Eskiden Türk filmlerinden pek keyif almazdım. Ancak son yıllarda gerçekten etkileyici filmler izlemeye başladık. Bunların bir kısmı sarkastik (hicve dayalı) unsurlar taşıyor. Ve doğrusu eğlendiriyor. Öte yandan bu filmlerin çoğu yaşantı tarzımızı, özelliklerimizi hayli etkin biçimde yansıtıyor. Vizontele Tuuba da bunlardan biri.
Vizontele Tuuba filmi gerçekten başarılı bir film. Dokunaklı ve anlamlı. Gençliğini 70'li yıllarda geçirmiş olanlar bu filmi seyrederken zaman zaman duygulu anlar yaşayabilir.
Filmin ana olayı; bir devlet memurunun kitap nedeniyle Hakkari'ye sürülüşü. Hatırlayınız o yıllar sürgün yıllarıydı. TÖB - DER öğretmenleri Milliyetçi cephe iktidarlarında bir oraya, bir buraya ev taşır, heder olurlardı. Hey gidi Cumhuriyet'in idealist, mütevazı köy öğretmenleri! Ülkenin bilgi neferleri. Cumhuriyet'in unutulmuş kahramanları. Şimdi nerede? Geçim derdine mi düştüler, yoksa ezilmekten ortaya mı çıkamayacak hale geldiler?
O dönemde kitap suçtu. Tabii sadece solcu kitaplar! Bugünkü muhafazakar demokratlar o zamanlar hiç yasak kitaptan yargılanmazdı. Unutuldu gitti bunlar (Muhafazakar demokratlarımız hep devleti solcu bulurlar. Oysa, ne ilginçtir ki, o devlet de hep solu ezmiştir)
Doğu'daki kültürel yoksulluk ve devletin neredeyse tek görünür hizmetinin jandarma oluşu. Şimdi çok mu farklı? "AB'ye girelim" diye çırpınanlara hatırlatmak gerek, bizde kent kütüphanelerini bile kaç kişi ziyaret ediyor?
Yılmaz Erdoğan'ı gerçekten kutlamak gerek. Ses ve görsel efektleriyle, kostümlerle çok hoş bir film yapmış. Oldum olası Türkiye'nin Güneydoğusundaki Kürt kadınların bol ve parlak renkli giysilerini çok beğenirim. Filmde bu kıyafetleri izledik. Şehit anası yaşlı Kürt kadının kavak ağacının yaprak hışırtısının özlemini duymasının ne anlama geldiğini kavrayabilmek için o bölgede yaşamış olmak gerek. Kürt'e sormuşlar; "Hele lo, ölmeden önce ne istersen" diye. Gariban da "soğanın cücüğünü yimek isterim" demiş. Basit bir yaşam, basit istekler, küçük mutluluklar.
Erdoğan, Adalet Partili ilçe başkanıyla filmde dalga geçerken ve belediye başkanını hafif kayırarak yansıtmış. Onun partisini açıklamamış. Ama elbette belli oluyor. Bu da Erdoğan'ın filmde saklı olan fikri yapısını ortaya çıkarıveriyor.
Film, sol fraksiyonların birbirleriyle boş münakaşa ve kavgalarını da çok güzel yansıtıyor. O dönemde genç devrimcilerin kişilik kompleksleri düşünce tarzlarına da yansırdı. Karşı cinsle arkadaşlık bile bugünkü kadar özgürleşmemişti. Kişilikler ve kişisellikler adeta mühürlenmişti.
Ama gençler toplumun yaralarından sızı duyuyordu. Öğretmenin kayınvalidesi kızına, diğer zengin talihlisinin hala bekar olduğunu hatırlattığında, yaşamı talihsizlikler içinde geçen genç kadın "amaan anne!!" diye tepki gösteriyordu. İşte öyle bir dönemdi 70'li yıllar. İdeolojiler öldü, diye öldürüldü o yıllar.
Vizontele filmi ise o dönemin kompleksleriyle dalga geçerken, o duyguların ölmediğini göstermeye çalışıyor.