Mehmet Tez

Mehmet Tez

mehmet.tez@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Arctic Monkeys’in ilk albümünün çıktığı günü dün gibi hatırlıyorum. 15 yıl olmuş ve bu durum elbette beni yaraladı

15 yıl önce 15 yıl sonra



Arctic Monkeys’in “Whatever People Say I Am, That’s What I’m Not” adlı şahane ilk albümünün 15’inci yılıydı geçen hafta. Albüm 23 Ocak 2006’da yayınlandığında Birleşik Krallık tarihinin en hızlı satan albümü olmuştu. Halen de bir grup tarafından yayınlanan en hızlı satan albüm unvanını taşıyor. Böyle bir unvan varsa tabii. Rekor Adele’in 2015 yılında çıkardığı “25” adlı albümünde, 850 bin adetle. Bir not gireyim; Adele bu yıl yeni albümünü yayınlayacak. Muhtemelen kendi rekorunu kıracak.

Konuyu dağıttım. Arctic Monkeys’in ilk albümünün çıktığı günü dün gibi hatırlıyorum. 15 yıl olmuş ve bu durum elbette beni yaraladı. İçten içe “yuh” dedim. Geçenlerde Instagram’da Jarvis Cocker’ın da hatırlattığı gibi “geçmiş yabancı bir ülke”ymiş (The past is a foreign country) gerçekten. Bu albüm yayınlandığında MySpace vardı. Last FM dinlenirdi. MySpace’te bir sayfası olmak çok mühimdi. YouTube’a koyduğu videolarla ve kayıtlarla dikkatleri çeken bağımsız müzisyenlere daha şaşırıyorduk. Bak YouTube’da ünlendi bunlar falan diyorduk. TikTok zaten yoktu. Twitter yoktu. Whatsapp yoktu. Sheffield’lı Arctic Monkeys işte böyle bir ortamda YouTube’u kullanarak adını duyurmuştu. O yüzden müzik basını olarak çok ilgileniyorduk onlarla. Yeni bir yol açılmıştı ve işte canlı kanıtı onlardı. Artık firmalar, prodüksiyon şirketleri sanatçılara şunu yap bunu yap, yalnız biraz da klavye koyalım falan demiyordu. Herkes bildiği gibi yapıyordu ve internet tek gerçek yargıçtı. Müziğin demokratikleşmesi özgürleşmesi falan gibi müthiş hoş ama aceleci laflar edenler vardı. Bu heyecanla biz de neler neler söyledik. Oysa internet özgürlükten başka her şeyi getirdi müziğe ve sanata. Bu da ayrı bir konu.

Dönemin ruhuna tersti

Arctic Monkeys’in bu enerjik rock albümü dönemin ruhuna hafiften de tersti. 2000’lerin ilk yarısından itibaren hip hop ve indie müzik pek çok ülkede ana akım olmaya başlamışken bir punk/garage revival albümünün, hızlı hızlı konuşur gibi şarkı söyleyen 20 yaşındaki Alex Turner’ın ve arkadaşlarının (beş kişi sonradan dörde indi) 13 adet ortalama 2.5 dakika süren kısacık şarkıyla ortaya çıkması heyecan vericiydi. Gidişatın tersine ortaya çıkan ve başarılı olan her şey gibi ilginçti. Ve tabii ki ekip çok iyiydi. İyi müzisyenlerdi. Canlı çalıyorlardı, konserlerle ünlenmişlerdi zaten. Yıllar içinde Arctic Monkeys’in müzik merakı hiç bitmedi. Her albümde yeni kapılar açtılar. “AM” ile klasik rock albümler listesine bir daha çıkmamak üzere girdiler. “Tranquility Base Hotel&Casino” ise benim kişisel favorim. Asla bıkılmayan albümler bunlar.

