Mehmet Gündem

Mehmet Gündem

mehmet.gundem@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Mehdi Eker, kaderin cilvesi, bir zamanlar ‘sakıncalı’ ilan edilip uzaklaştırıldığı kurumda 9 yıldır bakanlık koltuğunda oturuyor. Eker’le çözüm sürecini ve Cumhurbaşkanlığı seçimlerini konuştuk

EKER KİMDİR?

1956 yılında Diyarbakır’da doğan Mehmet Mehdi Eker, Veteriner Hekim, Hayvan Sağlığı Ekonomisi ve İşletmeciliği Doktoru. 59., 60. Hükümet’te Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı olarak görev yapan Eker 61. Hükümet’te de yine bu görevi yapıyor. Diyarbakır Ziya Gökalp Lisesi ve Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi’nden mezun olan Eker, İngiltere’de Aberdeen Üniversitesi’nde Tarım Ekonomisi alanında master, Ankara Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü’nde doktora yaptı. Lalahan Hayvancılık Merkez Araştırma Enstitüsü’nde müdür yardımcılığı, İBB Veteriner İşleri Müdürlüğü, Tarım Bakanlığı Tarımsal Üretim ve Geliştirme Genel Müdür Yardımcılığı, Koruma ve Kontrol Genel Müdürlüğü ve Bakanlık Müşavirliği görevlerini üstlendi.

Haberin Devamı


Tarım Gıda ve Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker Diyarbakır milletvekili. Bismil’de doğup büyüyen Eker, Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi’nde okurken bakanlığa memur olarak adım atmış. Sonraki yıllarda teşkilatın her kademesinde görev almış ve 28 Şubat sürecinde bir anlamda tasfiye listesine girmiş.
Kaderin cilvesi, Mehdi Eker, bir zamanlar ‘sakıncalı’ ilan edilip uzaklaştırıldığı kurumda 2005 yılından beri bakanlık koltuğunda oturuyor. Eker ile Diyarbakır’ı neden alamadıklarını, çözüm sürecini, BDP’nin gündeme getirdiği özerkliği ve cumhurbaşkanlığı seçimlerini konuştuk.

Diyarbakır’ı alamadınız. Sanki pek iddialı da değildiniz?

Özerklik içi boş bir siyasi söylem


- Sandık varsa ve halkın reyi ise rey ipotek altında olamaz. Bütün mesele bunun anahtarını bulmak ve o iradenin tezahür etmesini sağlamak. Kazanamadık ama oylarımızı önemli ölçüde artırdık.

'Baskı vardı’

Ak Parti gibi iddialı bir parti oylarını artırmakla mı teselli oluyor?

- Diyarbakır’daki seçimlerle alakalı bazı faktörler var. Birincisi, biz orada tarihi, sosyolojik bir sürecin sonuçları, onun komplikasyonları ve travmalarıyla mücadele ettik. Yani 80 yıllık problemler. Oluşmasında katkımız olmadığı ve bizimde mağduru olduğumuz sürecin komplikasyonları. İkincisi, iktidarımız boyunca kaydedilen ilerleme ve rahatlamalara rağmen kırsalda tam olarak bunun tam karşılığı yok. Yer yer baskılara, tehditlere de şahit olduk.

Haberin Devamı

Ne tür tehditler?

- Adaylarımızı telefonla arayıp çekilin demeye varıncaya kadar... Bu tür şeyler de oldu ama önceki seçimlere göre şehir merkezlerindeki gerginlik daha az.

‘En genel seçim’

Seçim, yerel seçim olmaktan çıktı mı?

- Evet, 30 Mart, en genel yerel seçim oldu. Belediye seçimlerinde, hizmetle siyaset arasında ilişki kuramadı seçmen.

Seçmen, tercih değiştirmekte zorlanıyor, oyunu kimlik gibi mi algılıyor?

- Benim de söylemeye çalıştığı bu. Şuuraltı devreye giriyor. Eğer 40 bin insan hayatını kaybetmişse, toplumda, sokakta, evlerde hala bu travmanın izleri var. Binlerce insan hapse girmişse, bunun bir karşılığı var.

‘Çözüm yakın’

Haberin Devamı

Yani sorun devam ediyor...

- Umut var, hiçbir dönemde olmadığı kadar çözüme yaklaşıldı. Ama tam olarak insanların ‘Evet bu iş çözüldü ve silahın gölgesi kalktı’ dedikleri durum henüz teşekkül etmedi. Ne zaman ki silahın gölgesi kalkarsa tam olarak çözüme kavuşur.

Bu uzak mı, yakın mı?

- Çözüm sürecinin başarıya ulaşmasıyla alakalı. Türkiye’de son bir yılda yaşananların çoğu bununla ilgili... 17 Aralık’ı da bu bağlamda değerlendiriyorum.

‘Hedef Türkiye’nin huzurlu olmasıdır’

Çözüm sürecini çok konuşuyoruz da, bana şu çözüm sürecinin bitmiş halini anlatabilir misiniz? Nedir son kare?

