Kardeşim aradı. “Abi, askerler köprüyü kapamış, bir şeyler oluyor, iyi misiniz” diye konuşuyor telefonun öbür ucunda.
Seyrettiğim filmi pause’a aldım. Uykulu ses tonumu kamufle etmek için boğazımı temizledim.
“Ne diyorsun, anlamadım, Twitter’da gördüğün her şeye inanma, her şeyi de retweet etme” dedim ters ters...
“Tamam tamam, hadi öpüyorum, siz gene de dikkatli olun” dedi, kapattı.
İçime bir kurt düştü. Twitter denen illeti açıp bakmaya başladım.
Timeline giderek tuhaflaşıyor. Sahiden bir şeyler oluyor galiba. Allah Allah! Darbe mi?
Yok artık ne darbesi, darbe mi kaldı bu devirde?
Sağa sola bir iki telefon ettim, Whatsapp’a kuvvet yazışmalar başladı. Hâlâ inanamıyorum.
“Terörist saldırı ihbarı var herhalde onun için önlem alıyorlar” gibi ihtimaller daha mantıklı geliyor.
Derken, evin önünde bir hareketlenme. İnsanlar koşarak kaçıştılar. Az ilerideki Moda deniz kulübünün otoparkına helikopter indi, silah sesleri duyuyorum. Bağrışmalar duyuyorum. İnanmakta güçlük çekiyorum. Bir helikopter daha geldi. Jetler uçuyor.
Artık güçlük çekmiyorum. İnanıyorum. Silahlar gene patladı. Balkondan kafamı uzatıp ne olduğunu anlamaya çalışıyorum. Tam teçhizatlı askerlerin kafalarındaki lambaların karanlıktaki ışımasını görüyorum. Jetler alçaktan uçuyor. Bir helikopter daha. “Gerçekten darbe oldu galiba” dedim.
Halim aynen bu. Bir bilinmezlik. Ve size yemin ediyorum sevgili okurlar, televizyonda her gün ahkâm kesen, köşesinden siyasetin nabzını tutan bir sürü uzman da benden farklı değil. Siz bakmayın bugün her bilgiye, her konuya hakimmiş gibi ahkâma devam etmelerine. Geçen cuma akşamı olacakları tahmin edebilmişler gibi, şimdi de bundan sonra ne olacak onu tahmin ediyorlar. Ne de olsa ekmek parası. Bol şanslar, hayırlı işler...
15 Temmuz 2016’da Türkiye’de silahlı darbeye kalkışıldı. Bunu hiç kimse öngöremedi. Şükürler olsun ki Silahlı Kuvvetler yönetime el koyamadı. Ancak bundan sonra neler olacak, en ufak bir fikrimiz yok. Yalın gerçek budur.
İşin en fazla endişe verici kısmı, yani silahlı darbe kısmı önlendi. Ama endişe bitmedi. Şimdi sokaklar ürkütücü kitlelerle doldu. AKP’liler buna halk diyor ama bu nasıl halk bilmiyorum. İnsan darbe olmadı diye sevinen halkından ürker mi? Tekbir getiren sarıklı, çember sakallı adamlar, kara suratlı öfkeli birlikler...
Suriye iç savaşının ilk günlerinde ekranlara yansıyan “İşte özgürlük isteyen halk” görüntülerini hatırladım. “Bunlar Suriyeli mi?” diye düşünürdüm. Değillerdi, dünyanın dört bir yanından devşirilmiş cihatçılardı. Bugün emir komuta zinciriyle hareket eden, polisle uyumlu birtakım “zinde” kitlelere ve tavırlarına bakınca bayağı endişeleniyorum ben bu yüzden. Sayıları az ama şiddet dolu tavırları ürkütücü.
Siyasetin bütün kurumlarıyla işlediği bir ülkede insanların politik olmasından bahsedilebilir belki. Fikrini söylersin, inandığın görüşü savunursun, tartışırsın, diyaloğa girersin, öğrenirsin, ikna edersin ya da ikna olursun ama hep bir saygı çerçevesinde kalırsın. Bizde bu kalmadı. Farklı görüşü yok etmek esas. Böyle siyaset ortamı olmaz.
Siyaset fiilen zaten bitmişti, darbe girişiminin ardından gelen gelişmelerle artık tamamen rafa kalktı. Siyaseti tarif eden kavramların da kurumların da içi çoktan boşaldı. Demokrasi demokrasi değil, yargı yargı değil, haber haber değil, bilgi bilgi değil. Bu ortamda politik tartışma da olmaz. Tartışarak, laf sokarak, birbirimizi daha fazla üzmeyelim. Çünkü bu politika değil, kör dövüşü.
İyisi mi güzel romanlar okuyun, güzel filmler izleyin, güzel albümler dinleyin, evrensel değerlere sarılın. Birbirinize güzel şeyler söyleyin, eşinizi dostunuzu her zamankinden daha çok sevin.
En azından, her şeye rağmen, insanlığımızı koruyalım.
Özay Şendir
F-35 meselesinde kitabın orta yeri...
29 Kasım 2024
Didem Özel Tümer
Ankara’da ‘değerlendirme’ kulisi: Öcalan ile kim görüşecek
29 Kasım 2024
Abbas Güçlü
Diploma mı, meslek mi?
29 Kasım 2024
Abdullah Karakuş
Bölgede satranç ve terörle mücadele
29 Kasım 2024
Mehmet Tez
Suudi Arabistan başarabilecek mi?
29 Kasım 2024