Her şeyin olduğu gibi otomobillerin de “parayla satın alınamayanları” var... Nitekim satın alabilmek için sadece yüklü miktarda bir servete sahip olmak yetmiyor, bir de o otomobilin ya da aracın “satılıyor” olması gerekmekte. Çünkü sözünü edeceğimiz otomobillerin “dünyada bir eşi daha yok” ve sahipleri satmadıkça, “ikinci el”e düşmeleri de imkansız!
Otomotiv üreticileri, son 20 yıldır neredeyse arşivlerini karıştırıyor sanki. İklim krizi, küresel ısınma gibi gelişmelere karşılık “çare” diye 1900’lerin başlarında bile kullanılan elektrikli otomobilleri önümüze koyarken, “tamamen kişiye özel” diyerek de, yine 1930’lardan 1970’lere kadar irili ufaklı karoseri firmaları tarafından yapılan yöntemleri günümüze uyarladılar. O irili ufaklı firmalar, zamanında Lamborghini, Ferrari, Pagani, McLaren ya da Aston Martin’le rekabet edemeyip tarihe karışırken, “eşsiz otomobiller üretme” fikrini de bu firmalara kaptırdılar.
Bugün süper ve hiper otomobil üreticileri, daha karlı olduğu için kişiye özel ve tamamen “tek” araçlar üzerine de çalışıyor. Bu araçlar için özel bölüm ya da atölye kuranlar bile var. Alıcılarla birlikte yürütülen tamamen özel tasarıma sahip otomobil üreten markaların yanı sıra mevcut seri üretim modellerine yine “eşsiz” renk ve donanımlar ekleyerek basite kaçanları da saymak mümkün.
“Peki markalar niye bununla uğraşıyor?” diye soracak olursanız, nedeni çok basit: Dünyada zenginlerin sayısı arttı, varlıklı müşterilerin “biricik olma” talepleri yoğunlaştı ve en önemlisi de, markalar ekonomik krizler döneminde bu tip projelerden ciddi paralar kazandı, kazanıyor da...
Neyse, bence bu giriş faslını burada kesip, dikkatimi çeken ve giderek zayıfladığını düşündüğüm hafızamda yer eden bazı modelleri paylaşayım isterseniz... Eee, kesin istersiniz bence...
O da ‘Yapabilirim’ dedi!
2012 Cenevre Otomobil Fuarı’nda gösterilen “Aventador J”, türünün tek örneği olarak Lamborghini’nin bu tür işler yapabileceğinin önemli bir göstergesi oldu. Aventador J’nin güç kaynağı, 690 beygirlik 6.5 lt V-12 motordu. 9 yıl önce 2 milyon dolara satılan Aventador J, ön cam olmadığı için otomobilin dışına yerleştirilen üçüncü aynasıyla dikkat çekiyordu.
Lastikler için geliştirildi!
Maybach Exelero, belki de en ilgi çekici ve gizemli “eşsizliklerden” biri. Alman lastik üreiticisi Fulda tarafından, Carat Exelero lastik serisini test etmek için Mercedes’e sipariş edilmişti. Zira Fulda, benzer bir otomobili 1930’ların sonunda da sipariş etmişti. Aracın sadece test için kullanılması yetmiyordu. Aynı zamanda “eşsiz” olması ve 350 km/s hıza çıkabilmesi istendi. Mercedes’in Stola firmasıyla birlikte geliştirdiği araç, Maybach 57 modelinin temellerini kullandı. Exelero, Fulda’nın 1930’larda yine Maybach’a ısmarladığı “türünün tek örneği” otomobilden ilham aldı. (Bunu unutturmayın, bir ara anlatayım farklı bir yazıda.)
Sonuçta 5.9 lt çift turbolu V12’ye sahip olan Exelero, orijinalinde 690 HP güç üretebilen, 5G-Tronic otomatik şanzımanıyla bu gücü arka tekerlerine aktaran, 6 metrelik uzunluğuna ve 3 tonluk ağırlığına bakmadan 0-100 km/sa hızlanmasını 4.4 saniyede tamamlayabilen bir canavar. 8 milyon dolar değerinde olduğu söyleniyor ve tam olarak nerede saklandığı bilinmiyor.
100+1’inci Vantage
İngiliz Aston Martin, “Vantage GT12” modelinden 100 adet üreteceğini açıklamıştı. Ancak hiç kimse, 100 + 1 araç olmasını beklemiyordu. Aston Martin, bu modelin üstsüz bir versiyonunu, yani Vantage GT12 Roadster’ı yapmıştı. Yeni karbon fiber paneller, özel boya, farklı döşemeler ve açılabilir tavan, bu aracı eşsiz yaptı. Hormonlu bir zarafet abidesi gibi dursa da, o bir Aston Martin işte. 6.0 lt V-12 motoru, 595 beygir üretiyordu.
Yapılmayacaktı ama zorunda kalındı!
Bir dönem “çirkin ve öfkeli” otomobiller üreten İngiliz TVR, sadece piste yönelik “Cerbera Speed 12” projesini geliştirmiş, bir de 7.7 litrelik motor yapmıştı. V12 motor 800 beygir üretiyordu. Ancak patron Peter Wheeler, Speed 12 prototipini denedi, yolda kullanılmasının imkânsız olduğunu söyledi. Ayrıca aracın ciddi kalite problemi vardı. Ama TVR, yol versiyonundan bir tane satmıştı. İmha edilmek için ayrılan prototiplerden biri, kullanılmayan yarış versiyonlardan alınan parçalarla adeta yeniden yapıldı. Araç şimdi müzede.