- Çözüm süreci şudur: Türkiye’nin 30 yıldır kanayan yarasının tedavi edilmesidir. Bu elbette ki bir süreçtir ve buna açık net herkesin bildiği anladığı kavramlarla bir tanım yapmak kolay bir şey değil. Hedef Türkiye’nin huzurudur.

Biraz daha açalım mı?

- Sorun üreten bir terör var. Önce, sebeplerini ortadan kaldıracaksın ki sonuçlar değişsin. Bu da demokratikleşmeyle olacak. Kürt vatandaşlarımızın, kimlikle ilgili, kültürel haklarının tanınması, bilinmesi, kabul edilmesi, uygulama alanı bulması ve insanların bundan tatmin olması artık ‘Benim böyle bir derdim yok’ demesi, birilerinin de kalkıp bunun üzerinden, ‘Bak işte bizim hâlâ şu haklarımız verilmedi’ diyemeyeceği meşru zeminler dışında çare arayışına girilmeyeceği bir durum.

İktidar, bölge halkı, BDP, İmralı ve Kandil çözüm sürecinden aynı şeyi mi anlıyorsunuz? Yani aynı içerikten mi bahsediyoruz?

- Makul olanı ve halk nezdinde kabul edilebilir olanı meşru olanı konuşuyoruz. Yeni sorunlar üretmeden bu sorunun çözülmesi esastır.

‘Üniter yapı esastır’

Bu kırmızı çizgileriniz mi?

- Evet, hem hükümetin hem de devletin kati çizgileridir. Türkiye’nin üniter yapısı esastır. Yani tek bayrak, tek millet, tek vatan... Buna gölge düşürebilecek bir yapı düşünülmez. Diğer vatandaşlarımızın da başı hep dik olacak.

Fakat kabul edelim çok bilinmeyenli bir denklem gibi. Aktörlerin ayrıştıkları noktalar birer soru işareti olarak duruyor?

- Bu bizden çok diğerlerinin sorunu.

Ama bu olmadığı sürece çözüm sürecinin yaygınlaşmasının önünde bir set işlevi görecekleri ihtimalı kuvvetli.

- Onların üzerinden siyaset yaptığı meseleler ortadan kalkarsa, siyaset tarzının şartları da ortadan kalkar. Ya kendi dönüşür ya da halk tarafından dönüştürülürler. Biz, terör örgütünün istismar ettiği konuları tamamen ortadan kaldırdığımızda, birisi kalkıp da ‘Ben sadece şu etnik yapının partisiyim
ve sadece onun üzerinden siyaset yapacağım’ diyemez.

‘Bu, Ak Parti’nin Ankara’sı’

Diyarbakır, Ankara’nın bakışını hissedip güveniyor mu?

- Kesinlikle. Ankara dediğim bu bizim Ankaramız. Yani Ak Parti’nin Ankara’sı...

Diyarbakır Belediye Başkanı Gültan Kışanak’ı tebrik ettiniz mi?

Bir fuar açılışında yüz yüze tebrik ettim. Ahmet Türk beyi de aradım tebrik ettim, diğer arkadaşlardan da aradıklarım var.

Gültan Kışanak’ı tebrik ettim

Gültan Kışanak Diyarbakır Belediye Başkanı oldu. Mazisine baktığınızda ne diyorsunuz?

- Aslında Diyarbakır’la uyuşmuyor. Fakat sonuçta yüzde 55’e yakın oy aldı ve kazandı. Şimdi bunun üzerine uyuyor mu uymuyor mu demenin bir manası yok.

‘Acısını dillendiremeyen var’

Diyarbakır Cezaevi’nde işkence görmüş birisinin, aynı kente belediye başkanı olması manidar, sembolik anlamı var.

- Az önce konuştuk ya, 80 yıllık hatalar zincirinin travmaların tezahürü. Acı çekenler, cezaevinde kalanlar, hayatını kaybedenler, sokaklarda faili meçhul cinayetlere kurban gidenler, cezaevlerinde dışkı yedirilenler, insanlık dışı işkenceler maruz kalan insanlar, dili yasaklananlar, kaba muameleye maruz kalanlar dışında sosyal baskı altında olup o acısını ve baskısını dillendirmeye bile takati olmayan ama onun derinden psikolojik baskısını hissedenler ve yaralananlar var.

‘Acıları beslemek anlamsız’

İnsanlar en nihayet oy verirken bunların hepsini düşünüyor.

- Evet, ama biz de diyoruz ki, doğrudur, bütün bu acılar yaşandı ama artık bu acıları yarıştırmanın, bu acıları beslemenin bir anlamı yok. Yeni acılar yaşanmasına fırsat vermeyelim.

Ama insanları inandırmak kolay değil, zaman alıyor?

- Muhakkak. Sadece bir tek şehri ele almayalım, Güneydoğu Anadolu bölgesinin toplamında oylarımızda artış var. Sayın Başbakan’ın ve Ak Parti’nin aldığı oy çözüm sürecinin barışa dönüşmesiyle ilgili umut verici.

