Her ne kadar bu sıralar çok yaşamıyor gibi görünse de, trafik sıkışıklığı çoğumuzun en büyük derdi. Araçlar bir durdu mu, ne yapacağımızı şaşırıp, sinirleniveriyoruz. Bir yerlerde okudum, dur-kalk trafikte neler yapılabilir diye önerilerde bulunmuşlar… Ahanda yazdım...
Bazen okuduğum ilginç ya da güzel şeyleri kesme, sayfaları yırtma ve saklama huyum var! Açıkçası bu alışkanlık, internetin olmadığı dönemde işe başlamış olmamdan kaynaklanıyor. Yani "dinozor" olmamdan... Tabii internet filan sonrası "kirli çıkı" olayını biraz değiştirdim değiştirmeye ancak önceden kestiklerim (her ne kadar bir kısmını ayıklasam da) halen durmakta. Ve tam da şu an okuyacağınız yazı, işte o "anlamsız biriktirmelerim"den geldi... Tabii bir de nereden kestiğimi not etseymişim, iyiymiş...
Efemmm, elimde tuttuğum dergi haberinde, İstanbul'un, dünyanın trafiği en sıkışık kentlerinden biri olduğuna ilişkin bilgi verildikten sonra (gariptir ki bu durum yıllardır değişmedi!), uzun süre sıkışık trafikte kalındığında "zihinsel ve fiziksel olarak güçlenmek için bu yazıyı kaçırmamak gerek!" denilmiş. Hem de gayet iddialı bir şekilde... Merak ettiniz mi? İçinde ne gibi "zihni sinir öneriler" varmış, hep birlikte bakalım o zaman...
Mesela "Egzersiz yapın!" deniliyor ilk maddede... Benim gibi uzun süredir hayatının tek sporu "L koltuk"tan kalkıp lavaboya gitmek olan birine söylenecek söz değil ya, neysseee... Yazar, bir spor salonu rahatlığı aranmaması gerektiğini önceden belirterek, "Duruşunuzu düzeltmek ve esneme hareketleri yapmak, trafikte sıkıştığınızda işinize yarayacaktır!" demiş. Boynumuzu 30 sn. boyunca farklı yönlere çevirmek gibi mesela. Kadınlar için de "Kegel" hareketi önermiş ama ben kendisiyle tanışmıyorum ve de yazıyı yazarken internette araştırmaya üşendim diyelim. Kısacası bilenler bilmeyenlere anlatsın... Ben de dinlerim elbette!.. Bir de arada fırsat bulursanız bacaklarınızı hareket ettirmenin yollarını bulun. Bunun için araçtan inip esnetebilirsiniz mesela. Tabii diğer sürücülere de “ne kadar sportmen olduğunuzu” göstermiş olursunuz, değil mi? Yok yaaa, bu son cümleyi ben uydurdum, bacaklarınız uyuşmasın işte!
Bununla birlikte "Asla koltuğunuzun sırtlığını yatırmayın!" uyarısı da yapılmış. Bunun bir duruş bozukluğuna yol açabileceği, uykunuzun gelebileceği ve sizi, trafikte hoş olmayan kornaların hedefi yapabileceği belirtilmiş. Ona göre!
Gevezelik etmek mi?
İkinci olarak deniyor ki, "Trafikte aracınız uzun süre hareket etmiyorsa, yakınlarınızla görüşün!" Bu da anlaşılabilir bir olay. Nitekim anneme telefon açmam halinde, beni "minimum" yarım saat içinde komşu hanımların kısır gününden, yakındaki hastanenin "bilmem ne uzmanı"na kadar pek çok yere götürmüşlüğü vardır. Tabii ben sabitim yerimde, ancak annem, daldan dala atlayarak bana "sanal" ufuk turu attırmayı başarır! Tabii o sırada beni arayanlar diş gıcırdatır mı, yoksa efendime söyleyeyim, benim "şarjım" biter mi, yoksa telefon operatörüm "paket aşımım nedeniyle zil takıp oynar mı" bilemem! Yine de bu öğüt, sizi "hatırlı birey" haline getirecektir, eminim. Olmadı, işle ilgili sorunlarınızı çözersiniz belki...
