Toplum kendi neyi yapamadıysa onu öğrencinin burnundan fitil fitil getirmeyi seviyor. Neden? Çünkü getirebiliyor, denk geliyor. Ne de olsa en kolayı öğrenci çünkü
Öğrencinin hayatı denkleştirmekle geçer. Bir yaşam biçimi olarak “parası yetmez”. Hayatının en güzel zamanlarını yurtlarda, öğrenci evlerinde geçirmek durumunda. Zaten ev bulamaz, itilir kakılır. Azıcık özgürlüğü, sohbeti, muhabbeti, birey olmayı, yetişkin olmayı “resmi” olarak da hor görüyorlar öğrenciye.
Öğrenciye ev verilmez. Verilse de burnundan getirilir. Ama öğrenci işe de yarar. Cep telefonu aldığı, bolca mesaj attığı, Youtube’u tıkladığı, avantajlı pakete abone olduğu, şarkı indirdiği, maç izlediği, pizza, hamburger yediği, topluca TV şovlarına katılıp albümlerini tanıtan şarkıcıları alkışladığı sürece sorun yok.
Öğrenci potansiyel askerdir. Okulu bitince doğru kışlaya. Biterse tabii. Zamanında bitiremedin, gene kışlaya.
Çile çekmekten kurtuluş yok
Öğrenci çapulcudur. En ufak itirazda susturulur. Ses çıkarmadan dersine çalışacak, erkenden yatacak. Olan biteni anlamaya, analize girişmeyecek, boyundan büyük işlere kalkışmayacak.
Toplum bir şirket olsa öğrenci en fazla mobbing yiyen insan olur.
Okul ayrı bir dert. Okul eğitim için gidilen bir yer değil. Okul ailelerin “Oku, büyük adam ol, bize bak, her şeyimizi sana yatırdık” diyerek çocuklarını kontrol ettiği yerin adı. Evlatların ailelerinin yapamadıklarını onlar adına gerçekleştirmek için katılmak zorunda oldukları bir mecburi hizmet. Tercih deniyor. Hangi öğrenci gerçekten kendisi için tercih edebiliyor ki?
Eğitim sistemi her yıl değiştiğinden uyum sağlamak imkansız. Gelecek desen belli değil. Hangi bölümü bitirirsen bitir işsizlik muhtemel.
Şimdi bu tabloda evlenen öğrencilere teşvik var. Evlenmeyene kötek. 20 yaşında evli ve çocuklu olsun ki bu kadar sıkıntının altında iyice ezilsin. Çocuk gelin olmazsa, okuyabilirse, üniversiteyi kazanırsa, o zaman da hamile kalacak, üç çocuk yapacak. Ötesi “bize ters”miş.
Eğitimdeki en büyük sorun kızlı erkekli bekar öğrenci.
Eskiden öğrencilikte çile çekilir, öğrencilik bitince iyi kötü sevinilir, bu zorluklar tatlı tatlı hatırlanırdı. Bugün kurtuluş yok. Başımızda bir adet öğrenciye ev vermeyen ev sahibi varken hepimiz ilelebet öğrenciyiz galiba.
Kış festivali
7 Aralık tarihini not edebilirsiniz. Wild Beasts, Twin Shadow, The Field, T.E.E.D. (Totally Enormous Extinct Dinosaurs), Farfara ve Ahu. Bunlar bu yıl ilk kez düzenlenen Red Bull Music Academy Radio Festival’ın konukları. Mekan, İstanbul Modern. Güzel bir cumartesi olacağa benziyor.
Indie-alternatif müziğin takipçileri bu isimlerin bir kısmını yakından tanıyor. Ben T.E.E.D. ismine dikkat çekeyim. İngiliz DJ Orlando Higginbottom’ın müziğine kulak verin. EP albümün adı “Tapes & Deezer”.
Farklı bir müzik kaynağı olması açısından rbmaradio.com adresine de bir göz atabilirsiniz bir ara.
CUMARTESİ ALBÜMÜ
“Matangi” / Maya Arulpragasam
Ortalık çılgın figürlerden geçilmiyor. Justin Bieber olsun, Miley Cyrus olsun... Bir de M.I.A. var. Aykırılığı, provokatif olmayı bir performans, bir meslek haline getirmiş fakat dikkat, bu işi hakkıyla yapabiliyor.
Sri Lanka kökenli Maya Arulpragasam dördüncü stüdyo albümü “Matangi”de dub, elektronik, ska gibi temel janrlarla memleketinin havalarını hatta Arap havalarını bir araya toplayıp zamane popuna şahane bir alternatif getiriyor. The Weeknd ile yapılan “Exodus” ve “Sexodus”, “Bad Girls”, “Come Walk With Me”, “Double Bubble Trouble”... Hepsini sevdim. Sıradan sıra dışılıklar ortamında dört elle sarılmak lazım bu albüme.
Bir “tabu” yazısı
Geçenlerde Marmaray açılırken “ter kokusuz yolculuklar” dilediğim için bir okurum eleştirdi, “Yazacak başka şey bulamadınız mı?” diye.
Ter kokusu bir tür tabu. Bazı insanlar paradan konuşamaz. Bazıları için cinsellik tabudur. Bazısı da terden bahsedemiyor. Burnumuzun direği kırılsa da böyle bir şey yokmuş gibi davranmaya devam ediyoruz. Birine ter kokuyorsun demek hakaret gibi algılanıyor. Hatta kimi zaman ırkçılık. Ter kokmak problem değil ama biri bunu dile getirirse vay haline.
Bu konuda ben de rahat değilim yanlış anlamayın. Benim için de tabu bu mesele. Metrobüs kullanıyorum, taksiye biniyorum, her gün birileri ter kokuyor ve kimseye bir şey söylemiş değilim bugüne kadar. Hatta bu yazıyı yazarken tiklenip üstümü başımı koklamaya başladım “acaba” diye...
Geçenlerde bir sohbette öğrendim terkokuyorsun.com diye bir adres varmış meğer. Bu adresten e-posta atarak “öhü, nasıl desem, ter kokuyor olabilirsiniz” demek mümkünmüş, kimliğinizi saklı tutarak. (Evet biliyorum, kötüye kullanmaya çok müsait bu adres.)