Hurşit Güneş

Hurşit Güneş

hgunes@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Harvard Üniversitesi’nin ambleminde bu sözcük vardır. Veritas, Roma mitolojisinde gerçeğin (doğruluğun) somutlanışı ve onun tanrıçasıydı. Doğruluk eski Roma’da çok önemli bir erdemdi. Üniversitelerin ana işlevinden biri de gerçeği öğrenmektir. Bilim de özünde budur. Hatta bunu en iyi hangi üniversite sağlıyorsa ona gidilmeye çalışılır.
Gençliğimde İngiltere’de öğrenciyken yabancı öğrenci yoğunluğuna şaşardım. Hele kuzeydeki 5 üniversite (Manchester, Birmingham, Sheffield, Leeds ve Liverpool) sanki birer Türk yerleşim merkeziydi. Yunanlı öğrenci de boldu. Dostça geçinilirdi.
Asyalı öğrenciler de vardı ama Hindistan ve Pakistanlılardan oluşurdu. Malum, İngiliz Milletler Topluluğu (Commonwealth) ülkeleri eski İngiliz sömürgesi olduğundan ve okul harcı ödenmezdi. Fakat zamanla yabancı öğrenciler tam bir gelir kapısı haline geldiler. Batı’nın güçlü üniversiteleri bile yabancı öğrenci çekmek için yarışır oldu. Kapasitelerini büyüterek elde ettikleri gelirlerle diğer öğrencilerin daha ucuz okumasını sağladılar.

Haberin Devamı

Yükselen ülke öğrencileri
Son yıllarda Amerikan üniversiteleri de bu kervana katılmış görünüyor. Geçen hafta The Economist dergisinde bir haber vardı. ABD üniversitelerinde 106 bini aşkın yabancı öğenci öğrenim görüyormuş. Bunun da en az yüzde 40’ı üç ülkenin öğrencilerine aitmiş: Çin, Hindistan ve Güney Kore. Yabancı öğrencilerin yüzde 20’den fazlası da Çinli. Yani her 5 yabancı öğrencinin bir tanesi Çin Cumhuriyeti’nden.
Üstelik bu öğrencilerin sayısı son yıllarda olağanüstü bir artış gösteriyor. Fakat yine de sıranın başında Hindistan geliyor. 1997-2008 döneminde Hintli öğrenci sayısı her yıl ortalama yüzde 9.3 artmış. Çin ikinci sırada (yüzde 8.5), Güney Kore de üçüncü sırada (yüzde 7.6) geliyor.
İlginçtir, Amerikan üniversitelerine (sırasıyla) Japonya, Almanya, Kanada, Fransa ve İtalya gibi gelişmiş ülkelerden öğrenci gelirken, Latin Amerikalılar yahut Afrikalılar pek az rağbet ediyor. Demek ki, sayılan bu üç Asya ülkesinin farklı bir stratejisi var.

Kalkınmanın tek yolu
Kalkınma hızları çok yüksek olan bu ülkeler (Kore hariç) bu performansı şimdiye dek ucuz emekle sağladılar. Ama bir süre sonra (özellikle işsizlik azaldığında ve ücretler yükseldiğinde) nefesleri kesilecektir. Ancak bunu anlamışlar ki, şimdiden gerekli hazırlığa girişmişler. Yetişen bu nitelikli insan kaynağı ileride bu ülkelerin kalkınma performanslarının sürdürülmesini sağlayacaktır.
Tabii bunu kendi ülkelerinin üniversitelerinde de deneyebilirlerdi. Ama gerçekçi olmak gerek. Bir Almanın yahut da Fransızın Amerikan üniversitesine gitmeye çalıştığı bir ortamda, nasıl olacak da bir Çinli kendi üniversitesinden kalkınmayı sağlayacak? Çok zor. Zaten o da diğer taraftan sürüyor.
Yabancı öğrenci barındırmanın ev sahibi ülke için bir başka avantajı da o üniversiteyi kozmopolit bir havaya büründürmesi. Bu da yerli öğrencilere çok yararlı oluyor. Farklı kültürleri paylaşıyorlar. Nihayet bir tez de, bu ülkelerde yetişenlerin daha sonra bu ülkelerle daha fazla ekonomik ilişki sağlaması oluyor. Peki, biz resmi yollardan ne kadar öğrenci yoluyoruz? Çok sınırlı. Gidenlerin çoğu baba parasıyla gidiyor. Veritas? İnşallah bir başka zamanda.