Üçüncü olarak da yazarımız "Temizlik yapın!" demiş. Bakın bunu söylemeye bile gerek yok zaten. Biz Türk sürücüler, her fırsatta elimizi sildiğimiz ıslak mendilden özel olarak otomobil için alınmış "havluya" kadar elimize geçirdiğimiz her şeyle torpidoyu ya da camı silmeye hazırızdır. Hatta bunu giderken yapanlar bile var, ki ben çok yakından gördüm. Kendim kadar yakından hem de!.. Evde temizliğin "t'sini" bile yapmayan, otomobiline bindiğinde birden "titizlenir" derler ya, o doğrudur. Öte yandan dur-kalk trafikte cüzdanının içini temizleyen, şişkin gösteren eski fişleri ayıklayanlar da yok değil elbette. Hoş, dur-kalk trafik nedeniyle yakılan yakıt, cüzdanınızı yeterince temizliyordur zaten ama olsun!
Trafikte 'dil'lenmek!
Bununla birlikte "şarkı söylemek" ya da "dil öğrenmek" de tavsiye ediliyor söz konusu yazar tarafından. Tabii şarkı söyleme kısmı biraz "sorunlu" olabilir. Zira kendi sesini Tarkan ya da Sıla'ya rakip gören ancak asla bunun "gerçekle uyuşmadığı" bir dolu örnek tanıyorum. Şayet "tek başınıza" ve "kış mevsiminde" seyahat ediyorsanız, "Oluru var!" derim. Zira camlar kapalı ve araç boş olacağından, sıkıntı yok! Tabii bir de şarkı sözü ezberleme külfeti var ki, ben "uyuz olurum" şarkının sözlerini yanlış söylersem! Yani bu pek rahatlatıcı olmadı bence. Sıkıldım... Bari müzik dinleyelim o zaman…
Yabancı dil konusuna gelirsek… Bunu, genelde yabancı filmlerde görürdüm. Türkiye'de ise birkaç "örnek" duymuşluğum var. Ancak bunun sakıncası da, hangi dili öğrenmek istediğinize karar verememek ya da kendi kendinize yaptığınız "sesli tekrarların", yan araçlardan "küfür" gibi algılanma olasılığı... Zira, o zaman işin içine "kaba dil" girer ki, bunun yabancı dil ile ilgisi bile yok!
Sevgili yazarımız, araçta bilmece-bulmaca, gazete yahut kitap/dergi bulundurabilirsiniz de demiş. Bu tavsiye, arkadaşımızın, sürücülerimizin ne kadar "sabırlı" olduğunu pek bilemediğini ortaya koyduğunu düşünüyorum. Zira bulmacanın belli bir yerinde takılan bendenizin bile, (benden) akıllı telefona başvurup "bulmacalarda bir pamuk türü"nü arattığı zamanlar olmuştur. Gazete dergi bana da mantıklı gelirken, evde bile kitap okuma konusunda başarılı olmayan arkadaşların, trafikte sıkıştığında okuyacağını pek düşünemiyorum. Zira trafiğin ne zaman açılacağının belirsiz olduğu bir ortamın, "genel kültürümüze katkısı"nın ne olacağını pek bilemiyorum. İkna olmadım ben yani! Burada bence en çok tercih edilecek durum, akıllı telefonun internet paketini zorlayan kültürel etkinlikler olabilir. Mesela sevdiğimiz dizinin kaçırılan bölümü ya da 125'inci kez izlenen "takımınızın derbi maçı" da önerilebilir. Tek şartla ama: Sadece sıkışık trafikte dururken... Aman ha!
Bu yüzden, mümkün olduğunca toplu taşıma kullanın isterseniz... Belki uyur, vaktin nasıl geçtiğini bile anlamayabilirsiniz. Yahut trafiğin sakin olduğu saatleri filan seçin, ne bileyim... Zira bu öneriler, beni pek açmadı saaaankiii!