Londra’da çöpleri doğru ayırmak ve doğru kutulara atmak, bu şehre yeni gelenlerin ilk öğrenmesi gerekenlerden. Ne kadar öğrenirseniz öğrenin, kendinizi elinizde bir atık, çöpün başında “Bu nereye gidiyordu şimdi” derken bulabiliyorsunuz.
Her evde geri dönüşüm için çöp kutusu, geri dönüşüme gitmeyecekler için çöp kutusu ve yiyecek içecek artıklarının konduğu üçüncü bir çöp kutusu var. Havaleli karton kutu, ambalaj eğer binaların dışında duran konteynerlere sığmayacak gibiyse onların da bizzat sizin tarafınızdan götürülüp geri dönüşüm merkezine atılması gerekiyor. Belediyenin çöpçüleri bunları almıyor.
Bazı ambalajların bazı kısımları geri dönüşüme giderken, aynı ambalajın diğer kısmı normal çöpe gidiyor. Sizin bunu bilip, olayı çözüp, ayırma işini evde yapmanız lazım. Karton üzeri vakumlanmış naylon ile paketlenmiş bir gıda mesela. Karton ve naylon ayrılacak. Yoğurt kutusunun ağzını kapatan plastik ayrı, kutu ve kapak ayrı. Tabii temizlendikten sonra.
Her çöp kutusunun yine ayrı özelliklere sahip torbaları var. Bu torbalardan başka bir torbaya (mesela alışveriş poşetine) konmuş çöpler toplanmıyor. Yanlış torbaya konmuş çöp toplanmıyor. Küçük parçalar halinde yassı bir hale getirilip konteynere konmamış kâğıt, karton atık, vs toplanmıyor.
Geçenlerde bizim binada yaşanan krizin nedeniydi çöp. Sabah dışarı çıkarken bir çöp konteynerinin üzerinde kırmızı bir kâğıt ve bir not bulduk. Yazıda konteynerin usule uygun düzenlenmemiş olduğu belirtiliyor, bu yüzden de belediye aracı tarafından toplanmadığı ifade ediliyordu. Ancak neyin yanlış olduğu söylenmemişti. Bizim bina sakinleri olarak bu sırrı çözmemiz bekleniyordu.
Elbette önce mail grubunda konu ele alındı. Kimse yanlış paketleme yaptığını kabul etmek istemiyordu. Altta oturan yaşlı çift “Efendim, 25 yıldır burada oturuyoruz, başımıza böyle bir şey ilk kez geliyor” derken yeni gelen ve üst kata taşınan genç aileyi kastediyor olmalıydı. Çünkü biz de nerden baksanız birkaç yıldır buradaydık ve hamdolsun, çöplerimizi nasıl ayıracağımızı öğrenmiştik.
Ama işte insanın içine şüphe düşmüyor da değildi. Acaba muzun kabuğunu Türkiye’den kalma bir alışkanlıkla yanlış yere mi atmıştım? Eve söylediğim hamburgerin kartonunu ketçaplı bir şekilde geri dönüşüme koyduğum, belediye işçilerinin dikkatli gözleri tarafından fark edilmiş miydi? Ya da belki de içinde domateslerin bulunduğu küçük karton kutuyu tam olarak bastırıp ezememiştim.
Şimdi kim çöpleri karıştırıp tek tek poşetleri kontrol edecek ve yanlışı bulacaktı.
Bu düşünceler ve şüpheler içimi kemirirken, bahçe katındaki komşu konteyneri açıp baktığını, kurallara uymayan bir adet siyah poşet bulduğunu attığı mail ile haber verdi. Bütün gün boşuna kendime eziyet etmiştim. Siyah poşet bizim değildi. Ancak üst kata yeni taşınan genç ailenin babasının “Bundan sonra dikkat edelim de başımıza böyle bir şey gelmesin” diyerek topu başkasına atmasını bir kenara not ettim. “Pardon, biz yapmışız” demek bu kadar zor muydu? Faili meçhul siyah poşet konusu şimdilik kapandı ama komşular arası bağlar önemli ölçüde zedelendi. Toplumsal yapımızın temeline dinamit gibi konan siyah çöp torbası belleğimizde derin bir yara açtı.
O yüzden bu işi sizin adınıza yapan kâğıt ve atık toplayıcılarının değerini bilin. Onları sokakta görünce selam verin, bir şeyler ikram edin. Ne kadar önemli bir iş yaptıklarını unutmayın.
Sıvıları geri püskürten boya uygulaması!
Londra’nın gece hayatının kalbinin attığı semtlerden Soho bu günlerde ilginç bir uygulamaya sahne oluyor. Semtin bazı duvarları özel bir sprey boyayla boyanmaya başladı. Sprey boya suyu geçirmiyor, üzerine dökülen herhangi bir sıvıyı aynen geri püskürtüyor. Amaç yeteri kadar içtikten sonra kendilerine bir tuvalet bulmak yerine ihtiyaçlarını sokakta giderenlere bir ders vermek. Bu boyayla boyanmış duvarda hacet giderenler, kendi idrarıyla bir güzel ıslanmış olacak. Westminster yerel meclisinden yapılan açıklamada, kısaca “pee paint” adı verilen boyanın sokakların, duvarların ve dükkân önlerinin temizliğine bir çare olmasının umulduğu dile getiriliyor. Yazılı açıklamada, özellikle Kovid önlemlerinin hafifletilmesinin ardından canlanan gece hayatıyla birlikte bu sorunun misliyle geri geldiği belirtilmiş. Semtin idrardan temizlenmesi için yılda 950 bin pound harcandığı da bir not olarak eklenmiş.
Soho’nun her yerine acil durumlar için QR kod çıkartmaları konulması da bir diğer önlem. Bu kod size en yakındaki ücretsiz tuvaletin yerini gösterecek. Hali hazırda sokağı tuvalet olarak kullananlara uygulanan bir ceza yok. Ancak işte bu tip önlemler alınabiliyor.
Eski mahallem Moda ve genel olarak Kadıköy’de bu tip bir uygulamaya ihtiyaç duyan sokakları hatırlıyorum. Belki bir çare olur.