Gösterge Kimileri bunu sağlanan istikrara, kimisi AB sürecine, kimisi de dünyadaki konjonktüre bağlıyor. Kuşkusuz hepsinin etkileri bulunuyor. Ancak özelleştirmenin yabancı yatırımlardaki rolü yadsınamaz. Üstelik varlık fiyatları dünyada öylesine yükseldi ki, özelleştirmede elde edilen gelirler tahminlerin çok üstüne çıkıyor. Avrupa Birliği süreci de elbette son derece önemli. Fakat 2004 yılından bu yana AB sürecinde belli bir kırılma gözleniyor. Buna rağmen yabancı sermaye cesur biçimde Türkiye'ye girdiğine göre aslında çok daha belirleyici etmenler bulunuyor. Yukarıdaki tabloda dünyaya gerçekleşen doğrudan yabancı yatırımlar yer alıyor. 2000 yılından 2003 yılına dek bu yatırımlarda ciddi bir daralma olmuştu. Bu da daha çok 11 Eylül sonrası Amerikan sermayesinin dünyada yeni yatırımlar yapmaktaki çekingenliğinden etkilenmişti. Üstelik ABD'de bir durgunluk oluşmuş, iç yatırımlarda da daralma gerçekleşmişti. Dikkat edilirse, 2003 yılında dünyada yabancı yatırımlar toplamı neredeyse 2000 yılının düzeyinin üçte birine inmişti. Fakat 2003 yılından bu yana küresel likidite bolluğu ile beraber dış yatırımlarda çok hızlı bir tırmanış gerçekleşti. Dikkat edilirse de Türkiye'de yabancı sermayenin hızlı artışı bu dönemde başladı. 2001 yılında yabancı sermaye yatırımları Türkiye'de artmış görünse de (Aria'ya yatırılan para) 2002 yılında düştü. Gerçek artış 2003 yılından sonra hızlı bir biçimde kendini gösterdi. Kısacası, Türkiye'deki yabancı yatırımlardaki hızlı artış ülkenin kendine özgü gelişmelerine bağlanamaz. Küresel gelişmelerden kaynaklanmıştır. Türkiye son 2 yıldır çok ciddi ölçüde yabancı sermaye çekiyor. Bu da Türkiye'yi dünyada 16. sıraya kadar yükseltmiş bulunuyor. Bu gelişme çok farklı nedenlere bağlanıyor. Şimdi birçokları bu yatırımlardaki artışın süreceğini, önümüzdeki yıl da 20-25 milyar dolar akacağını ve bunun da cari işlemlerdeki açığı kapatmaya devam edeceğini düşünüyor. Olabilir. Gerçekten her şey olumlu giderse 2008 yılında da aynı düzeyde yabancı yatırım gerçekleşebilir. Ancak bu konuda iki kaygımız bulunuyor. Birincisi küresel iklim değişir ve likidite bolluğu sona ererse Türkiye'ye gelen yabancı sermaye düşebilir. Dolayısıyla her şey dış dünyaya bağlı. İkincisi de, dünkü yazımızda belirttiğimiz gibi, bir ülkeye gelen yabancı yatırımlar bir süre sonra sona erebilir. O durumda yatırımlar, dış açığı kapatmak bir yana, aksine zamanla kâr transferleriyle dış açığın etmeni haline bile gelebilir. 25 milyar dolar akacak hgunes@milliyet.com.tr