“Bizim neslin görmediği bir uzaylı istilası kaldı.” Geçen gün birisi yazmış. Aklımın köşesine yer etti. Hakikaten insan düşünüyor, daha ne göreceğiz, nükleer felaket mi? Uzaylı istilası mı?
Tarihe tanıklık etmek böyle bir şey olsa gerek. Yalnız gelecek nesillere hiç tavsiye etmiyorum. Tarihe tanıklık etmek çok sıkıcı bir şeymiş sevgili gelecek nesil.
Siz evinize kapanıp müzik dinleyip, klasik yönetmenlerin sinemasına sarın, Rus, Fransız ve Türk klasiklerini okuyun. Dostoyevski, Balzac, Kemal Tahir, ileride gündem diye size dayatılacak saçmalıktan çok daha güncel olacak her zaman. Bir de birbirİnizi sevin. Bana inanın, böylesi en güzeli.
Bir yandan ileride çocuğuma anlatacağım çok hikâye var diyorum, öte yandan, ya hasta mısın, çocuk bu saçmalıkları ne yapsın diyorum. Bu kadar saçma sapan insanın adını, yaptıklarını öğrenerek neden kendine eziyet etsin çocuk?
İnsan bunları tarih diye anlatmaya utanır.
1 yaşımdayken 12 Mart Muhtırası olmuş. 10 yaşında darbe gördüm, 12 Eylül. 28 Şubat’ı ve 27 Nisan’ı ayrı, 46 yaşında bir de darbemsi gördüm. Silahlar patladı, Meclis bombalandı, tanklar köprüyü kapattı, halka ateş açtı, başbakan olan biteni tankın yanından geçerken “Hayrola, n’oluyo hemşerim” diye yanındakilere sorarak öğrendi, Cumhurbaşkanı eniştesinden haber aldı, Facetime’dan halka seslendi...
Genelkurmay Başkanı desen, o sırada esir alınmış. Bunları hep beş yıl önceye kadar çok sevilen birtakım İslamcılar yapmış. Meğer onlar iyi adam değilmiş, teröristmiş. Kandırılmışız...
Nesini anlatayım bunun ben çocuğuma? “Siz manyak mısınız baba” dese verecek yanıtım yok.
1989’da Berlin Duvarı yıkıldı, 1991’de SSCB yıkıldı. Hayat devam etti. Doğu Bloku komple AB üyesi oldu, kalkındı. Yugoslavya dağıldı ayrı ayrı devam etti. Çoğu AB üyesi artık, turizm patlaması yaşıyorlar, ekonomileri iyi, kişi başı milli gelir bizden fazla. İç siyasetlerini halletmiş durumdalar. İstikrarsa istikrar.
Biz dünya lideriyiz, ama bu hesapta- yıkılıp parçalanan ülkelerin hepsi bizden iyi durumda. Ne dediysek kimseye kabul ettiremiyoruz, ne istesek tersini yapıyorlar. Ha bire birilerinden özür diliyoruz. Neyin lideri olduk biz, bir anlasak?
El âlem atı aldı Üsküdar’ı geçti, biz ne yaptık? Biz tarihe tanıklık ettik. Baktık durduk.
O zaman da Kürt sorunu konuşuyorduk, şimdi de.
O zaman da silahlar patlıyor, köyler basılıyordu. Şimdi de.
O zaman da gelecek bahara bu iş bitecekti. Şimdi de.
O zaman da devletin içinde devletlerden, gladyolardan söz ediyorduk, şimdi de.
O zaman da dolar yükseliyordu, şimdi de.
O zaman da AB’ye giremiyorduk. Şimdi de...
O zaman da bizim hiç kabahatimiz yoktu, hep iç ve dış düşmanlarla çevriliydik, şimdi de.
O zaman da herkesin borcu vardı, şimdi de.
Apolitik nesilmiş... Politik nesil, politika yapılan yerde, politik sistemin işlediği yerde güzel. Bizde politika yok ki nesli olsun? Bir çıkar dünyasıdır gidiyor. O yüzden, siz de politik oluyorum falan diye Twitter’da kendinizi paralamaktan vazgeçin. Gidip serin bir yerde kitap falan okuyun.
11 Nisan 1954 dünyanın en sıkıcı günüymüş. Algoritmaya göre o yıl, o pazar günü ne bir ünlü doğmuş, ne bir ünlü ölmüş, ne de dünyada dişe dokunur bir olay olmuş.
Darısı başımıza. Her günümüz 11 Nisan pazar olsun arkadaşlar.
Özay Şendir
F-35 meselesinde kitabın orta yeri...
29 Kasım 2024
Didem Özel Tümer
Ankara’da ‘değerlendirme’ kulisi: Öcalan ile kim görüşecek
29 Kasım 2024
Abbas Güçlü
Diploma mı, meslek mi?
29 Kasım 2024
Abdullah Karakuş
Bölgede satranç ve terörle mücadele
29 Kasım 2024
Mehmet Tez
Suudi Arabistan başarabilecek mi?
29 Kasım 2024