Diyarbakır’la Ankara arasındaki mesafe kısalıyor mu?

- Kısalıyor, kaygılar gidiyor ve empati gelişiyor. Ankara diyor ki: Devletin vatandaşlarında aidiyet duygusunu geliştirmesi şart. Bunun için de ülkenin hangi ucunda olursa olsun vatandaşlarının, tarihi, sosyolojik, politik, iktisadi, sosyal ve güncel bütün sorunlarına çözümler geliştirmesi gerektiğini biliyor...

‘BDP, Kandil ve İmralı arasında bütünlük yok’

BDP’nin gündeme getirdiği ‘özerklik’ söylemi sizi tedirgin ediyor mu?

- Özerklik söylemini ciddi bulmuyorum. Uygulanabilir değil, içi boş bir siyasi söylem. Bu süreçte farklı bir şey söylemek için söylenmiş gibi. Bunun, kendi iradeleriyle geliştirdikleri bir husus olduğunu da pek düşünmüyorum.

BDP, Kandil ve İmralı arasında bütünlük görüyor musunuz?

- Bence orada da bütünlük yok. Biraz herkes kendi noktasından bakıyor, kendine göre bir şeyler söylüyor.

Bu üçlü arasında size göre hangisi daha rasyonel bir politika dillendiriyor?

- Bir değerlendirme yapmam doğru değil. Türkiye’de iç barışa katkı sağladığı ve destek verdiği sürece olumlu bakar ve destek veririm.

Öcalan’ın duruşu?

- Mesajları tabi pozitiftir. Yani halkta bir karşılığı varsa...

Devlette karşılığı var mı?

- Bu meselenin barış içerisinde çözülmesine katkı sağlıyorsa olumludur.

‘Erdoğan Köşk için kararını vermedi’

Cumhurbaşkanlığı seçimleri var. Genel Başkanınız Köşk’e çıkacak mı?

- Sayın Başbakanımızın öyle bir iradesi olursa gider ve kazanır.

Peki karar verdi mi?

- Bence henüz değerlendiriyor.

Giderse parti ne olur?

- Kurumsallaşmasını sürdürür.

Kimi Başbakan olarak göreceksiniz?

- Partinin ilkelerini bilen, ruhunun oluşmasında katkısı da bulunan, partimiz bünyesinde camiamızda çok değerli insanlar olduğuna inanıyorum.

‘Gül’le yakınlar’

Cumhurbaşkanı Başbakanlığa döner mi?

- Sayın Cumhurbaşkanımız partimizin kurucularından ve Başbakanımız. Bizim için çok değerli eski parti büyüğümüz.

Bu konuda nasıl karar verilecek?

- Başbakan ve Cumhurbaşkanının aralarında konuşurlar. Onların aralarında özel bir hukuk var.

Bu yeterli mi?

- Herkes bilir ki Tayyip Erdoğan o partinin her şeyidir. Partinin zarar görmesi millete gidecek hizmetin eksilmesi demektir. Sayın Başbakan ve Sayın Cumhurbaşkanımız da Türkiye’ye hizmeti önemsiyorlar. Ben ikisini birbirine çok yakın görüyorum. Ortak bir dünya görüşü, medeniyet tasavvuru, ortak bir mücadele geçmişleri var.

‘Twitter sahici bir iletişim aracı değil’

Twitter kullanıyor musunuz?

- Hayır.

Neden?

- Şahsi bir durum. Kullanmak istemeyişimin temel sebebi, bunun sahici bir iletişim aracı olduğunu düşünmüyorum. İnsanların bir kısmı kullanıyor, eleştirmiyorum ve saygı duyuyorum. Fakat benim iletişim tasavvurum daha sahici. Belki de, kendimi birkaç kelime ile ifade edebilecek kadar yetkin görmüyorum.

‘Tabiatın dilini bilmek önemli’

İşadamı olsaydınız, tarıma yatırım yapar mıydınız?

- Kesinlikle... Her faaliyetin kendine göre riskleri vardır. Bir de bazı faaliyetlerin hikmeti vardır. Meseleye bir de hikmet açısından bakarım. Dolayısıyla tabiatın dilini bilmek önemlidir. İnsanın varlık bilincine daha çok katkı sağlıyor. O yüzden benim için tarımla uğraşmak, tabiatla bir arada olmak önemli.

Peki bugün için tarımda hangi alana yatırım yapardınız?

- Koyunculuk yaparım. Buğday ile koyun gerisi oyun. Coğrafya, üzerinde yaşayacak canlıları tayin eder. Bizim coğrafyamız diyor ki, ben yıllık 400 - 500 mm yağış verebilirim. Bununla sen ne yapabilirsin? Ben bununla küçükbaş hayvan yetiştiririm. Burası buğdayın ana vatanıdır. Buğday gibi çok kıymetli bir ürün, temel besin maddesi. Bunu da yetiştiririm. Bunlar modası geçmez, eskimez...