgin Radio Kanyon... Çarşamba akşamları Bay J, cuma sabahları Geveze
Kanyon’dan canlı yayın yapıyor. Kanyon’un içindeki kapalı
devre radyo bazı günlerde ulusal yayına da bağlanıyor.
Radyolar bir ara geri planda kalmıştı ama şimdi
internet televizyonun tahtını zorlamaya başlayınca
radyo da yükselişe geçti. Bu konuda notlar almaya başladım,
pek yakında bir mini rehberle karşınızdayım.
Radyo demişken Eksen 96.2’yi anmadan olmaz. 11 Aralık Cumartesi gecesi Ghetto’da şenlik var. Eksen 10’uncu yılını The Divine Comedy konseri ile kutluyor. Ayrıntılar radyoeksen.com adresinde. Haberiniz olsun (Not: Ne? 10 yıl mı olmuş?).