Mehmet Tez

Mehmet Tez

mehmet.tez@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Benim Tophane’m



Sekiz yılım her gün orada geçti. Okulum oradaydı. Bir-iki bakkal, otopark, simit ve poğaça fırını... Hepsi buydu. Civarda çoğunlukta olan Siirt ve Bitlislilerin okey, bilardo ve kağıt oynadığı sigara dumanı içindeki izbe kahveleri saymazsak tabii...



Kimse kusura bakmasın, leş gibi bir yerdi. Sekiz yılım her gün orada geçti. Okulum oradaydı. Boş, terk edilmiş, yıkık dökük, artık eski günlerinin hayalini bile yaşatamayan hüzünlü binaların, o binaların içindeki tinerci ve şarapçıların bulunduğu yerler çoğunluktaydı. Her yerde çöp vardı. Bir-iki tuhafiyeci, bakkal, otopark, züccaciye dükkanı, simit ve poğaça fırınları... Dükkanlar bunlardı.
Civarda çoğunlukta yerleşmiş olan Siirt ve Bitlislilerin okey, bilardo ve kağıt oynadığı sigara dumanı içinde izbe kahveleri saymazsak tabii.
Lisenin son yıllarında bizim okul çevresinde bir-iki yalandan “kafe” açılmıştı. Ama buralar sadece okulu kırıp serserilik yaptığınızda kağıt falan oynamaya ve sucuklu tost yemeye gidebileceğiniz kıytırık ve pis yerlerdi. Özlenecek bir yanı yok yani.
O zaman galeri yoktu dayağı biz yiyorduk
Yollar dökülüyor, her yer leş gibi kokuyor, bakımsızlıktan ve pislikten geçilmiyordu. Sabah karanlığında Galatasaray’da otobüsten inip aşağı yürürken korkudan titrediğimiz, hapçıların, keşlerin, orospuların delilerin dolandığı, hava kararınca kaçacak delik aradığınız bir yerdi Tophane ve Boğazkesen.
Şimdi bıçkın diye tarif edilen delikanlılar o zaman dövecek sanatsever, taşlanacak galeri bulamadıklarından bize dadanırlardı. En öteki bizdik.
Önce bir küçük çocuk peydah olur. Yanınızdaki kız arkadaşlarınıza ve size küfürler etmeye başlar. Siz “Ne oluyor aslanım, ayıp değil mi?” der demez köşeden abileri çıkar “vay küçük kardeşimizi dövdüler” diye. Simit fırınından Tophane Tayfun’a kadar kovalarlar. Yoldan geçen boynuzlu troleybüslerden birine kendimizi zor attığımızı o sırada troleybüsün boynuzunun çıktığını içeride mahsur kaldığımızı, şoförün araya girdiğini, sonra güç bela boynuzu takıp Karaköy’e doğru yola çıktığımızı hatırlarım.
Ayağı takılıp düşen dayağı yer. Çantasını kaptıran, düşüp kafasını gözünü yaran... Şimdi gülüp geçiyoruz ama o zaman ciddi korkardık, terörize olurduk.
Bugünlerde bazıları o dönemi “Çokkültürlü, herkesin birbirine saygılı olduğu güzide bir semtimiz vardı” diye yutturmaya çalışıyor. Galeriler, sanatçılar gelip bozmuş bu semti güya. Ne olur inanmayın. Öyle bir şey yok.
Niyetim kimseyi kötülemek, yargılamak falan değil, bütün netlikle manzarayı gerçekçi bir şekilde anlatmak.
Eğri oturalım doğru konuşalım. Şimdi sonunda Tophane uygar çağdaş bir semt olmaya başladı diye rahatsız olan bir kesim var. Hizaya getiremedikleri onlardan olmayan insanlar giderek artıyor. İşin ekonomik yönü de olabilir. Fark etmez. Kaba kuvveti haklı göstermez. Şimdi öteki tehlikesi büyük, o yüzden daha örgütlüler. Ve elbette Tophane’nin bütün sakinlerini temsil etmiyorlar.
İtalyan Lisesi 1888’den beri var orada. 100 yıldır öğrenciler gelip gidiyor ve hâlâ öteki muamelesi yapıyorsan geçen yıl açılan galeriyi taşlamışsın çok mu?
Ben şaşırmadım. Ama tarihin akışını taşla sopayla değiştiremezsiniz. Gelenler gelecek, gidenler gidecek. Biz bu dinamizme alışık milletiz. Zamanında nasıl göçle gelenler kendilerinden öncekileri rahatsız ettiyse bu da sancılı olacak. Bu bazı çevrelerin yorumladığı gibi yobazların içki içenlere saldırısı falan da değil, gelenekselleşmiş öteki düşmanlığıdır. “Bizim gibi olmayan defolsun gitsin” kafası Tophane’ye özgü de değildir.
Ama hak veriyorum. Eskiden “öteki”lerin sayısı azdı. Aşağı kovaladın mı gidiyorlardı. Şimdi sayıları arttı. Tophane’de telaş ve öfke ondan.



