Gösterge Gerçekten yabancı yatırımlar 2007 yılındaki açığın yüzde 60'ını sağladı. 2008 yılında ise bu oran cari açığın büyümesi fakat giren yatırımın aynı kalması nedeniyle yüzde 40'a düşecek görünüyor. Yani işimiz daha zor olacak.Kısacası, artık aklıselimle düşünmek gerekiyor. 50 milyar dolarlık bir dış açığın kapanması kolay değil. Hele dünyada kredi piyasalarında bu denli çalkantı yaşanırken. Üstelik bu sürdürülebilir de değil. Gerçi Türkiye 2006 yılında doğrudan yabancı sermaye çekme sıralamasında 16.'lığa yükseldi. Ama bunun da ebediyete kadar devam edeceği sanılmamalı. Geçen hafta kasım ayı cari işlemler rakamları açıklandı. Öyle anlaşılıyor ki, Türkiye 2007 yılında 35 milyar dolar dış açık verecek. 2008 yılında bu açığın daha da büyümesi bekleniyor. Ancak mali piyasalar olsun, hükümet olsun bundan pek kaygı duymuyor. Çünkü 20 milyar doların üzerinde doğrudan yabancı sermaye girişi bekleniyor. Bunun da bu açığın finansmanında büyük kolaylık sağladığı düşünülüyor. Birincisi, 50 milyar dolar çekmek mümkün değil. Üstelik iyi bir şey de değil. Çünkü bu denli büyük bir sermaye hareketinin ödemeler dengesine egemen olması karşısında, ileride kâr ödemeleri etkili olacaktır. Örneğin, son 3-4 yılda 80 milyar dolar yatırım girdiği takdirde bunun yüzde 8 kâr vermesiyle her yıl ülkeden 6-7 milyar dolar kâr transferi yapılacaktır. Rakamlar daha da büyüyebilir. Dünyada en çok yabancı sermaye çeken 2 ülke ABD ve İngiltere. Fransa, Belçika ve Kanada da ciddi yatırım çekiyor. Ancak daha alt sıralarda sık sık yer değiştirenler oluyor. Hatta 2005 yılında 4. sırada bulunan Çin 2006 yılında 5. sıraya düşüyor. Demek ki, sürekli aynı miktarda yatırımı çekmek mümkün değil. Dikkat edilirse, listenin ilk 20 sırasında hiçbir Doğu Avrupa ülkesi yok. Oysa 1990'lı yıllarda Doğu Avrupa'da özelleştirme rüzgârı eserken çok ciddi miktarda yabancı sermaye çekilmişti. Anlaşılan bugün artık o ülkeler cazip olmaktan çıkmış. Bu da göz ardı etmememiz gereken bir gerçek.Türkiye'ye gelen yabancı yatırımların yüzde 61'i finans sektörüne gelmiş. Yani bankalar ve sigorta kesimi satın alınmış. İmalata yapılan yatırım ise yüzde 21'de kalmış. Birinci sırada ABD sermayesi geliyor. Sonra Yunanistan, sonra da Hollanda. Yabancı sermayenin dinine, diline ve mezhebine bakmaksızın taraftar olmak gerektiği doğrudur. Ancak zamanla bunun azalacağı, hatta döviz çıktısı etmeni haline dönüşeceği unutulmamalı. İleride cari açık nasıl finanse edilecek? hgunes@milliyet.com.tr