Amy Winehouse nesli tükenen rock yıldızlarının sonuncusu. Salata yiyip vitamin kullanmıyor. Oysa bu dünyada artık geçerli olan bu
Amy Winehouse sistemin kolayca ele geçirip ehlileştirebileceği türden bir tip değil. Ticari korkuları yok. Brezilya’da tanesi bir milyon dolara konser vermeye gidiyor, bir gece önce sporunu yapıp uyuyacağına mini barı boşaltıyor.
- Amy Winehouse bir bağımlı ve tedavi olmayı reddediyor. Evet, kendine çok yazık ediyor ama bu onun karakteri...
-Çünkü süt içerek Amy Winehouse olunmuyor. Başka türlü basın sizi takip etmiyor, insanlar hayatınızı merak etmiyor, konserinize gelmiyor.
-Winehouse şöhret yönetimi diye bir şey bilmiyor. Böyle bir derdi de yok.
Amy Winehouse her şeye rağmen trendlere göre üçüncü dünya ülkesinden çocuk evlat edinen, kiminle boşanıp kiminle evleneceğine kariyer danışmanlarıyla karar veren pek çok dünya yıldızından daha samimi geliyor bana...
Bazıları uslu olmak istemiyor. Herkesin umursadığını umursamıyor kapitalist dünyamızda...
“İnek”lerin konseri
Berlin’de Columbia Halle diye bir yer. Kapı kalabalık, içerisi de öyle. Birazdan Bright Eyes konseri başlayacak. “Nerd” konserini özlemişim. Nerd demek “inek” demek. Amerikalılar her şeyi bilen, çalışkan, ama asosyal öğrenciler için söyler bunu. Dalga geçilen bu “nerd” kavramı bilgisayar nerd’leri dolar milyarderi olunca cool olmuş hatta gözlükler, askılı pantolonlar falan moda olmuştu...
Berlin’deki konserde 1500 kadar müzik “nerd”ü kendileri gibi “nerd” olan Conor Oberst’ü yani Bright Eyes’ı dinlemeye gelmiş. Herkes sessizce izliyor, şarkılar bitince alkışlıyor.
Sosyalleşme pek yok, şarkı esnasında konuşan yok. Tepkiler tam yerinde. Ne eksik ne fazla.
Bizim buralarla karşılaştırınca çok farklıydı. Bizde ya konser boyunca konuşan var, ya hiçbir şeye tepki vermeyen ya da sürekli “yeaoooo vauuuvv!” diye bağıranlar. İlginçti “inek” konseri...
Ahmet Kaya’ya yapılan!
Çok başka sıfatlar kullanılabilir geçen pazar bir gazetemizde yer alan “şey” için. Ben gördüğünüz gibi “şey” demekle yetindim.
Mezarlıkta yapılan şov beni bir insan olarak, bu memleketin bir yurttaşı, bu toplumun hafızası olan bir ferdi olarak rahatsız etti.
Bilmem söylemeye gerek var mı, bir kişinin kendi hakkında söylenen, yapılan, edilene tepki veremeyeceği en aciz hali ölü halidir. Ölü size “yapma” diyemez. “Defol git başımdan” da diyemez.
Ahmet Kaya bir kez daha, hem de mezarında mağdur oldu.
Helallik isteyenlere ben hakkımı
helal etmiyorum. Böyle biline...
Zagaband
Zagaband’i “Zaga” programından tanıyorsunuz. İlk albümleri “Z Raporu”nda 10 şarkı var. Dinlerken 80’lere döndüm desem yeridir. Van Halen, Winger, Dan Reed Network, Poison, Foreigner, Black Crowes gibi, dinlediğim bir sürü grup gözümün önünden geçti. Old school yani eski usul rock seven biri için cennete gitmek gibi.
İTİRAF EDİYORUM
- Berlin’i seviyorum çünkü her yerdeTürkler var. Unter Den Linden’de yağmurda kaçmak için sığındığım bir büfede masanın üzerinde terk edilmiş iki ince belli görünce bir hoşuma gitti ki...
-İki gündür sadece Jamiroquai dinliyorum. Eski-yeni ortaya karışık bir liste yaptım, kulaklığı takıp mahalleyi arşınlıyorum. Yarınki konsere dev hazırım. Ha bu arada yeni albümden “White Knuckle Ride” ilk favorimdi. Şu anda gönlüm “Blue Skies”da...
-Almanca bir şarkı ezberlemek ve sanki Almanca biliyormuş gibi mırıldanmak istiyorum. Önerisi olan?
-Yaza damgasını vuracak şarkı yapmak kotaya bağlansın istiyorum.
-Tom Cruise’un 80’lerdeki bir rock yıldızını canlandırdığı filmden kareleri görünce bravo dedim. Adam işini iyi yapıyor, olmuş bu iş.
Bir müzikal uyarlaması
olan “Rock of Ages” 2012’de vizyona girecek.
Güne başlarken dinlenecek 7 şarkı
- “Heart Attack ” - Raphael Saadiq
-“Laura ” - Girls
-“Brick By Brick” - Arctic Moneys
-“Remember Last Time” -
Avi Buffalo
-“I’m Not the One” - The Black Keys
-“Bu Sabahların Bir Anlamı Olmalı” - Vega
-“Blue Skies” - Jamiroquai