SORU-CEVAP


Ozzy Osbourne konseri 30 Eylül Kuruçeşme Arena
SORU: Son dakikada bilet fiyatı ucuzlar mı? Önceden alıp da zarara girmeyelim.
CEVAP: Böyle bir uygulama olmayacak. Bilet fiyatları ön sıra 200, arkalar 100 TL.
SORU: Ozzy’nin sahnesi nasıl? Çok yaşlı değil mi,
nasıl çalacak?
CEVAP: Adam turnede. Bütün dünya izliyor ve beğeniyor. Şov gayet güzel olacak. Ben 2005’te izlediğimde sahnede yer geldiğinde zıp zıp zıplıyordu. Ozzy sahne adamıdır. Gerekeni yapar, merak etmeyin.
SORU: Black Sabbath’tan da çalacaklar mı?
CEVAP: Evet çalacaklar. Hatta şarkılardan bazıları şöyle: “Bark At The Moon”, “Let Me Hear You Scream”, “Mr Crowley”, “Shot In The Dark”, “Iron Man”, “Killer Of Giants”, “I Don’t Want To Change The World”, “Crazy Train”, “Mama I’m Coming Home”, “Paranoid”, “War Pigs”. Daha ne olsun?
SORU: Kimlerle geliyor, grup nasıl?
CEVAP: Zakk Wylde yok biliyorsunuz. Onu yerine Yunan asıllı Gus G. var. Davulda Tommy Clufetos, basta Rob Nicholson, Klavyede Adam Wakeman olacak. Eşi Sharon da onunla birlikte olacak.
SORU: Ne zaman geliyor ne kadar kalacakmış?
CEVAP: Konser günü özel uçağı ile gelecek. Konserden sonra aynı uçakla gidecek. Gece kalmayacak. Sonrasında sortiye mortiye de gitmeyecekmiş büyük ihtimalle. Konser sonrası etkinlik yok yani.


BU GECE
Medeski Martin & Wood, IKSV Salon / 20.30 / 28-45 TL
-Kimdir? Üç isimden oluşan deneysel caz ve funk grubu.
-Neden gitmeli? Çok iyi enstrüman çalan
üç adet acayip sıkı adam. Kulaklarınızın pası silinir.
-Hangi albümünü dinleyelim? “Best of Blue Note Years 1998-2005” iyi bir derleme, genel anlamda fikir verir.
-Nasıl izlemeli? Ön sıralarda ritimle sallanabilir, dans edebilirsiniz. Bara yakın bölgelerde hızlı şarkılarda alçak sesli muhabbetler beklenebilir. Sessiz bölümlerde ise sahneye odaklanmakta fayda var (Hava durumu gibi oldu değil mi? Ne alaka demeyin, alttaki yazıyı okuyun.)


Konser izleme adabı üzerine...
Konuşmalı mı konuşmamalı mı? Yukarıdaki “bu gece” başlıklı kutunun son maddesi bununla ilgili aslında. Geçenlerde Tindersticks konserinde yine bir konuşma krizi yaşandı ve konu gündeme geldi. “Konu ne?” derseniz şu: Adam sahnede şarkısını çalıyor. Millet mütemadiyen konuşmakta, muhabbette, kimi bardan içki söylüyor, kimi arkadaşına sesleniyor... Böyle bir ortam. Ve elbette sahnedeki sanatçı rahatsız oluyor. Sanatçıyı izlemeye gelen rahatsız oluyor. Tatsızlık çıkıyor.
Bu ilk kez de olmadı. Cat Power’da, The Whitest Boy Alive’da ve daha pek çok konserde tanık olduk. Babylon’cular Tindersticks’in ertesi günkü konserinde sessiz olunmasını rica eden bir uyarıda bulunmuşlar. Galiba bundan sonra her konserde de belli uyarılarda bulunacaklar. Konsere gelenlere arzu edildiği gibi davranmadıkları takdirde mekandan çıkarılabileceklerini söylemeye kadar gideceklerini öğrendim. Belli ki bu durum herkesin canını sıkıyor. Peki çaresi var mı? Yoksa hangi konserde nasıl davranmalı bilgileri mi vermek zorunda kalacağız?
Ben bunun görgü kuralları ve sağduyu ile ilgili olduğunu düşünüyorum. Sahnede tek gitarla şarkı söyleyen biri varsa en önde onun sesini bastırarak mütemadiyen konuşmak ayıptır. Bunun için kural koymak bile abes.
Sahnede eğlenceli, insanları dans etmeye davet eden bir müzik olduğunda da oturup bön bön bakmanın bir manası yok. Bu ayarı insan hisseder.
İnsanların konseri izlerken “sussana be kardeşim” diye birbirine girmesi konserin atmosferini berbat ediyor. Konuşmaya meraklı olan “Paramı verdim, istediğimi yaparım” kafasını bırakmalı. Bu tip kulüplerin eğlence mekanı olduğu kadar konser salonu işlevi gördüğünü de hatırlamalı.
“Sahnedeki adamı izlemeye değil muhabbete geliyorlar” diyenlere de şunu hatırlatırım. Sadece tanıyanlarla bu kadar gece kulübü, konser ve eğlence çarkı dönmez. O “konuşan” adamın aldığı bilete, içtiği içkiye ihtiyaç var.
Biraz sağduyu, biraz görgüyle hallolmalı bu işler. Asıl davetiyeyle girenler çok konuşuyor görüşüne ise katılmam. Genelleme yapmak yanlış olur.