Bu yıl dikkatimi çeken ilk olay, Eminönünün ortasında gündüz vakti birçok kişinin ayaküstü yemek yiyebilmesiydi. Önceleri pek görmediğimiz bir manzaraydı bu. Öte yandan bir an önce iftara yetişmek için alelacele yiyecekleri torbasına dolduranlar ise çoğunluktaydı.Dikkatimi çeken ikinci olay ise, öbek öbek satılan hurmalardı. Ramazanlarda lokantalarda, hatta evlerde hurmayla oruç açılması iyiden iyiye yaygınlaşmış ki, envai çeşit hurma çarşıda satılır hale gelmiş. Cezayir hurması, Ürdün hurması, nihayet Medine hurması. Tezgahlarda en az beş altı çeşit hurma var. Tabii Medine hurması en pahalısı. Neden mi? Herhalde Allahın elçisi Medinede oruç tutarken oranın hurmasıyla oruç bozduğu için. Oysa İslam evrensel değil mi?Bizde uzun yıllar hurma pek bulunmazdı. Arabistandan getiren de olmazdı. Bu nedenle ne iftar sofralarında, ne de çarşı tezgahlarında hurma yerine, biçimi hurmayı andıran, ama daha küçük olan zeytinle oruç bozma adeti gelişmişti. İşe bakın, sırf ezik büzüklüğü benziyor diye, apayrı iki yemiş iftarda kullanılıyor. Oysa biri ekşi, biri tatlı. Ne hurmayla ne de zeytinle oruç açmanın kerametini çözememişimdir. Suyla açsan ne olur ki? Zaten yaşamımızda en kaçınılmaz olan da su değil mi? "Su gibi aziz ol" sözü yok mu? Kaldı ki, her yiyecek Allahın lütfu değil mi?Çarşıda bal alacak oldum. Esnafla pazarlık ederken, "Abi şu oruçlu ağızla yalan konuşturma" dedi. Sanki Ramazan bitince, ya da oruçsuzsa yalan söyleyebilir. Anlaşılan Ramazanlık Müslümanlaşma başlamış! Yine geçenlerde bir yemek davetinde içki içenler oldu. İçmeyenlerse çoğunluktaydı. İçmeyenlerin bazıları içenlere itiraz etti: "Ramazandayız, içmek günah!" Sanki Kuranda "Sadece Ramazanda içmeyin" diyor. İçmek hep günah değil mi?Son yıllarda dikkatimi çeken bir manzara da iftar saati yaklaşırken arabayla yarışır gibi eve koşuşturma. Taksiler, otomobiller iftar saati yaklaşınca sanki birbirlerinin üzerine çıkacak! Neymiş, iftara yetişecekmiş! Oruç tutmak elbette sevap, ama yolda edilen bir sürü küfür, hatta belki de ortaya çıkan can kaybı daha büyük günah değil mi? Kaldı ki, önemli olan iftara kadar yemek yememek. İftarın daha geç yapılmasının bir mahzuru yok.Eskiden iftar sonrası eğlenceler olurdu. Karagöz ile Hacivat oynatılırdı. Şimdi silindi gitti. Neden televizyonlarda Karagöz ile Hacivat seyredemiyor bizim çocuklarımız? Hadi çocukları geçelim, neden doğru dürüst iftar programı kalmadı? Doktorlar iftarlarda ağır ve hızlı yemeyin diyor. Ama televizyon reklamlarına bakın hep ağır yemekler. Eh haliyle insanın da canı çekiyor. Kısacası, bizim iftarlarımız bir tuhaflaştı. Yine de inananların Ramazanı kutlu olsun. hgunes@milliyet.com.tr Ramazanları İstanbulda daha iyi hissedebilmek için Eminönüne gitmek gerek. Eminönünde bağırış çağırış iftarlık yiyecekler satılır. Müthiş bir görüntüdür. Dükkanların önünde orta halli vatandaşların gezinmesinin seyredilmesi, halkın durumunu gözlemek için çok yararlıdır. Bu nedenle hemen her yıl Eminönüne gider, alışveriş yapan vatandaşları izler, bu arada da fiyatlara bakarım.