Zonda’nın bitişi şerefine
İtalyan Pagani’nin en önemli modeli tabii ki “Zonda”dan başkası değil. “Pagani Zonda Riviera” ise, Zonda’nın 2013’teki son dönemi için yapılan “eşsiz” bir versiyondu. Hayatına sarı renkli olarak başlamış ancak sonradan sahibinin isteği doğrultusunda değiştirilmişti.
McLaren’in ‘siyah incisi’
Maybach Exelero, belki de en ilgi çekici ve gizemli “eşsizliklerden” biri. Alman lastik üreiticisi Fulda tarafından, Carat Exelero lastik serisini test etmek için Mercedes’e sipariş edilmişti. Zira Fulda, benzer bir otomobili 1930’ların sonunda da sipariş etmişti. Aracın sadece test için kullanılması yetmiyordu. Aynı zamanda “eşsiz” olması ve 350 km/s hıza çıkabilmesi istendi. Mercedes’in Stola firmasıyla birlikte geliştirdiği araç, Maybach 57 modelinin temellerini kullandı. Exelero, Fulda’nın 1930’larda yine Maybach’a ısmarladığı “türünün tek örneği” otomobilden ilham aldı. (Bunu unutturmayın, bir ara anlatayım farklı bir yazıda.)
Sonuçta 5.9 lt çift turbolu V12’ye sahip olan Exelero, orijinalinde 690 HP güç üretebilen, 5G-Tronic otomatik şanzımanıyla bu gücü arka tekerlerine aktaran, 6 metrelik uzunluğuna ve 3 tonluk ağırlığına bakmadan 0-100 km/sa hızlanmasını 4.4 saniyede tamamlayabilen bir canavar. 8 milyon dolar değerinde olduğu söyleniyor ve tam olarak nerede saklandığı bilinmiyor.
Ronaldo’nun garajına gitti
Bugatti’nin rüya otomobili “La Voiture Noire” burada anılmadan, bu yazı bitemezdi, 18 milyon dolara satıldığı söylenen ve ünlü futbolcu Ronaldo tarafından satın alınan bu Bugatti’nin adı, renginden geliyor. Fransızca “siyah araba” demek olan “La Voiture Noire”, Bugatti’nin eski “Type 57 SC Atlantic” modelinden esinlenerek tasarlanmış. Chiron modelinin temellerinde geliştirilen bu otomobile 65 bin saatlik mühendislik harcanmış. 1.500 beygirlik aracın dört adet turbosu bulunan 8.0 lt hacimli motorunun gürültüsünü söylemiyorum bile.
Tekne gibi otomobil
Asırlık marka Rolls Royce’un eski geleneklere sadık kalarak kullandığı özel “karoseri atölyesi”nin ürünü olan RR Boat Tail, 5.8 metre uzunluğa sahip bir otomobil. Sahibinin 28 milyon dolar ödediği araç, 1920’ler, 30’larda otomobil üreticilerinin teknelerden yaptıkları uyarlamaları hatırlatıyordu. Yatlardan alışık olunan ahşap kaplamaların bulunduğu aracın arka kısmı da, yine tekneleri hatırlatıyordu. Kelebek gibi açılan arka bagajıyla da eşsiz olan otomobilde, 1.813 özel parça kullanılmıştı.
Gitaristin hayalini gerçek yaptı!
İngiliz gitarist Eric Clapton’ın rüya otomobili olarak dünyaya gelen “Ferrari SP12 EC”, markanın 12. özel yapım otomobiliydi. Hoş, aslında 11. projeymiş ama Clapton 12 olarak anılmasını ve adlandırılmasını istemiş. Zira “3” uğurlu sayısı, 12 ise 3’ün katları filan falan... Clapton, bu araç için sahibi olduğu 3 det 512BB’nin birini feda etmiş. Dolayısıyla aracın temelinde 512BB var.
Devrim yaratan bir otomobildi
Her ne kadar biraz çirkin görünse de, 1990’larda tamamen karbon fiber kullanılarak üretilen nadir bir araçtı “Lotec C1000.” Lotec tarafından Mercedes-Benz ile birlikte geliştirilen bu otomobil, aerodinamik bir otomobil olması kaygısıyla tasarlanmıştı. 6.0 lt çift turbolu V-12 motora sahipti. 1.000 beygirlik bu canavar, yine 1995’in en hızlı seri üretim otomobiliydi. 3.4 milyon dolara “Middle Eastern” petrol şirketi için imal edilmişti. Pek çok kez el değiştiren otomobilin, 5-6 yıl önce 600 bin dolara ABD’li bir alıcıya gittiği belirtiliyordu.
Enzo’yu bozup P4/5’i yaptılar
Tam bir Ferrari tutkunu ve koleksiyoneri olan iş insanı James Glickenhaus’un kendisi için yaptırdığı projeydi. Nadir bir Ferrari Enzo’nun temelleri üzerine inşa edilmişti. Glickenhaus türünün tek örneği olmasını ve Ferrari’nin 1960’lardaki “P Serisi” yarış otomobillerinden ilham alınarak tasarlanmasını istemişti. Öyle de oldu. Pininfarina imzası taşıyan otomobil, 4 milyon dolara mal olmuştu. Ferrari logosu taşımasına izin verilen bu otomobil, dönemin en ses getiren “eşsiz” otomobiliydi. 6.0 lt V-12 motoru, 660 beygir üretiyordu.