Artık albüm çok az. Punk rock kalmadı, revival’ı da çok çok az. İnternet ve sosyal medya yepyeni fikirlerin çıktığı değil, aynı tıpkı şeylerin durmadan aynı şekilde ve aynı formatlarda kitlelere sunulduğu yer haline geldi. Ve “big business” artık neredeyse bu alanın tamamına hakim. Yani internet özgürlük, çoğulculuk ortamı gibi görülse de aslında sistem internet öncesindeki aktörlerin insafına kalmış durumda. Bu harika albüm üzerinden hem “vay be 15 yıl olmuş ha” demek hem de 15 yılda nereden nereye gelindi azıcık hatırlamak istedim.

Ne var ne yok

15 yıl önce 15 yıl sonra



Pinhani, ilk kez İngilizce bir şarkı yaptı. Adı “Tomorrow is a Beautiful Day”. Grubun bitip tükenmeyen ısrarcı iyimserliği bu şarkıda da mevcut. Devamı gelecekmiş İngilizce şarkıların. Türkiye dışındaki “world music” dinleyicisine ulaşmak için atılmış bir ilk adım.

Pentagram, yeni albümünü pek yakında piyasaya verecek. Öncesinde bu hafta ikinci single yayınlandı. Adı “Sur”. Ogün Sanlısoy’un vokallerde olduğu güçlü bir rock şarkısı. Ogün’ün yeni albümü de pek yakında piyasada olacak. Rock âleminden çok güzel haberler bunlar.

“YouTuber’dan müzisyen olur mu?” sorusu sanırım bir dönemin “mankenden şu olur mu bu olur mu”suyla aynı yere düşüyor. Evet, olur neden olmasın. Yetenek varsa ve çok çalışınca her şey olabilir.

BEGE’nin bu cuma yayınlanan albümünün adı “BEGEFENDİ”. Mustafa Balbay’ı kıskandıracak bu başlık altında popüler YouTuber Berkcan Güven (aka BEGE) 4 milyon takipçisine, “Ben de rap yapabiliyorum üstelik rapper kankalarım da bana destek çıktılar demek ki bende bir şey gördüler” mesajını veriyor. Kanala girince BEGE’nin anneannesinin videoları arasında bir yerlerde albümü de dinleyebilirsiniz. Murda ile bir düet yapmışlardı. Bu albümde var. Ama sanırım en iyi parça R&B starı adayımız Emir Taha ile olan düet “B.S.G”. Neyin baş harfleri bunlar? Şarkıyı dinleyince anlarsınız. Bu arada albümün “clean” versiyonu yok.

Tan Tunçağ, Cava Grande adlı elektronik projesiyle yeni müzikler yayınlamaya devam ediyor. Bu hafta yeni bir albüm geldi. Adı “Hollow Shell”. “Still Life” albümdeki favori şarkım. Elektronik müzik dinliyorsanız gözden kaçırmayın.

Brezilya’dan dünyaya

15 yıl önce 15 yıl sonra



Larissa de Macedo Machado, profesyonel ismiyle Anitta, Brezilya’nın en büyük starları arasında. Bu ara büyük dünya starları arasına girmeye de çok yakın. Brezilya müzik sahnesi dünyanın kalan kısmından çok farklı dinamiklere sahip. Aslında Türkiye’ye çok benziyor. En popüler müzikler yerel türler altında yer alıyor. Tamamen kendine has starları olan dünyaya sanıldığı gibi çok da açık olmayan bir pazar. Sertanejo (Brezilya kırsalından çıkma yerel funk müziği) ve reggaeton starları dinlenme rekorları kırarken ülke dışında isimleri pek bilinmiyor. Mesela 2016’daki Olimpiyat Oyunları açılış töreninde sahneye birlikte çıktığı Gilberto Gil ve Caetano Veloso kadar bilinmiyor Anitta, ülkesinde büyük bir star olmasına rağmen. En son Cardi B’yle yaptığı düet sonrasında dünyada hayli popüler oldu. Bir süredir herkesin gündeminde. Bu hafta da yeni bir şarkı yayınladı. “Loco”, eğer dinleyicisine ulaşırsa Türkiye’de de hit olabilecek potansiyele sahip. Bu arada Brezilya’nın en popüler müziğini keşfetmek isterseniz: “Sertanejo, enter.”