Malum bütçenin neredeyse üçte biri faize gidiyor. Daha önceki yıllarda bu, bütçenin yüzde 47sine kadar çıkmıştı. Ama hala çok fazla. Bütün amaç da bunu azaltabilmek. Böylece devlet altyapıya ve sosyal harcamalara daha fazla kaynak ayırabilecek. Bunun bilinen iki temel yöntemi var: Biri reel faizleri düşürmek, diğeri de vadeyi uzatmak. Ancak enflasyon düşerken vadeyi uzatmak mahzurlu. Çünkü nominal faizler sabit olduğundan, ödenen reel faiz de yükselmiş oluyor. Geçen hafta basında yine Hazine bonolarının vergilendirilmesi konusu vardı. Mali yatırımların vergilendirilmesi öteden beri çok tartışmalıdır. Tartışmada iki taraf vardır. İlk taraf daha çok gelir dağılımı ve sosyal adalet duyarlığı taşır. Ve tabii bir de bütçe denkliği. İkinci taraf da, daha çok pragmatizmin arkasına saklanarak, aslında mali serbestleşmeyi savunur. Düşünün bir kez; 2005 enflasyon hedefi yüzde 8, 2006 enflasyon hedefi de yüzde 5. Şu anda bono faizleri de yüzde 23 civarında. Şu anda 24 ay vadeli iskontolu bono bulunmasa da (mayıs 2006 en uzun vadeli bono), kasım 2006ya dek bono olsa reel olarak toplamda yüzde 34e yakın faiz alınmış olacak. Bu da müthiş bir servet biriktirme aracı oluyor. Anlaşılan son dönemde giderek artan bu yüksek reel getiri Maliyenin iştahını kabartmış ve bir kısmına el koymak istiyorlar.Bonolardan vergi birkaç yolla alınabilir. Birincisi, yıl sonunda alınan faizin reel kısmı beyan edilir ve bunun üzerinden vergi alınabilir. İkincisi, bono satın alınırken peşinen bir vergi alınabilir. Ve nihayet, bononun vadesi dolduğunda Hazine Maliye namına gerekli kesintiyi yapar. Bize kalırsa, baştan belirli olmayan her vergi hem adaletsizdir, hem de bir defaya mahsus çalışır. Yani etkin olamaz. Daha sonra tam tersine vergi kaçağına neden olur. Çünkü mükellef güvenini yitirir.Yıl sonunda beyan da aslında etkin bir yöntem değildir. Çünkü iş mükellefin namusuna kalmıştır. Üstelik bu yöntem bonodan başka yatırım araçlarına kaymaya neden olabilir. Bono satın alınırken ödenen vergi de aynı etkiyi doğurur. Bononun üstünde belli bir stopaj varsa ve bu beyandan düşülebiliyorsa, oranı yeterince gayet düşükse bu vergi makul olabilir. Üstelik bu meblağa göre değişiyor, yahut da vadesi uzadıkça oranı da düşüyor olabilir. Böylece daha uzun vadeye doğru bir talep oluşur ve faizler de düşer. Reel faiz çok yüksek Hazinenin borçlanma senetleri üzerindeki her türlü vergiye karşı çıkan liberal iktisatçılar bunu iki temele dayandırıyor. Ya yurtdışına para kaçacağını ya da bu stopajın aynen faizlere yansıyacağını savunuyorlar. Nihayet zaman zaman bunun etkin bir yöntem olmadığını savunanlar da oluyor. Bunların hepsinde doğruluk payı olsa da, bu kadar yüksek bir reel faizin sürdürülebilmesi de mümkün değil. Bu nedenle önlem almak şart.Ancak reel faizlerin yüksekliği karşısında, vergiden önce, onu doğuran etmenleri ortadan kaldırmak en doğrusu değil mi? Reel faizler yüksek çünkü ortada yanlış bir borç yönetimi, yetersiz bir finansal sistem ve güvensiz bir ortam var. hgunes@milliyet.com.tr Vergi tek çözüm mü?